Bu sözleri okuduktan sonra dogu ezoterizmi ve daha nicelerindeki amaç olan "ölmeden önce ölmek", kundaliniyi yükseltmek, tekamülü tamamlamak ile arasindaki baglantiyi görmemek mümkün degil. Sonra düsündüm (Crowley arastirmami henüz tamamlamamis olsam da) hallac-i mansur da bu sebeplerden katledildi. Ibnül Arabi tamamen ayni nedenden olmasa da benzer nedenlerden ötürü katledildi. Batini çevrelerde seyhi ekber, zahiri/ser'i çevrelerde sapkin görüldü. Yunus 'un siirleri uzun vakitler küfür sayildi. Sanirim ataerki anlamadigi, bilmedigi ve dolayisiyla korktugu seyleri seytani kilmayi siar edindi. Toparlayayim... yani tüm bunlardan sonra demem odur ki aslinda maji ögretisi de ezoterik ögreti de temelde ayni midir? Hayvansal egodan siyrilip insan-i kamil olma yolunda tamamen basarilamasa da (ki misir inisiyasyonunda kimilerinin isis inisiyasyonunda kalip osirise geçememesi gibi) bu yolda çalismak midir? Majiyle de kundalini yükseltilebilir mi? Ve de yükseltilmeli midir?
YANIT
Mesajınızdan anladığım üzere majiye bakış açınız klasik (yani genelin olduğu gibi) ve bu bizim anlayışımızla tamamen ters. Ekoller, yaklaşımlar, yorumlar, metotların irdelenmeleri, bunların karşılaştırmalı değerlendirmeleri vb. vb. felsefi kavramlardır. Bu konuları tartışan kitaplar okuyarak maji değil, düşünce (idea) öğrenirsiniz.
Maji ise pratiktir. Özellikle Kabalistler tarafından gizli, gizemli, esrarlı, efsunlu, “büyülü” bir ortama çevrilse de, aslında sadece bu hayatı güzel, eğlenceli, basit yaşamak için gerekli beyin elektriğini olabildiğince KOLAY biçimde yaratmak için kullanılması gerekli bir yoldur. Bu yüzden gerçek bir majisyenin başarısı yaşadığı hayatın rahatlığı ve kimliğinin pozitifliğinden izlenebilir. Büyük laflar ise, her zaman büyük sonuçlar üretmezler.
Kundalini -auralar ve çakralar dahil, pek çok okült konu gibi- hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bir teoridir. Kesinlikle hatalıdır zararlıdır benzeri bir düşüncem yok, hint ezoterizmine saygımız büyük; ancak maji ile eski okul okültizmini -ya da kavramsal olarak “derinliği” diyelim- birbirine karmak kolaylığı zorlaştırmak anlamına geldiği için “insan rahatlık arayışı”na atılacak bir darbe olabilir. İsteyen tabii ki istediği metotta çalışır; ancak çoğu kişi ne yazık ki seçtiği yolun bir hobinin vereceği zevkten öteye götürmediğini yıllar içinde anlamaktadır.
Olay, ne kadar basitleştirilirse hem o kadar kullanışlıdır, hem de o kadar günceldir. Güncel olan ise -bize göre- en iyisidir; çünkü güncel olan “yaşamak” ile ilgilidir. Yaşam basittir. Zorlaştıran ise -idealar, izmler, ekoller, felsefeler yaratan ataerkidir.
Kundalini, çakralar, auralar ile kimse okumakta olduğu ve onu mutlu etmeyen bölümünü değiştiremez, gece çalışmak zorunda ise gündüz shift’e atlayamaz (acaba bu konularda sıkıntısı olan iki öğrencim beni okudular ve gülümsediler mi?) Çünkü okült kavramlar kimseye basbayağı, dümdüz, kolayca ve açık şekilde “ne yapacağını” bir türlü söylememektedirler! Kişisel görüşümdür, yanılıyor olabilirim, sadece inancımı söylüyorum: Bence okültizm olarak çevrede dolaşan bilgiler majikal başarıyı engelleyen şeylerdir.
