YANIT
Önce kısa bir yanıt vereyim ve ardından uzun açıklamalara geçeyim.
Cennet, öncel evrendir. Kuantum uzayının derinlerinde hala var olan, Müslümanlıkta “insanın kovulması”, anaerkil ezoterizmde “evrenin bölünmesi” ile anlatılan felaket öncesinin mekanıdır.
“Süptil ortam mı, ruhsal durum mu?” sorusunun yanıtını anlatmak çok zor; çünkü sözlerimi okuyan, duyan, algılayan “bir madde” olan beyindir. Hard Problem’i, bilisiniz; bilim adamları bir maddenin nasıl sübjektivite yarattığını çözememekte, bu durumu hard problem olarak isimlendirmekte ve nitelemektedirler.
Diğer alem, ki, cennet denilen ortam diğer alemdedir, rüyalarda ulaşılan yerdir. Beyin o anda tam bir sübjektivite yaratmaktadır. Beden (madde/parçacık yanımız) devre dışıdır; ama bilinç ful aktiftir. Yaşananlar (rüyalar) uyanana dek reeldir. Onları “düş” kılan uyanmış (dalga fonksiyonundan çıkıp, parçacık olarak çökmüş, parçacık yanımıza geçmiş) halimizdir.
Cennet de, cehennem de işte bu ortamın iki farklı vibrasyonudur.
Cennet, en başarılı şekilde Müslümanlıkta anlatılır.
Kuran’daki cennet betimlemesinde;
-
tat duygusu (meyveler),
-
lüks kavramı (atlas döşekler),
-
seks (hurilerin gençliklerinden, güzelliklerinden ve memelerinden söz edilmesi),
-
estetik değerler (güzelliklerine vurgu yapılan huriler, gılmanlar)1
-
eşleşme, yani ayrılmış olunan diğer yarı ile bütünleşme (gerçek eşlerin dünyadaki karılar/kocalar değil, huriler vb. olması)
-
zevk ve esriklik (baş ağrıtmayan şarap),
-
kadın/erkek eşitliği (huriler kadar gılmanlardan söz edilmesi),
-
EM ortam (yeşil renk [renkler EM radyasyonlardır]) vb.
şeklinde yer alan kavramlar, cennet “kavramını” o devrin insanına büyük başarı ile, semboller aracılığı ile yansıtmıştır.
Oysa ataerki bu sembolizasyonu ya yok sayar, ya da gerçek içeriğini sıfırlayarak “yorumlar”; tam olarak Yahudilik cennetine benzetir!
Yahveh’in cennetinde sürekli “huzur” olarak nitelenen (ama aslında uyuşukluk ve atıllık denilebilecek) bir durgunluk vardır. Müslümanlık cennet betimlemesinde sayılan -dünyasal yaşamda “DA” yansımalarının bulunduğu- kavramlar yasaktır… günahtırlar.
Zaten Şeytan’ın ana hedefi “durdurmaktır”. Ölüm, yani son nefesi veriş, bir sona eriş değil, bir değişim, iyiye gidiş fırsatıdır. Gerçek ölüm, Yahveh’in -huzur-muzur diye- yutturmaya çalıştığı “durdurmadır”. Duran gerçekten ölür… çünkü Yahveh’n enerjisi ile kontağa girer. Bir daha kaçamaz. Kaçacak şansı olmaz.
Hareket her şeydir. Einstein’in Özel Görelilik Teorisine göre uzayda hızla yol alan için zamanın geçme hızı azalır… yani geç yaşlanır! Dünyanın döngü üzerine dayalı olma nedeni insana seçme, kurtulma, YAŞAMA şansı sunma amacını taşımasıdır.
Yahveh cennetinin en belirgin örneklerinden biri ünlü Noel şarkısı Silent Night’ın sözlerinde izleniyor olabilir.2 (Şarkı çok güzeldir, o ayrı konu.) Hıristiyanlık ve Yahudilik cenneti, huzur ve barış gibi celp edici kavramlarla süslense de bal gibi uyku ve ışık içerir. Kuran’da betimlenen gerçek cennet ise öncel evrenin tüm kavramlarına (önceden söylediğim gibi, dünyadaki zevk veren her şey oradan yansımıştır) gönderme yapar.
Öncel evren subtle bir ortamdır. Dalga fonksiyonudur. Orada penis ve vajina var mıdır, coitus ile sevişme bulunur mu, genç kızlara sarkılır mı, oğlanların arkasına dolanıp iki puan alınır mı? Bunları bilemem. Ama bildiğim, tüm bu yasak eylemlerle alınan zevklerinin, subtle olarak, misli misli misli misli ile var olduğudur… çünkü Cennet, dünyadaki bölünmüş beynimiz (halimizle) suyuna tirit algılayabildiğimiz hislerin akıllara durgunluk verecek kadar güçlü -orijinal- ortamıdır. O ortamın temel duygusu -anlık da olsa- (ideal olarak birbirini seven iki kimsenin, sokuşarak değil, sevişerek, alış ve veriş şeklinde, ortak paydada buluşarak yaptığı sevişme ve sonrasındaki) orgazm anında tadılır.
İşin ilginç (bence komik) tarafı o mekana, yani cennete, genç kız, oğlan, içki, atlas döşek “kovalayanların” giremeyeceğidir.
Zevk ve ihtiyaçlar farklı olabilir; ama “kovalama” eyleminde “ille de dediğim olacak inadı” vardır. İnat varsa, ılım (denge/uyum) sona ermiştir, karşıdakinin isteğine zerrece önem verilmediği için “bir”leşme (ya da iki zıtlığın ideal bir denge içinde birleşmesi) yoktur. Cennete girmek için geçilmesi gerekli Sırat Köprüsü ise en dengeli kimliklerin geçebileceği inceliktedir. Dengesi güçlü olmayan “cup” diye aşağı düşer. Muhteşem bir sembolizasyondur Sırat Köprüsü... Denge kavramının önemini anlatır. Bu yüzden dengeli kişi -tıpkı orgazm gibi- yaşarken cennetten pay alır… hem de orgazmdan uzun süreli, yaşamı boyunca pay alır.
Cennetin bir parçası (bir nüansı, bir vibrasyonu) olsun çok da uzakta değildir; çünkü yaşarken cennete sokturacak, ya da o ortamın hislerinden pay aldıracak Sırat köprüsü beynimizin içindedir. Dünyada cenneti de, cehennemi de (yapılan seçimler sonucu kurulan kontaklar aracılığı ile) bir ölçüde yaşamak mümkündür.
Cennetiniz de, hurileriniz de bol olsun. ;-)
DİP NOTLAR
[1]
Anaerkil ezoterizme göre gılman’dan söz edilme nedeni, eşcinsellik değil, gerçek erkekliğin orada olması anlamındadır; çünkü anaerkil ezoterizmde gerçek erkekliğin çıkış noktası olan Baba Tanrı, neredeyse her ilk çağ inancı yaratılış mitinde (Ana Tanrıça’nın kocası konumunda) “güzeller güzeli delikanlı” olarak betimlenir. Onu gören her kadın aşık olmaktadır.
[2]
Sleep in heavenly peace.