Mail adresi vermediğiniz için hangi mesajdan söz ettiğinizi bilemedim. Eleştiri kısmını bu yüzden bir kenara bırakalım. Ancak hiçbir mesaj ve soruda olumsuz eleştiri aldığımızı da anımsamıyorum. Belki verdiğim yanıtta mesajı eleştiri olarak görmediğimi iyi yansıtamadım. Gerçekten bilemiyorum.

Ve mesajınıza geçeyim, satır-satır yanıt vereyim:

“ben daha yasim 22.Benim yasim kadar sizin belki egitim gecmisiniz var.”
Sıklıkla söz ettiğim gruba 1984 yılında girdim. Girdiğimde zaten uzun yıllardır maji hakkında bilgiye sahiptim, novice olarak girmedim. Bu yüzden okült geçmişimin 22 yıldan çok daha uzun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Bigbang teorisi paganizmi yaymayi hedefleyen batidaki bazi aydinlar tarafindan tasarlanan bir teoridir.
Big Bang ne fazla bildiğimiz, ne de üzerinde durduğumuz bir teoridir. Bizim düşüncelerimiz andırmakta olduğu ve bu sitede olabildiğince çok sayıda farklı beyin yapısını kucaklamayı hedeflediğimiz için, bilim alanına yakın kişileri onurlandırmak adına bu teoriye “de” yer vermekteyiz. Biz “bölündü” diyoruz, Big Bang “patladı” diyor… Bu yüzden tümden yabana atmamız doğru değil.

Varsa yoksa lucifer
Lucifer, tabii ki dinlerin Şeytan adını verdiği NE değildir. Lucifer bir vibrasyon frekansıdır, son derece insan dostudur. Fosfor olarak madde dünyasına yansımıştır. Fosforun APdeki rolü bilinir, magnetizmadaki önemli rolü ise bu sitede gelecekte -imkan olursa- anlatılacaktır. Ataerki Yahudilik tarafından lanetlenmiştir.

“Zaten paganizmi savunanlara bakin dunyadaki bütün sektorler onlarin elinde nerdeyse.Zaten iyi insan olsalardi bu kötülükler yapilmazdi.”
Neden söz ettiğinizi inanın ki hiç anlamıyorum. Biz görüş olarak komplo teorilerine itibar etmeyiz. Bir şey sadece beyin inanır ise gerçektir. Merak ile gereksiz konuları soruşturmak, bu düşünceleri beyine sokmaktır. Beyine girince gerçekliğin çöküşünde etkisi kesinlikle olacaktır. Bu yüzden bu işlerle hiç ilgilenmeyiz.

Aslında ben kendime “paganist” demeyi de hiç mi hiç sevmem. İsim takmak, sınıflandırmak değil, bölmektir. Aslında her insan aynı şeye inanmaktadır ve o şey kendini farklı kalplerde, o kalbin (kimliğin/karakterin) beyin yapısına uygun şekilde gösterir. Bunları konuşmak yine bölmektir. İsim takmak yerine aynı hedefe -anlayışa, hoşgörüye, uyuma, dengeye, efendiliğe, paylaşmaya, hakkını aramaya, güzel yaşamaya, kendini ödüllendirmeğe vb.- yönelmiş olduğumuza odaklanmak gerek. I love you, je t'aime, ich liebe dich, seni seviyorum farklı fonon parçacıklarından yapılsalar da aynı şeyi söylerler. Hepsinin ebcet değeri farklıdır; ama hepsi duyanda genelde benzer vibrasyon yaratır. Hangi dilden konuşulduğu (hatta hangi ebcedin kullanılacağı) değil, ne dendiği (gönüldeki his, ya da beyindeki radyasyon dalga boyu) önemlidir.

"Sizinde farkinda olmadan onlarin teorilerini savundugunuzu düşündüm."
Tüm dürüstlüğümle söylüyorum, kimsenin teorisinden haberdar değiliz, tek bir foruma girmişliğimiz yok, didişmeye inanmayız. Biz sadece bildiğimizi SORULURSA ortaya döker, geriye bakmadan ilerleriz. Tabii ki bizim de sorularımız olur; o zaman biz de -bizim gibi olanlara- sorar, kendimize uygun ise alır, değilse teşekkür eder bırakırız.

Bu yaklaşımlarımız nedeni ile sitemizin ziyaretçisi az (ve öz), öğrencilerimiz de öyle… ama böyle yaşamak gerçekten çok rahat. E, zaten hedef de o değil mi?

Rahatlık veren her şey doğru ve iyidir… elde edilen sonuç, ya da varılan nokta, varsın ataerkil sistemde başarı olarak adlandırılmasın, şöhret denen şeyi vermesin ne keder?

Ha, biraz daha para kazanmak istemez miydik? E, valla isterdik… Ancak bu dünyada rahatlığın da bir bedeli var... korkarım ki o da her gece Bailey’s yerine boğma votka+krema+süt+Mars bar karışımı içmek… :)