722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

EZOTERİZM

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM EZOTERİZM SORULARI
3 Temmuz 2019
Kabala - Hayat Agaci

Merhaba Janus,

Öncelikle her hafta sorulan sorulari içten bir sekilde cevaplamaya vakit ayirdiginiz için tesekkür ederim. Çok güzel sorulara çok anlamli cevaplar buluyorum sitede.

Dion Fortune'un Mistik Kabala kitabini okuyorum. Kabala'yi pek tutmadiginizi biliyorum, ataerkil bir sistemin parçasi oldugu için. Açikçasi ataerkil veya anaerkil pek fark etmiyor benim için, yasayan varliklara saygili oldugu sürece. Hatta bu kitap da anladigim kadariyla sizin düsüncelerinize daha yakin. Fakat Tanri isimleri, basmelekler, melek korolari derken kafam karisiyor. Bir de, biraz da olsa Islami altyapidan geldigim için iki farkli gelenegi kafamda birlestirmeye çalisirken (tabii bildiklerim kadariyla :) çeliski içersinde buluyorum kendimi. Yine de hayat agaci fikri, sefira'larin anlamlari ve birbirleriyle iliskileri çok hosuma gitti. Sizin de bu konudaki görüslerinizi ögrenmek isterim. Insanin kendini ve yasadigi hayati anlayip tanimasi için faydali olur mu sizce bunlar üstüne çalismak?

Soru çok dagildi aslinda ama tavsiyenizi almak istiyorum: insanin kendini ve yasadigi hayati anlayip tanimasi üstüne. Tabii anlamak ve tanimaya ek olarak, sizin de önem verdigi yasamayi da koyabiliriz.

Sordugum bu daginik sorulari cevaplarsaniz çok sevinirim, arada kaynarsa da can sagolsun yine tesekkür ederim.

YANIT

İlk adımda bir anımsatma yapayım: Pozitif yaklaşım ile (beyinde keyif, mutluluk, heyecan, ümit ile) başlanan ve sürdürülen işler -işin yapısı negatif olsa da- bu negativiteyi aşabilir, olaydan yararlı sonuçlar var edebilir. Sistemden ziyade, sistemi yorumlamadır sonucu yaratan. Söz konusu gerçek Müslümanlıkta “gönülsüz namaz, göklere ağmaz” (kabul olunmaz) sözü ile yer bulur.

İkinci adımda ise “insanların inancının aleyhine laf etmek bizim inançta NE celp eder” diye sözlerimi sürdüreyim. Ancak ben sözlerimi bir soru sonucu söylediğim için inancınıza saygısızlık yaptığımı düşünmemenizi rica ediyorum.

Sorunuzu yanıtlamaya farklı bir alandan, “isim” konusundan başlayayım: Her sesin bir vibrasyonu vardır. Söz konusu vibrasyon dalgalar halinde yayılır ve kulak zarını titreştirdiği için duyulur. Seslerin farklı vibrasyonlar içermesi ise notalar ile görülebilir. Keman telini her nota farklı titreştirir. Bu nedenle her sesin farklı bir vibrasyonu olduğu, her harfin bir ses olduğu, bu yüzden harflerden meydana gelen her ismin bir frekansının bulunacağı düşünülebilir. Eğitimimizde derslerde yer alan Akrofonolojinin mantığı budur.

Ancak isimler düşünülünce (yani ses vibrasyonu bulunmadığı ortamlarda) isimlerin vibratif niteliği kalmamakta mıdır? Eğer kalmıyorsa tanrı adlarının etkinliği nasıl sağlanacaktır?

Bu sorulara ETC (EM Theories of Consciousness) ve Quantum Mind teorilerinin gelişimi ile artık yanıt verilebilmektedir. Bilinç (buna kimlik de diyebiliriz) bir EM alan olduğuna göre ondaki her eksitasyon bir vibrasyondur ve salınan fotonlar birer radyasyon olarak enerji taşıma kapasitesine sahiptirler. İsim düşünüldüğünde onun enerjisi aktive olacaktır.

