YANIT
Nodelar asla “eve kapanın ve daima kitap okuyun, bu en büyük mutluluktur, en rahatlatıcı şeydir” benzeri bir yönlendirme yapmazlar ve benim eleştirdiğim şekilde kitap okuyan herkes, hangi node’dan olunursa olunsun hatalıdır; çünkü tavrın temelinde bir kaçış olarak eve kapanıp beyinlerini işletmek vardır.
[Bu görünümün gerçek anlamı ise akıl/içgüdü dengesizliğidir. Söz konusu kişilerin bulvar gazetelerinin futbol sayfasından başka şey okumayıp, evde oturamayan, kahvede, barda gezen (ya da magazin sayfası okuyup, altın gününde, AVM'de gezen) kişilik tipinden farkı yoktur. Her iki model de aynı enerjinin (NEnin) etkisindedir.]
Bu yüzden psikolojinin cesaretlendirmesi ile “depresyondayım” diyen ve evlere kapanan kişiler bu sözleri ile davet ettikleri enerjiler yüzünden başlarına büyük dert açmaktadırlar.
İkincil olarak felsefeye ilgi duymak demek eve kapanıp kitap okumak demek değildir. (Felsefe, ataerkil sistemde bu şekilde anlaşıldığı için tehlikeli bir şekle dönüşmüştür.) Atinalı İlk Çağ filozofları arasında gezginler boldur. Cevat Şakir’in (Halikarnas balıkçısı) defalarca altını çizdiği gibi İyon filozoflar (ki, Atinalılardan farklı, Ege filozoflarıdır), kendilerine asla “Filozof” değil, “Fusiolog” derler. Kendisi bu sözcüğü “doğayı seven ve doğallığı anlamaya çalışan” şeklinde yorumlamaktadır. Ezop bir köledir, kütüphaneci değil. Bir romanda okuduğum -ve beni çok etkileyen- roman kahramanı aslında felsefe hocası iken (adam aynı zamanda bir filozoftur) uşaklığa başlar ve söz konusu davranışını “uşaklığın felsefeye çok uygun bir ortam yarattığı” önermesi ile savunur.
Kumar - Pierre Rey
Uşaklık harika bir meslektir; çünkü düşünce hep özgür kalır. Ayakkabı boyarken bol bol vakti olur insanın düşünmeye. Sanayide, ticarette ya da esnaflıkta kimin düşünmek için bu kadar zamanı vardır? Yabancılaşma bir dil sorunudur. Uşaklık sözcüğünün kökeninde "domus" yani ev kelimesi vardır. "Ministre", yani bakan sözcüğünün kökeninde ise "minus" kelimesi vardır ve "kralların kıçını silen" demektir.
Yüce bilge kişiler bilgi edinmek adına kitaplara değil, uzun yollara başvurmuşlardır.
Plinius, Natural History XXX:2
Tüm olaylarda bulduk ki, Pisagor, Empedokles, Demokritus, ve Plato bilgiye ulaşmak için denizleri aştılar, doğruyu söylemek gerekirse yolculuğun zorluklarından çok, sürgünlüğün kötülüklerine boyun eğdiler. Eve döndüklerinde (...) en büyük gizemlere sahiptiler.
Siz ise Yay node’undaysanız ve felsefeye ilgi duyuyorsanız önemli bir aşmışlık içindesiniz demektir. Ancak düğümünüzün felsefe kadar; uzun yolları, yolculukları, dışarda olmayı da önerdiğini unutmayın. Bu durum ise düşünce üretmenin uzun yollarda, açık havada da yapılması gerektiğine gönderme yapmaktadır. Bir çok bilim adamının (nodunuz bilimsel bilgiye de yönlendirir) devrimci buluşlarını kütüphanede, laboratuvarda değil, doğada ve hamamda bulduğu (örneğin Newton ve Arşimet) bilinir.
Astrolojide 9. evin (ve de Yay burcunun) nasıl olup da aynı zamanda hem felsefe, hem bilim, hem de uzun yolları, uzak ülkelere yolculukları temsil ettiği ataerkil bakış açısından bakıldığı (kısır bilgi veri tabanında değerlendirilerek sonuca ulaşıldığı) için anlaşılamamaktadır. Bilgiyi kitaplar kadar hayatta aramak gerekir.