YANIT
Hermes Trismegistus’un ünlü “Yukarıda ne varsa, aşağıda o vardır” sözünden anlayabileceğimiz gibi madde ortamının yapısına bakarak soyut alanda doğru yönü gösterecek bir yol haritası yaratabiliriz. Madde ortamında derinlere fazla inince geri dönüşün zor olması gibi, fazla girift düşünsel sohbetler yolu büsbütün kaybetmeye neden olabilir. Ayrıca İslam dini hakkında da fazla bilgim olmadığı için izninizle sorularınızı genel olarak inançlarımızdan söz etme şeklinde yanıtlayacağım. Metin içinde ilginizi çekecek yerler olabilir.
Öncelikle konuyu “Tanrı var mıdır, nedir?” bakış açısından ele alalım.
[Konu dışı açıklama:
Bu soruya vereceğim yanıt hakkında öncel bir açıklamada bulunayım: Bizler kendimize okültist DEMEK ZORUNDA KALAN kişileriz. Aslında uğraştığımız ezoterizm mi? Bu da hayli kuşkuludur. Kanımca bizim gibi kişilere henüz bir ad verilmemiştir. Chiron (bir kuyruklu yıldız olsa da astrolojide bir planet muamelesi görür) ortaya çıktığından (keşfedildiğinden) beri türeyen -bize benzer- kişiler Chiron’un yörüngesi Uranüs/Satürn arasında olduğu için “bilinmezliği, bilinen yardımıyla sistematize etmeye çalışan kişiler” şeklinde adlandırılabilirler. Bu yüzden bir ayağımız ezoterizmde olsa da, yaşama ve bilgilere salt okültizm ve ezoterizm penceresinden baktığımız söylenemez. Bizler sinesinde Müslümanlık benzeri bazı dinleri (dikkat buyurun; İslam [IŞID öğretisi], Hristiyanlık ve Yahudilik’den söz etmemekteyim), bilimi, pagan inançları ve en önemlisi kuantum mekaniği bilgilerini “kül olarak” taşıyan bir inanca sahibiz.]
Bu açıklamadan sonra yanıta gelelim ve iki ana doneyi paylaşayım:
1- Bizlere göre -beyin yapımız nedeni ile yakınına bile ulaşamadığımız bir sınırın gerisinde olan- bilinçli bir yaratıcı vardır.
Bu gerçeği -öğretimizde geniş yer verdiğimiz Orch OR hipotezinin kurucularından- ünlü bilimci Roger Penrose “uzayzaman geometrisindeki -bilincin türediği- hesaplanamayacak (non-computable) yapıdaki bir etki”; David Bohm ise Explicate Order olarak ifade etmektedir. Söz konusu gerçeği herkes kendi kültürü ve kafa yapısına göre -Allah’tan, Ana Tanrıça’ya, Orfeus’tan, “Benim kendi beynimin gücü”ne değin- çeşitli şekillerde benimser... ama sonuçta herkes benimser.
2- Bu gerçek “iyilik” olarak adlandırılan kavramın çıkış noktası, kendisi ve de yaratıcısıdır.
Söz konusu düşünceyi -yine yukarıdaki hipotezin diğer mimarı olan Sturat Hameroff “Kuantum uzay-zaman geometrisine embed olan Platonik değerler” olarak yorumlamaktadır. Batılı ve bilimci bakış açısı ile iyiliği Platon öğretisi temelinde algılaması doğaldır.
Şimdi asıl soruyu soralım: “Yaratıcı neden iyiliktir?”
Bu sorunun yanıtını ise inanç ortamından aramak daha yerindedir. Girdiğimiz ortam inanç temelli olsa da, aslında yine bilimle teğet durumdayızdır; çünkü ataerkil baskı yüzünden "eskinin masalları" olarak görülen ve üzerlerinde durulmayan yaratılış mitleri, evrenin "tanrılar" tarafından nasıl yaratıldığını değil, kuantum uzay-zaman ortamının (ve giderek evrenin) oluşma hikayesini anlatmaktadırlar.
Dünyanın dört bir yanındaki farklı inançların mitleri aynı yaratılış hikayesini anlatır:
-
“Öncel bir mutluluk evreni vardır.
-
Bu evren engin bir deniz olarak ifade edilir.
-
Bu deniz kendi kendini yaratmıştır.
-
Bu yüzden hem evren, hem yaratıcıdır.
-
Gün gelir yaratıcı/ortam saldırıya uğrar, ortam bölünür, bölündüğü için madde evreni oluşur.
Bölünmeyi bir parçadan ayrılmak, bir parçanızın kopması olarak düşünün... Bu yüzden (yani madde evreni bölünmüş olduğu, diğer yarısını yitirdiği için) önceki kadar mutlu değildir.
Bölünerek yaratma düşüncesi
-
Tevrat, ilk bölüm olan Yaratılış bölümünde Yahveh’in [Yahudilik tek tanrısı] evreni adım adım nasıl bölerek var ettiğini apaçık anlatması ve “öncel tamlık”tan "deniz" şeklinde kısıtlı olarak söz etmesi,
-
Müslümanlıkta Şeytan’ın cennetteki isyanı ve hükmetmek adına geçici da olsa zaman alması,
-
Bilim ortamında "Big Bang" şeklinde yer alır.
Ancak madde evreni yine de tam bölünmez, bölünen parçaların tamamen ayrılmaları bir şekilde engellenir ve evren bir “orta nokta” olarak kalır. Bu durum ise mitlerde
“yaşanan kozmik savaşta yenik düşmüş ve kocası öldürülmüş Ana TAnrıça’nın, Baba Tanrı’yı bir şekilde yeniden canlandırması ve dünyaya aktarması” ile sembolize edilir.
-
Bu yüzden; dişi ve erkek bölünmüştür, ama birleşip can var edebilirler,
-
Bu yüzden; akıl ve içgüdüler bölünmüştür, ama ego olarak insanın kimliğini var edebilirler,
-
Bu yüzden; elektrik ve manyetizma bölünmüştür, ama “her şeyin mimarı” denilebilecek elektromanyetizmayı (EM) var edebilirler,
-
Bu yüzden; EM, kütle çekimi, zayıf nükleer kuvvet ve güçlü nükleer kuvvet bölünmüştür, ama evreni dengede tutarlar.
Kısaca:
-
Bir yandan öncel evren bölünerek madde evreni var olduğu için yeniden “bütün” olmaya uğraşan aslında “her şey”dir. (Fizikte “zıt güçlerin birbirini çekmesi”nin nedeni “Her şeyin yeniden birleşmeye, öncel, orijinal ve mutlu haline dönmeye uğraşması”dır.)
-
Diğer yandan öncel varlık (yaratıcı), asıl bölünen kendi olduğu için “bir” yapmaya (birleştirmeye) uğraşan bir şeydir.
"Birleştirme" ve de birleştirici kavramlar (örneğin aşk, seks, kardeşlik, dayanışma, paylaşma vb. ) insanlar arasında "iyi" olarak nitelendiği için (ki, bu sonuca insanlar deneme yanılma yöntemleri sonucunda varmışlardır) “birleştirici olan yaratıcı da iyidir” önermesi doğmuştur. Yani aslında “iyilik” kavramı gerçeğin bir yorumudur. Yaratıcı, temelde sadece "birleştiricidir". Erdemler, birleştirici içerik taşıdıkları için “iyi”dirler.
Evren, öncel bir bütünün bölünmesi ile var olduğu ve herkes/ her şey de evrenin parçası sayıldığına göre, herkes “yaratıcının yeniden bir olmak için verdiği savaşın parçası”, hatta kendidir.