Bu yüzden kullanılan tanrı adlarının akrofonolojik etkisi kadar, düşüncelerle yansıyan vibrasyon frekansı da -belli bir alanı eksite edeceği için- etkinleşecektir.

Artık Kabalaya gelelim. Kabala’daki çalışmalarım TÜMÜ, baskın bir yönlendirme ile Yahveh (ya da Elohim) adına odaklıdır. Oysa Yahveh, Tevrat’ta kendisinin açıkça anlattığı gibi evreni bölen ve böylece var eden enerjidir. Bize göre ise evren, cennet olarak ifade edilen öncel evrenden parça koparılarak var edilmiştir. Bu yüzden evrenimizde zıtlıklar birbirini (yeniden bir olmak için) çekerler ve evreni böyle var ederler.

Oysa Yahveh evreni HALA -sadece insanlardan yayılan olumsuz düşüncelere neden olarak değil- kara enerji ile de bölmektedir ve bilim adamları bölünme hızının her an arttığını, evrenin sınırında ışık hızını geçtiğini ve böyle giderse Büyük Yırtılma’nın kaçınılmaz olacağını söylemektedirler. Büyük Yırtılma, bölücü gücün -bu güne değin sadece bir ölçüde gerçekleştirdiği bölme (ve gerçekten acıya tutsak etme) amacının başarıya ulaşmasıdır. Yırtılan evrenden bir daha -bu gün hepimizin sahip olduğu “cennete yeniden ulaşma, bölünen evrenden kaçma” şansı- yok olacaktır.

Kabala’da ise sürekli yukarıda sözü edilen isimler yinelenmektedir!

Evrenin temeli olan kuantum uzayı, kuantum mekaniğinin ortaya çıkarttığı gibi Sefiroth ile en küçük benzerliği olmayan bir yapıdır. Bu ortamda her şey birbiri içine geçmiş, bir anlamda "birbirine bulaşık", Hameroff'un tabiri ile "smeared" durumdadır. (Hatta Einstein'ın Rölativite Teorisi ile gösterdiği şekli ile makrokozmos uzayı da aynı yapıdadır. Makrokozmosta da uzay ve zaman iç-içedir.) Tüm majikal çalışmalar ise astral adı altında kuantum uzayında yapılmaktadır. Okült ortamda “tanrı” olarak isimlendirilen bozon (belki de fermiyon) olarak nitelenebilecek parçacıklara ek olarak nice hipotetik parçacıklar da kuantum uzayının sakinleridir. Bu yüzden Sefirot gibi bir yapıya inanan (odaklanan) beyin, gerçek astral ile kontak kurma (ki, bu onu anlama ile olur) şansını yitirir. Unutulmamalıdır ki Sefiroth, Yahveh öğretisinin tipik yapısında -yani bölme temelinde- madde evreni ötesini parçalara böler; araya sınırlar çeker. Bu sınırları geçmek (sefiralar arasında dolaşmak) ise kolay değildir.

Kabala’yı öğrenmek isteyen Dion Fortune’u değil, bu öğretinin belki de en önde gelen majisyeni İsrael Regardie’nin ortalama 600 sayfalık “The Compleat Golden Dawn System of Magic” adlı kitabını okumalıdır. Bence bu kitabın içeriğine tarafsızca bakabilen her insan bu koca kitaptaki “köşeli” bilgiler karşısında ya gerçek anlamı ile şaşırır, ya da gülümsemekten kendini alamaz.

