İYİLİĞİN KADİM KORUYUCULARI
1 - Yılanların Gerçek Yüzü: Ürkek, Sakin, Dost Canlılar
İlk bölümden okumaya başlayın
|
Tüm bölümler
Araştırma ve yazı: |
|
Size bu dizi yazımda yılancıkların ne "güzel" hayvanlar olduğunu anlatacağım. Onlar bizi -bize ezberletilenlerin ve bizden saklananların aksine- içine itildiğimiz makrokozmos adlı tutsaklıkta daha iyi yaşatmaya çabalıyorlar. Onları anlamaya çalışmak PE celbinin ilk adımı olabilir. İkinci adım ise internetteki çirkin, hatta iğrenç yılan resimlerine (çizimlerine) itibar etmemektir. O pis görüntüler yılanları değil, çizenin ruhunu ve özellikle korkusunu yansıtmaktalar. Sadece korkanlar korkutmaya çalışırlar ve her yerde düşman görürler. (Aynı büyük haksızlık en oyuncu ve neşeli hayvanlardan olan kurtlara ve kargalara yapılmaktadır.)
Ataerkil kültür ve onun gizli var edicisi ataerkil mitoloji ve dinlerde en fazla (hatta TEK denecek kadar fazla) lanetlenen hayvan olan yılanı tanımaya önce doğadan başlayalım, sonra tıbba ve ataerkil inançlara uzanacağız.
Onlar hakkındaki ilk yanılgı yılanların tehlikeli hayvanlar olduğudur. Oysa duyunca şaşıracağınıza eminim:Yılanlar saldırgan hayvanlar değillerdir!
Yılanlar kendilerini tehdit altında hissetmedikçe veya köşeye sıkışmadıkça saldırmazlar. Çoğu yılan türü, insanlardan ve diğer büyük hayvanlardan kaçınmayı tercih eder. Daha da şaşırmaya hazır olun: Yılanlar sakin ve ürkek hayvanlardır.
Yılanlar saldırmayı öylesine İSTEMEZLER Kİ, o kadar barıştan yanadırlar ki, tehdit edeni çatışmaya girmeden uzaklaştırmak için bazı ÖNCEL mesajlar verirler. Kobra yılanları başlarını kaldırarak ve boyunlarını genişleterek, çıngıraklı yılanlar ise çıngıraklarını sallayarak uyarıda bulunurlar.
Why you shouldn't fear snakes - Humane Society (Google çeviri)
Yılanları görecek kadar şanslıysak, muhtemelen varlığımızın farkındadırlar ve zaten korkmuşlardır. Eğer sürünerek uzaklaşamazlarsa, savunma manevraları uygularlar: bir domuz burunlu yılan ölü taklidi yapabilir, bir çıngıraklı yılan şakırdayabilir, bir pamuk ağızlı yılan korkutucu görünmek için genişçe açılabilir.
Bu davranışlar, yılanların son çare olarak saldırdıklarını gösterir.
Yılanların barışsever karakterleri çehrelerine de yansımış olabilir; çünkü
bildiğim kadarı ile yüz hatları tebessüm eder şekilde olan sadece iki hayvan vardır. Bunlardan biri yunuslar, diğeri yılanlardır.
Yine hiç bilinmedik bir diğer yanları daha vardır: Yılanlar aktif hayvanlar da değillerdir. Karınları doyunca ortamdan çekilir, zamanlarını saklanarak, atıl halde geçirirler. Avlanma süreleri yılda sadece birkaç haftadır. Genelde güvenlik arayışına dönük bir yaşam tarzları vardır. Zorlukları, örneğin kışı sevmezler. Kışın avlanma zorluğu ile karşılaşmamak adına… hayır kış uykusuna yatmazlar, havalar soğumaya başladığında (kışın gelmekte olduğunu hissettiklerinde) yer altında saklanacak bir yer bulur, yemeyi bırakırlar. Böylece metabolizmaları yavaşlar. Diğer hayvanların yaptığı gibi kış uykusu değildir bu. Bir ataerkil filmde söz ettiğim durumu "Yılan intikam için yazı bekler" şeklindeki çirkin ifade ile izlemiş ve çok üzülmüştüm. İnsanlar (korkarım ki özellikle bazı erkekler, ki, pozitif hemcinslerimiz de tabidir ki boldur) safsataya ne kolay inanıyorlar… Böylece bence ürkünç değil, gülünç oluyorlar.
