YANIT
Riskli günler yaşıyor olabileceğimizi düşünüyorum; çünkü İncil’de dünyanın sonunun nasıl geleceği hakkındaki kehanette yer alan olaya benzer bazı felaketler yaşandı. Eğer düşüncem doğru ise (ki, Prof. Hatemi de aynı sözleri yıllar önce bir TV kanalında söylemişti) New York’da yaşanan 11 Eylül 2001 saldırısı bir sürecin başlangıcı olabilir. Gerçekte olay bir başlangıç olduğu kadar, bir sürecin tek bir sekansının sonudur. Süreç devam edecek midir? Bunu zaman gösterecektir.
Her şey 7 Kasım 2000 tarihindeki Birleşik Devletler başkanlık seçimlerinde Bush’un başkan seçilmesi ile başlamış olabilir. Gerçek anlamı ile çevreci olan ve 2007 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alan Al Gore ile sertlikten yana olan Bush arasındaki -tarihe demokrasini utancı şeklinde geçen- seçim sonucunda Amerikan halkı Bush’un elektriğini (yani vibrasyonunu) aktive etmiştir.
Ülkelerin kaderini liderler belirler.
Liderleri ise -demokratik olmayan ülkelerde bile- çoğunluğun beyin elektriği belirler.
Ülkeler de -eğer güçlülerse- planetin geleceğini belirleyebilirler.
Bush’un negatif mi, yoksa pozitif elektrik mi taşıdığını kesin olarak söylemem yanlış olur; ancak ülkesinin başına gelen en büyük felaketin (11 Eylül 2001 saldırısının) onun başkanlığında gerçekleşmesi dikkate değer bir olaydır. Genelde inancımızda negatif enerji taşıyan liderler iktidara geldiklerinde ülkelerinin savaşla yüzleştiği görülür. Hitler bunun en bariz örneği olsa da, Humeyni’nin İran halkı tarafından iktidara getirilmesi sonrasında on yıl sürecek İran-Irak savaşının çıkmış olması da önemlidir.
Ayrıca 11 Eylül’de yaşananlar okült ortamlarda salt terör olayı olarak da görülmezler; çünkü yaşanan felaket İncil, Vahiy bölümünde anlatılan bir olaya benzemektedir.
Vahiy bölümü 18. bap dünyanın sonunun getirilme sürecinde Babil olarak isimlendirilen çok zengin ve refah içinde yaşayan bir kentin vurulmasını anlatır.
Bu zengin kent “gökten inen” iki melek tarafından vurulur.
İncil - Vahiy 18
1 Bundan sonra büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. Yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı.
2 Melek gür bir sesle bağırdı: “Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı! Cinlerin barınağı, Her kötü ruhun uğrağı, Her murdar* ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.
4 Gökten başka bir ses işittim: “Ey halkım!” diyordu. “Onun günahlarına ortak olmamak, Uğradığı belalara uğramamak için çık oradan!
Bu kent, ticaretin yapıldığı yerdir.
11 Dünya tüccarları onun için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü mallarını satın alacak kimse yok artık.
15 Babil'de bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ıstıraptan dehşete düşecekler. Uzakta durup ağlayacak, yas tutacaklar.
Kent çok zengindir.
16 ‘Vay başına, vay!' diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, Altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş Koca kent!
Kent bir limandır.
17-18 Onca büyük zenginlik Bir saat içinde yok oldu.' “Gemi kaptanları, yolcular, tayfalar, denizde çalışanların hepsi, onu yakan ateşin dumanını görünce uzakta durup, ‘Koca kent gibisi var mı?' diye feryat ettiler.
19 Başlarına toprak döktüler, yas tutup ağlayarak feryat ettiler: ‘Vay başına koca kent, vay! Denizde gemileri olanların hepsi Onun sayesinde, onun değerli mallarıyla Zengin olmuşlardı. Kent bir saat içinde viraneye döndü.'
Bu benzerlikler tabii ki rastlandı da olabilir. Ancak ilginçtir, New York ile, Vahiy bölümünde yıkılacak olan kentin -yani Babil’in- benzerliği felaketten dört yıl önce, Şeytan’ın Avukatı filminde de dile getirilmiştir.
Filmde genç, hırslı ve kuralsız avukat Kevin Lomax (Keanu Reeves) New York’taki büyük bir firmadan parlak bir teklif alır. Aşırı dindar olan annesi ise oğlunun bu işi kabul etmesini ve istememektedir. Yaptıkları konuşmada oğlunun gözünü korkutmak için New York kentinin, Vahiy bölümünün 18. bapı ile bağlantılı olduğunu öne sürer!
Sahne 0:13:00’de başlar; 0:13:22’de Mrs. Alice Lomax şöyle konuşur: “Sana New York’tan basetmeme izin ver. ‘Yıkıldı… ve sonunda büyük Babil yıkıldı. Vahiy18.’”
Vahiy’de anlatılan olayları dile getiren peygamber Yuhanna’dır ve 18. bapın ilk ayetinde “tanıklık ettiği” yani izlediği şeyleri anlattığını öne sürmektedir. Ancak Yuhanna'nın 3. ayette “beklenen zaman yakındır” ve 21. ayette “Sonra güçlü bir melek değirmen taşına benzer büyük bir taşı kaldırıp denize atarak şöyle dedi: ‘Koca kent Babil de İşte böyle şiddetle atılacak Ve bir daha görülmeyecek’” şekildeki sözleri -kendisi bu olaylara tanıklık etse bile- izlenimleri tanrısal bir esinle edindiğini, olayların henüz (yani Vahiy bölümü yazıldığında) yaşanmadığını düşündürmektedir.
Oysa metinde yer alan Babil’in vurulması teması ile Dünya Ticaret Merkezi’nin vurulması ilginç şekilde benzerdir. Bu benzerlik “vakitler yakın” sözlerindeki vakitlerin geldiğini gösteriyor olabilir mi?
Ayrıca felaket ardından Trump gibi “farklı” bir liderin halk tarafından seçilmiş olması da buraya kadar aktarılan bilgilere eklenirse rahatsız edici yorumlar yapmak çok zor olmayacaktır.
Ancak unutmamak gerekir: Dalga fonksiyonunu (kader olasılıklarını) bilinç çöktürür1
(içlerinden birini reelleştirir). Paralel Evrenler2 modeline göre ise milyon üzerinde kader olasılığı vardır ve herkes kendi evreninde yaşar.
Yani basitçe: Komplo teorilerine gülüp geçenler (inanmayanlar, “kafayı takmayanalar”) dünyamız bir paralelde kıyameti yaşarken, onlar farklı bir evrende, şahane bir sahilde, elde Maitai, manzara seyredeceklerdir.
İnsan bilinci kendi dünyasında kıyameti engelleyecek kadar güçlü, mucizevi bir oluşumdur. Onun gücünü sadece korku azaltabilir.
[1]
Bkz. Wigner ve Stapp Kuantum modelleri.
[2] Bkz. Hugh Everett'in Many-Worlds Kuantum modeli.