Önce enerji adlı kavrama kısaca değinelim: Enerji, fizikte “iş yapabilme kapasitesi”dir. Bu nedenle sıklıkla “pozitif/negatif enerji” şeklinde kullanılan sözcük hatalıdır ve anılan kelimelerle asıl kastedilen “frekans”tır. Enerji ile frekans sözcüğünü değiştirmek sözlere asıl anlamı katacaktır.

Makro ve mikro kozmosta her şey frekansına, yani belli bir zamandaki salınım miktarına göre var olur ve diğerinden farklılaşır. Evrende bulunabilen en küçük birim olan -bir boyutlu objeler- stringler bile varlıklarını söz konusu salınımlara borçludurlar. Evrenin yapı taşlarının salınımı olduğuna göre, her şeyin bir salınım sayısı (frekansı, ya da vibrasyonu) var demektir.

Peki bu vibrasyon ölçülebilir mi?

Pseudoscientific yöntemlerle, evet ölçülebilir. Bu ölçümleri yaptığı iddia edilen aletler de üretilmektedir ve üreticiler aletlerin “enerji dalga boylarını” (yani EM radyasyonlarını) ölçtüklerini öne sürmektedirler.

Kişisel görüşüm, bilimsel kanıt olmadan bunlara inanmayacağımdır. Söz konusu ekipmanları üretenler yalancıdır asla demiyorum. Ayrıca bu tarz yeniliklere yakın olmak, onları incelemek güzel şeylerdir, yaşama heyecan/umut, beyne hareket/işlevsellik katarlar. Bu alanda emek vermiş, ekipman üretmiş kişilerin para kazanmasında da bir yanlışgörmüyorum. Sadece “Biz bakış açısı olarak söz konusu yeniliklerin yararını -bir ölçüde de olsa- doğrulayacak bilimsel raporlar yoksa ilgi duymamaktayız” diyorum. Bizim hedefimiz okült teoriler ile var olan bilimsel raporları -elden geldiğince- sentezlemektir. Yeniliklere bilimsel kanıt/dayanak aramak ise bizi çok aşar. (Sizin böyle bir beklentiniz olmadığını da biliyorum. Sorunuz sonucunda bekleyen varsa diye bu açıklamayı yaptım.)

Ayrıca alet EM dalgaları ölçüyor olsa bile hangi organdan yayılanı ölçmektedir? Kalpten başka dalga yayılır, beyinden başka… Dahası, -artık pek çok kişinin bildiği gibi- beyinden yayılan dalga boyları sürekli değişmektedir. Bunların hangisi baz olarak algılanmaktadır? Bu sözlerimi bir eleştiri olarak görmeyin; yineleyeyim, yenilik iyidir. Ben sadece kendi kendime yüksek sesle düşündüm.

Bu alanda “biorezonans” ile ilgili aletlerden söz edildiğini de arada duyuyoruz. Bu aletler bedenden standart bir frekans yayılmadığını varsaydıkları için belki bir ölçüde faydalı olabilirler; ama bizler ekipmanlarla selam aramaya karşıyız.

Diğer yandan her şeyin belli bir frekansı olduğu düşüncesinden yola çıkarak Zemzem suyundaki frekansın yüksek olacağına inanırım; çünkü öncel evren bölündüğünde parçacık olarak “su ve deniz” olarak var olmuştur. Denizin ferahlatması, suyun “hayat” olması ve benzeri gerçeklerin gerisinde bu durum (yani "yukarıdaki" her şeyin "aşağıya" bir şekilde yansıması ve öncel evrenin mutluluk evreni olması gerçeği) vardır. Ayrıca anaerkil okültizme göre bazı nehirler söz konusu öncel yapı ile (frekansla) olağan su ve denizlerden daha yakın ilişkidedirler. Bunlardan biri Zemzem suyu (ancak bildiğime göre yıllar önce kurudu), diğeri (hiç ummazsınız ama) Ganj nehri ve bir diğeri -övünçle söylemek isterim ki- ülkemizdeki antik çağlardan beri kutsal sayılan Sangarios (Sakarya) nehridir.

Şimdi bilgileri birleştirirsek şöyle bir önerim olabilir: Beyin EM alanının frekansını pozitive etmek için Sakarya nehrinde yıkanmak veya çevresine sıklıkla ulaşmak aletler almaktan/yapmaktan daha olumlu geri dönüşler sağlayabilir. Şimdi işi yine kuantuma (quantum mind teorilerine) getireyim: Yaratılan ekipmanların hiç biri “inanç” kadar etkin ve güçlü olamazlar. Eğer enerjinizin (frekansınızın) yüksek olduğuna inanırsanız, enerjiniz yükselir. Alete/edevata fazla gerek yoktur.;-)

Yazdıklarımı okumanız, sözlerimden -onları dostlarınızla paylaşacak kadar- hoşlanmanız beni çok sevindirdi. Hele ki “mutlu oluyorum, güven duyuyorum” demeniz… You made my day… Çok teşekkürler…