Yılanlar insanlarla karşılaşmaktan kaçınırlar. Yılanlarla karşılaştığınızda, onları rahatsız etmemek en iyisidir. Onları tedirgin etmezseniz kendi yollarına gitmeyi tercih ederler. Bahçenizde bir tane görürseniz, büyük ihtimalle rastlantısal olarak toprağınızdan geçiyordur ve birkaç saat içinde gidecektir.
Ancak kimi zaman (haydi, biraz mantık-dışı takılalım ve "belki de sizin onları sevdiğiniz hissettikleri için" diyelim) sizin karşınıza gelir, yakınınızda rahatça oturur ve size sessizce yarenlik ederler.
Duygusal bir adam olsam da, inanın ki fazla romantik bir karakterim yok. Bizler majide bile mantık, nedensellik arayan tipleriz, bilirsiniz. Yukarıdaki paragrafı gönlü bol bir ruh hali içinde yazmadım; bilfiil müşahede ettiğim bazı durumlarla bu kanıya vardım. Gelin, yaşadığım bir deneyimi anlatayım, bence hoşunuza gidecek.
Bundan 10 yıl kadar önce, grup arkadaşlarımla çok sıkı-fıkı olduğumuz yıllarda, her Pazar günü doğaya piknik yapmaya gider, ama bildik piknik alanlarından uzak dururduk. Arayarak saptadığımız ve "dağ başı" denilebilecek bazı özel yerlerimiz vardı.
Bizler doğada yere oturan insanlarız. Pikniğe de giderken şezlong, iskemle almazdık. (Bu gün hala bebeğimle parkta yere oturmam biraz garipsense de aldırmam. ) Yine böyle otların, yoncaların arasına serilmiş biçimde yiyip içerken biraz ilerdeki sık çalıların hemen önünde, bir yılancık olduğu dikkatimi çekti. Gayet rahat biçimde oturmuş, ama kafasını kaldırmış bize bakmaktaydı. Tabidir ki hiç korkmadım, arkadaşlara gösterdim. Bu yeni arkadaşımız eşliğinde mavramıza devam ettik, güzel bir gün geçirdik.
Bir süre sonra yine aynı yerde piknik yaptığımızda aynı yılancık tekrar göründü! Bu kez daha yaklaştı. Yine rahatça oturdu. O bize bakar, biz ona bakar ve bir yandan içip, diğer yandan gülüşürken yağmur başladı. Arkadaşımız gitti. Ancak yağmur durur durmaz yine gelemesin mi! Onun gelmesi ile aklım da başıma geldi ve kameramı kapıp filmini çektim.
Sonra benim dans işi başladı; yoğun antrenmanlar, yayın günleri, reküperasyon günleri derken bizim piknikler tavsadı. Arabalı arkadaşımız da aracını sattı. Anlayacağınız 2019dan beri o mekanımıza gidemedim, yılancığımızı göremedim. Ama siz onu görmek isterseniz aşağıda.
Ve son olarak belki biz erkekler için biraz can sıkıcı bir haber: Yılanlarda da tıpkı aslanlar gibi dişiler arası bir dayanışma vardır. (Aslan sürülerinde lider dişidir. Avlanan dişidir. Dişiler arasında benzersiz bir dayanışma vardır. Aslan yavrularını tüm dişiler ortak emzirir, korur ve büyütürler.) Yılanlar, özellikle erkek yılanlar yalnız yaşarlar. Ancak bazı dişi yılanlar kimi zaman yuvalarını diğer dişilerle paylaşırlar (yetişkin erkeklerle paylaşmazlar).
Bu yazımı okuyunca yılanları pet edinmek isteyen arkadaşlar varsa onlara da -bu konunun uzmanı olmadığımı anımsatarak- iki lakırdı edeyim. Bence bunu yapmayın. Bir doğa hayvanını bizlerin (hayvanların dayanıklılık, tüy, diş gibi üstünlüklerine sahip olmayan insanların) bunaldığımız o rutubetli taş odalarda (apartman dairelerinde) yaşamaya tutsak etmeyin. (Kuşları da kafese kapatmayın, dinsel görüşe göre vebali vardır. Ezoterik görüşe göre NE celp eder.)
Yine de karar sizindir. Özlü sözümüz nasıldı? "Herkes kendine neyin iyi geleceğini bilir. Kimi zaman iyiliğe biraz sıkıntı ile ulaşılacak olsa da..."
= DEVAM EDECEK =
|