Dahası; -iddia ediyorum- düzgün beyin elektriği olan HERKESİN isteklerinden pek çoğu kendi kendine gerçekleşir. Bir yerlerde -ister Allah deyin, ister Ana tanrıça, ya da Orfeus, Buda, kuantum uzayına embed gerçeklik, evren, hatta insan beyninin tanınmayan bir gücü- insana en akıldışı özlemlerini vermek için istekle bekleyen ve ulaşamayan bir şey vardır. Yapılması gereken net olmayan kavramlarla ilerlemeye çalışmaktan çok, en korkulan sınırı aşmaya çabalamaktır. Bu sınır kimi zaman düşmanlık eden birini anlamaya çalışmak, kimi zaman kendisini artık istemeyen birini unutmak, bazen sorumluluk almak, kimileyin de “hayır” diyebilmektir. İşte maji bu anda -bunları yapabilme gücü kazanmak adına- devreye sokulursa değerlidir.
Geçmişte kim kimi öldürmüş, kim neden boğazlanmış, kim haklıymış, kim değilmiş, o pek kötüymüş, hayır, bu daha iyiymiş tartışmaları ataerkildir. Geçmiş yaşanmıştır. Değiştirmek imkansızdır. Ardına bakarak ileri gitmeye çalışan eninde sonunda ya ağaca toslar, ya çukura düşer. Oysa ilerde tüm insanları bekleyen ay ve güneş ışığı dolu nefes kesici güzellikte diyarlar bulunmaktadır.
Bu sayfaya ve şahsıma sarf ettiğiniz yüreklendirici sözler, düşünceli ve nimetşinas bir ruhunuz olduğunu gösterdiği için demek ki o ilerdeki ortam size daha yakındır. Ancak unutmamak gerekir; en kolay ilerleyen yükü hafif olan, gereksiz ağırlıkları olmayandır.
Gelişmek amacı ile hayvanlar dahil herhangi bir şeyi küçümsemek, evrimde geri adım atmaya neden olur. Evrenin sırlarını çözme ile ilgili en minik adım atıldığında görülen ilk şey herkesin ve her şeyin bir yerde (kendi yerinde) bir diğerinden daha iyi olduğudur. Eşitlik doğaldır.
Ataerkinin mantığı şudur: İnsan hayvanı küçümser, tanrı insanı küçümser. Saf insanlar da “yücelmek” denen bir yere varmaya çalışırken giderek “beşeri” küçümserler.
Anaerkide ise tanrı denilen formlar insandan farklı değildir; çünkü insan doğal halinde mükemmel, tanrısal bir varlıktır. Mesele onun “olduğu gibi olmasına” izin vermeyen ataerkil doktrinlerdedir.
Büyük düşünür, teorisyen, okültist vb. gibi heyecan verici adlarla son 200 yıldır -kimse darılmasın- insanlara "kakalanan" (Eliphas Levi ve önceden papaz olan Antoine De Gebelin ve de daha az okültist, daha fazla spiritüalist) bazı büyük şahsiyetlerin “tanrısal” diye insanın kafasına sokmak istedikleri model ise içgüdülerden ("hayvan mısın?" korkutmacası ile) uzaklaştırılmış, özellikle de seks duyguları sıfırlanmış bir kimliktir. Öte yandan kendileri seks dedikleri "sokuşmacada" pek aktiftirler. Ne de olsa erkektirler, “nefsleri güçlüdür”. Ya da büyücüdürler, maji yapmaktadırlar!
Oysa onlar sadece -bazen bilinçli, bazen bilinçsiz olarak- gerçek seksi (kadın ve erkeğin uyum, senkronizasyon içinde yeniden “tek” olmasını) engellemeye uğraşmaktadırlar. Gerçek seks ile ortaya çıkan enerji -dişi ve erkeğin karşılıklı haz, sevinç, rahatlama ve müteşekkir olma duygusu benzeri hislerle var edilmiş- bir kombodur. Aynı kombo dostluk ortamında "da" var edilebilir. Zıtlıkların uzlaştığı, uyumun oluştuğu her yerdedir.
Bu kombo öncel evrenin vibrasyonunu taşır. Kimileri ise bu vibrasyonda -tıpkı güneşe çıkan vampir gibi- yok olur giderler.
Uzlaşma yaratan herkes bir ölçüde majisyendir. Aktif maji ise uzlaşma yaratmak ve/veya uzlaşma yaratacak beyin vibrasyonları var etmek için kullanılırsa anlamlıdır.