YANIT
Tekamülün (evrimin) ne olduğunu anlamak için tekamülün neden gerektiğin bilmek gerekir. BU yüzden konuya bu noktadan girelim.
Tekamülün "gereklilik nedenselliği" ataerkil öğretilerin empoze ettiği gibi "yücelmek" (yüksekte/üstte durmak, üstün olmak) değil, "biteviye" (aynı hizada durmak, birbiri içine karışmak) olmaktır. Söz konusu önermenin temeli ise madde evreninin (makrokozmosun), öncel bir mutluluk evreninin saldırıya uğrayıp bölünmesi (Big Bang) ile var olduğu inancında (yani bilinenden farklı bir yaratılış mitinde) gizlidir. Binyıllar boyunca onlarca mitolojide anlatılan ortak yaratılış öyküsü sürekli aynı temayı tekrarlamakta olsa da, öncelikle Yahudilik ve ardından Hıristiyanlıkla bu bilgi yok edilir.
Ataerkide öne geçmek ve böylece üste ulaşmak (üstün olmak) ana erektir. Oysa bir şey üstte, diğeri altta durursa bölünmüşlük sürer, birleşme (homojenize olma) meydana gelmez.
Anaerkil yaratılış mitleri ile ulaşılabilecek paradigma basit, açıklayıcı ve bir çok cevapsız soruyu yanıtlayıcı kapasitedidir:
1- Önceden her şeyin dengede (sakin) olduğu bir evren vardır.
2- Bu evren saldırıya uğrayıp bölünmüştür.
3- Bölünme ile var olan madde evreni "orijinal yapının bozulması ortamı" olduğu için acı içerir.
3- Acıdan uzaklaşmak için orijinal yapıyı (öncel evreni) var etmek, bunun için de birleştirmek gerekir.
4- Bu yüzden birleştirici olan her şey (orijinal yapıya dönmek anlamına geldiği için) mutluluk verir.
5- Aslına dönmek daima iyidir; bu yüzden birleştirme iyidir.
Daha basitleştirelim: Bir kolunuz koparsa acı duyarsınız, kolunuzu yeniden yapıştırma imkanınız varsa amacınız kolunuzu yapıştırmak olur. Yapıştırdığınızda acı biter, mutluluk gelir. Bu süreç tabii ki iyi bir şeydir.
Ancak asıl sorun burada başlar; çünkü politikadan, inanca, felsefeden, bilime dek pek çok ortamdaki pek çok insanın amacı kardeşliktir. O zaman neden on bin yıldır dünya üzerinde kavga vardır?
Bu sorunun nedeni "ana birleştirme eylemi ortamı"nın yanlış seçilmesidir! Beyindeki (kimlikteki) bölünmüşlüğü yok edemeyen, gerçekliği de bölünmüş şekilde var etmeyi sürdürecektir.
Başarı ile sonuçlanan bütünleştirme eylemleri (yani sentez) bütün içinde denge yaratır. Dengede olan hareketsizdir, sakindir. Bu yüzden dengeli ve sakin bir beyin elektriğine sahip kişi öncel evreni yaratmış, orijinaline dönmüş, olduğu hatalı yeri terk etmiş, ilerlemiş... yani tekamül etmiştir.
Yine bu yüzden dingin olmayan (öfke ve korku içindeki) her kişinin en iyi niyetle gireceği, en yüce idealleri hedef alan çabalar bile sadece felaket getirecektir; çünkü bölen vibrasyona sahip olmak, bütünlüğü tesis edemeyecektir.
Yani aslında tekamül “yüce ve aşmış adamların var olduğu soyut ve ulaşılmaz bir gruba kabul edilme” benzeri bir içerikte değildir. Ana hedef (tekamül benzeri biraz “breh breh” bir kelime ile ve genelde erkeksi referanslarla ifade edilse de) aslında sadece bölünmüş öncel evreni (orijinal yapımızı ve ülkemizi), öncelikle beyin EM alnında, ardından makrokozmosta yeniden kurmaktır. Sözün özü, tekamül "adamın kendini kasarak varacağı ütopik bir kimlik" DEĞİL, rahat (dengeli ve sakin) olmaya çabalama uğraşıdır. Bu hedefi hem benimsemek, hem de bu hedefe ulaşmak ise göz yaşartıcı ülküler adına kahramanlık sanılan ataerkil tavırlarla yola çıkmaktan daha zordur ne yazık ki. Anlayacağınız "kurtuluş" adına beynin kişisel elektriğine değil; sadece politika, inanç, bilim, felsefe benzeri alanlara odaklandıkça işler hayli zor…
Özetle tekamül etmiş (yani evrene beyni aracılığı ile birleştirici frekanslar yansıtan) kişileri her alandaki şöhretli kurtarıcılar arasında aramak ve onlara özenmek hatalı bir tutumdur. Pozitif enerjiyi bir köy kahvesinde sakince çevresine bakabilip, çayını içen ya da arkadaşları arasında keyifle "kekini yerken"1 neşeli kahkahalar atan insanlarda aramalı… Rahat (hele ki mutlu) olan herkes an bazında da olsa “tekamül etmiştir” ve evrene onarıcı dalga boylarını yansıtmaktadır.
Daha da basitçe: Tekamül için ister kendinizi aldatın, ister "Polyannacılık oynayın", ister "entellerin" küçümseyeceği boşverici bir kimliğe atlayın, ne yaparsanız yapın, nasıl becerirseniz becerin mutlu olun. Başka hiç bir yol.
[Kozmosta Kara Enerji’nin evreni giderek bölmesi, Karanlık Madde’nin buna karşı birleştirememesi işlerin giderek kritikleşmekte olduğunun da göstergesi. Bilim adamları (örneğin Brian Greene) bölünmenin hızının evrenin sınırında ışık hızını geçtiğini söylemekteler. Geleceğini (ölüm ötesinden söz ediyorum) düşünen her kişi için bu sözlerin anlamı ürkütücü olmalı. Bu yüzden ataerkil palavralardan arınmış, gerçek bir tekamül için bir an önce yola çıkmak (yani ilk adımda sakin ve dengeli bir kimlik edinmeye çabalamak) gerektiği ortada...]
1: Bu söz, kadınlar arasındaki tatlı ve karbonhidratlı gıdalar tüketerek çay/kahve içilen toplantıların küçümsenmesindeki hataya gönderme yapmak adına kullanılmıştır.