Oysa majinin çalışma prensibi “istedim oldu, istedimmi olur” temelindedir. İstediği halde olduramamanın nedeni sadece “istediğinde olmayacağına” inandırılan beyindir (beyine aileden başlayarak aktarılan kültür ile yerleştirilen thought forms’dur). Sistemlerdeki tanrı adları, siciller, spirit isimleri, majikal kareler, buhurlar, zikirler vb. bu inançsızlığı aşmaya yardım edecek desteklerdir sadece. Bizim eğitimde ilerlendikçe bunlar birer-birer terk edilir; son aşamada an bazında (örneğin en yoğun ortamlarda bile, beş dakikalığına tuvalete kaçıp) çalışma yapılabilir. İlerleme, daha fazla bilgi edinmeye (daha çok bilmeye) DEĞİL, zaman içinde adım-adım başarılar geldikçe inanmaya bağlıdır.

Bir öğretinin, sistemin, disiplinin, izmin, hatta politik görüşün değerini anlamak için onun taraftarlarının yaşam kalitesine bakmak gerekir. Böyle bir sorgulama yapılabilirse (her alandaki mandarinlerin yaşamlarına bu açıdan bakılabilirse) önde gelen Kabalistlerin sahip olduklarını öne sürdükleri bilgilere (güce) karşın neden bu üstünlüklerine paralel mutlu ve keyifli bir yaşamları olmadığı benzeri soruların akıllara takılmaması biraz zordur.

Crowley’den, Levi’ye, Gebelin’den Waite’a önde gelen Kabalistlerin kural olarak HEPSİ majiyi bir sisteme çevirmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu yaklaşım bütünü ile ataerkil düşünce sisteminin özüdür. Doğadan uzaklaşmak, sadece bu yolla -kural koyarak, sınır çizerek, bölerek- olmaktadır. Bu yüzden gruplarında -tıpkı politik ortamlardaki gibi- sürekli “daha iyi bilenler” ortaya çıkar, anlaşmazlıklar doğar, bölünmeler olur, fraksiyonlar kurulur, bunlar birbiri ile çatışır vb. vb.

Ataerki tam da böyle bir şeydir.

Doğallığın kendisi olan maji, yukarıda saydığım kimlikler ve benzerleri yüzünden ürkütücü, itici, esrarlı bir bilinmezliğe dönüşmüş ve Kabala ile de bir avuç ayrıcalıklı erkeğin tek elinde kalmış bir alt kültür olmuştur.

Kabaladan binyıllar önce ise anaerkil maji, yani witchcraft’ta ne kural vardır, ne yasa… İşin ilginci hala da hem etkindir, hem eğlencelidir, hem de herkesin, yani halkındır. Kesinlikle kadınların tek elinde değildir. Kadınlar, egemen oldukları alanlara erkekleri almadan duramazlar. ;-) Warlock’ların varlığı, Witchcraft’taki erkeklerin varlığının kanıtıdır.

Tüm bu sözlerime karşın; eline bir kitap (bir içki kadehi, bir bardak kahve, ya da başka bir şey ;-) almış ve en önemlisi bununla mutluluğu an olsun yakalamış insanın bilgeliğinden üstün bir şey yoktur; çünkü bilgelik (evrenin gerçek sırları), kitap sayfalarına bağlı olan beyinlere değil, keyiflere akmayı seven gönüllere fısıldanır. Bunun da nedeni keyifli gönüllerin PE (onu Allah, tanrı, Ana Tanrıça, Buda, evren, kuantum uzay-zaman geometrisi, ya da başka bir isim ile düşünebilirsiniz) ile senkronize olacağı ve gerçeğin sadece PE aracılığı ile öğrenilebileceğidir. NE, gerçek bilgiyi saklar.

Özetle: Eğer keyfi (pozitif duyguları) Kabala ile buluyorsanız, Kabala ile çalışırken eğleniyorsanız, sözlerime zerrece değer vermeyin, BİLDİĞİNİZİ OKUYUN. Rahat bırakılırsa her insan kendine neyin iyi geleceğini bilecek ve seçecek yeteneklerle donatılmış olarak gelir dünyaya.

Emeklerimizi onurlandıran ve bizi mutlu eden şeyler yazmışsınız. Yanıtlarımı “anlamlı” olarak nitelemeniz ise işin bonusu. Çok teşekkürler!


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -