YANIT
Regl kanının negatif etkiler taşıyor olduğu inancının çıkış noktası ilk ataerkil tek tanrılı din olan Yahudilik ve kitabı Tevrat’tır.
Tevrat, Levililer 15:
19 Adet gördüğü için kan kaybeden kadın yedi gün kirli sayılacak. Ona dokunan da akşama kadar kirli sayılacak.
20 Âdet gördüğü günlerde kadının üzerinde yattığı ya da oturduğu her şey kirli sayılacaktır.
21 Kim kadının yatağına dokunursa, giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır.
22 Kim kadının üzerine oturduğu herhangi bir şeye dokunursa, o da giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır.
23 Kadının yatağındaki ya da oturduğu şeyin üzerindeki herhangi bir eşyaya dokunan herkes akşama kadar kirli sayılacaktır.
24 Âdet gören kadının kirliliği onunla yatan adama da bulaşır. Adam yedi gün kirli kalır ve yattığı her yatak kirli sayılır.
29 Sekizinci gün iki kumru ya da iki güvercin alıp Buluşma Çadırı'nın giriş bölümüne getirecek ve bunları kâhine verecek.
30 Kâhin birini günah sunusu, ötekini yakmalık sunu olarak sunacak. Böylece kadını kanamasından doğan kirlilikten RAB'bin huzurunda arıtacak.
31 “‘İsrail halkını kirliliğinden arındıracaksın. Öyle ki, aralarında bulunan konutumu kirletip kirlilik içinde ölmesinler.
Regl olmuş bir kadının oturduğu yatağa dokunanın bile akşama dek kirli sayılması, üzerine kan bulaşma ihtimali bulunmadığı halde yatağa oturan kişinin elbiselerini yıkamasının gerekmesi salt temizlik gerekçeleri ile açıklanamazlar. Bu ilginç ayetler regl kanında cinsellikle ilgili vibrasyonlar bulunduğunu düşündürmektedir. Bilindiği gibi Yahudilik ve Hıristiyanlık -Müslümanlığın aksine- cinselliği yok etme gayreti içindedir.
Oysa eski dinde –yani Ana Tanrıça/Baba Tanrı tapımı temelli bereket kültlerinde- kadınların tüm bedensel salgılarında bir “hayr” bulunduğuna; bunların insanlar kadar bitkilere bile yararlı gizli enerjilerle yüklü olduğuna inanılırdı!
Tarih Öncesi Ege, George Thomson s.228
İnsanlarda doğurganlık büyüsünün sonuca değil, sürece; çocuğun kendisine değil, lohusalık akıntısına ilişkin olduğunun gözlemlenmesi önemlidir. Bu yüzden, gerek lohusalık, gerekse aybaşı sırasında bütün kan akıntıları, dişi cinsin özünde var olan can verici gücün birer belirtisi olarak kabul edilir. İlkel düşüncede aybaşı görme, çok doğru olarak doğum yapmayla aynı nitelikte bir olay sayılır. Plinius, aybaşılı kadınların yalın ayak, saçlarını omuzlarına dökmüş, eteklerini kalçalarına kadar kaldırılmış bir durumda tarlalarda dolaşmalarını, zararlı böcekleri yok etmenin bir yolu olarak salık veriyordu. Colomella’ya bakılırsa Demokritus'da aynı kanıdaydı. Kadınlar diyordu Demokritus, yalın ayak ve saçları uçuşarak ekinlerin çevresinde üç kez koşmalıdırlar. (Plinius, Historia Naturalis, 28.78; Colomella, RR. 11.3.64) Açıktır ki, bunun ardında yatan düşünce, böyle dönemlerde kadın gövdesinin yüklü olduğunu inanılan doğurgan gücü ekinlere dökmekti. Yunanistan’da da özellikle Demeter'le ilintili sayılan ve kadınların eteklerini kaldırarak cinsel organlarını gösterdikleri kut törenin kökeninde de yatan budur.
Kadınlardaki tüm akıntıların yararlı olduğuna Sümer’de de inanılırdı; öyle ki, İştar’ın fahişe-rahibeleri, tanrıçanın varlığının bir tezahürü oldukları için normal kadınlara oranla fazladan bazı mistik yeteneklere de sahip sayılırlar, bu nedenle zevk sularının şifa dağıttığına inanılır ve bu sıvılar para ile satılırdı da! Örneğin kazılardan çıkan çok sayıdaki tabletlerde fahişelerin beden sularının en çok da göz hastalıklarına faydalı olduğu yazmaktaydı!
The Mythology of Sex, Sarah Dening
Chapter 3 Sex in Ancient Civilizations
Sumeria: Ihe Earliest Records
Tapınak fahişelerinin, seksüel ve ticari aktivitelerinden öte, farklı alanlarda da önemli yetenek ve armağanlar sergilediklerine inanılırdı. Doğal salgılarının yararlı bir etki taşıdığına inanıldığı için, hastaları iyi edenler olarak büyük saygı görürlerdi. Bu dönemlerden kalmış bir kil tablet bize göz hastalıklarının fahişenin tükürüğü ile iyileştirilebildiğini söylemekte.
Asıl engellenmek istenen cinsellik1 ve kadındır; çünkü kadının ve cinselliği özgür olduğu ortamlarda erkeksi liderlik, savaşçılık, kahramanlık benzeri kavramlar hızla sıfırlanır… ataerkil ortamlarda “sefahat”, hatta “kaos” olarak adlandırılan tensel zevklere (keyife) odaklı yaşam modelleri yaygınlaşır. İşin ilginç yanı ataerkiller tarafından küçümsenen, hatta lanetlenen bu yaşam modelinin bedensel sağlık verdiğinin bilim tarafından ortaya çıkartılmasıdır. Diğer yandan sanat ve aşk benzeri insanı mutlu eden kavramların savaş değil, zevkler ortamında geliştiği anımsanmalıdır.
Yani aslında çekişme anaerki/ataerki arasında değil; savaşmayı yücelten sistemler ile, zevklere odaklı yaşamayı yücelten sistemler arasındadır.
Yaşamı var edenin “kadın2 ve seks” olduğu fark edilirse hangi tarafın doğal olduğu kolayca otaya çıkar. Doğal olanın iyi olduğunu ise söylemeye gerek yoktur.
Not: Metinden çıkarttığımız güzel sözleriniz için teşekkürler ederim. Ayrıca “Bey” demenize gerek yok, Janus yeterli. :)
1Aynı kirlilik suçlaması erkeğin spermi için de geçerlidir. İlgili ayetler için bkz. Tevrat, Levililer 15:16-17-18.
2
Ceninin yarısına sahip olsa da; ona besin, güvenceli gelişim mekanı, dünyaya açılan kapı ve doğum sonrası besin sağlama görevlerini üstlenen cinsin yaratma üstünlüğü tartışılmaz değil midir?