722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

EZOTERİZM

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM EZOTERİZM SORULARI
20 Eylül 2019
Ruh tutmak

Açikçasi hangi tür mitolojik canlilarin varligina inandiginizi bilmiyorum lakin bazi ruhbazlarin sahiplendigi ruhlari sattigini duymussuzunuzdur. Bunlarin içinde ejderha,vampir,cin,gargoyle,periler ve diger bilimum mitolojik canli dahil ve içlerinden benim sahip oldugum çesitli türler mevcut. Merak ettigim dinlerde ve ezoterizmde adi geçmeyen ve günümüzde görülemeyen varliklarin nasil ruhlari oldugu. Bu ruhlar astral düzlemde mi meydana geliyor, yoksa ruhbazlarin özel konjurasyonlari mi? Yoksa bir zamanlar gerçekten ejderhalar var miydi? 722 spirit keeping'i nasil açikliyor?

YANIT

Sorunuzdan okültist olduğunuzu anlıyorum, bu yüzden yanıtımın sizi tatmin etmeyeceği konusunda kaygılıyım; çünkü seneler önce tedrici olarak bu alandan ayrıldım, giderek kuantum mekaniğine yöneldim. Bir bilim adamı olmadığım ve okültist olarak eğitildiğim için bedenim hep okültizmde kaldı; ama iki elim ve kollarım korkarım ki uzun süredir bu alanın dışında. Bu yüzden bana okült konularda sorulan soruların bazılarını bilmediğim için soruları geri çevirmek zorunda kalıyorum. :)

Ayrıca sorunuzda okült ortamı terk etmeme neden olan bazı düşünceler yer almakta. Bunları eleştireceğime, ya da karşı çıkıp sizi gerginleştireceğime (lütfen unutmayın; size en iyi gelecek olan, kişisel inançlarınızdır), sorunuza biraz geniş açıdan yaklaşmama, genel anlamda bildiklerimi aktararak yanıtlamama izin verin.

Bir hatırlatma daha yaparak başlayayım: Bizim sistemde kuantum mekaniği esastır; ancak bu bilimsel veriler okült bilgilerle sentezlenmiştir; bu yüzden bilim dışıdır.

Ve başlayalım artık…

Standart fiziği demode kılan kuantum fiziğinin “daha modern kuantum fiziği” ile az-biraz demodeleştiği bir zamanda yaşamaktayız! (Bilgide yenilik ivmesi, son 100 yılda, 6000 yıldaki hızını neredeyse yirmiye katlayarak aşmıştır.) Standart kuantum fiziğine göre atomaltı, parçacıklardan oluşur. Bunlar -bizim sitede de onlarla ilgili bilgilerin yer aldığı- atom altı parçacıklar ya da temel parçacıklardır. Bu yapı “Standart Model” adı altına sunulmuş ve kabul görmüştür.

Oysa QFT (Quantum Field Theories) “Kuantum Alan Torileri” bu modeli de yenilemiştir!

Bu teorilere göre parçacık yoktur; alanda eksitasyon, ya da toplaşmış enerji kesecikleri (paketçikleri) vardır! Fotonlardan gluonlara, her parçacık sadece bir alanın (kendi alanının) eksitasyonudur. Aslında eksitasyon da demode bir sözcüktür artık ve yerine kullanılan kelime rippledır. (Bu sözcüğü de bazı İngilizce sözcükler gibi dilimize çevirmeyeceğim. Benim kafama göre seçtiğim tek kelime, içeriği sınırlamaktır. Oysa okur İngilizce sözcüğü çeviri sitelerinden araştırırsa, kendi beyin yapısına en uygununu bulacak ve kavramı daha iyi anlayacak olabilir.) Aslında bu teoriyi ilk kez Faraday ortalama 200 yıl önce -elektrik ve manyetik alan olarak- ortaya atmıştır. QFT, bu iki yüzyıllık teorinin kuantum mekaniğine uyarlanmış halidir.

Okültistlerin astralı, kuantum uzayından başka bir yer değildir. QFT’ye göre bu uzayda farklı alanlardaki vibrasyonlar da parçacıklar (yapılar) var ederler; milyonlarca alan ise birbiri ile sürekli etkileşimdedir. Bu parçacıkların bazıları makrokozmosta EM dalga olarak yer alırlar. Bu farklı alanlardaki eksitasyonlar çevrenizde gördüğünüz ve göremediğiniz her şeyi yaratırlar. İşte, kuantum uzayındaki birbirinden farklı dalgaboyları olan bu radyasyonlara, parçacıklara vb. ortaçağ da insanlar spirit, demon, antite benzeri farklı adlar vermişlerdir.

Bu noktada bilinci beyin EM alanı olarak yorumlayan ETC’yi (Electromagnetic Theories of Consciousness) anımsayalım ve iki teoriyi sentezleyelim. Madem ki bilinç de bir alandır, o zaman aynı dalga boylarındaki alanlar birbirleri ile senkronize olacaklardır; dahası, aynı dalga boyundaki alanlar aslında tek bir alandır.

Zaten bizim (ve de Bohm benzeri fizik dehalarının görüşüne göre) aslında tek bir dalga fonksiyonu (alan diyelim) vardır. Bize göre bu alan Yaratıcıdır. Kuantum mekaniğine yeni girmiş ve neredeyse her parçacık fizikçisi tarafından kabul görmüş bu hipotez, çok daha alçak gönüllü şekilde yüzyıllar önce Müslümanlıkta “vahdet-i vücut” olarak yer almıştır. İnanca göre herkes Allah’ın parçasıdır ve ona dönecektir. Bu düşünce Bakara suresi 156’da “Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz.” şeklinde ifade edilmiştir. Ayette kullanılan "Dönmek" (geri dönmek) fiili ise, bu süreçte ondan ayrı olunduğunun, ondan uzakta bulunulduğunun kanıtıdır.

Sürekli “Bölünen Evren” teorisi ile sözünü ettiğimiz bölünme (Big Bang), bu alandan kopmaktır. Söz konusu bölünme ile maddeleşmiş (dalga fonksiyonu çökmüş) ve kütlesi olan parçacığa dönüşmüş şeyleri biz gerçeklik olarak algılarız.

Şimdi asıl üzerinde durulması gerekli soruyu soralım: Varlıklar değişik alanların eksitasyonudur (ripple ya da enerji paketçikleridir); peki de, onların bir bilinçleri var mıdır?

Bence eğer alan bilinçli ise, alanın tüm dalgaboyları da bilinçli olacaktır. Örneğin biz insan adlı yapı bilinçli dalga boyu taşımaktayız, x ışınları adlı EM dalga boyu bilinçsizdir. Sözün özü, bilinçsiz dalgaboylarının bulunmayacağı, yani her dalga boyunun bilinci olacağı, ya da bunun tersinin doğruluğu öne sürülemez.

Bizim sisteme göre ruh, özgün olarak alanın eksitasyonu (tanrının parçasıdır). Bölünme ile makrokozmosta bedenlenmiş (çökmüş), dünyaya insan olarak doğmuştur. Bu yüzden her temel parçacık gibi hem madde (beden), hem de dalga fonksiyonundadır (ruh). Maji yaparken, rüya görürken, gözleri kapatıp geçmişi düşünürken, gelecek hakkında dalgın halde planlar yaparken dalga fonksiyonu halindeyizdir; yani bedenimizden çıkmışızdır. Ama aniden üst kattan gelen bir gürültü, telefon çalması, yüzümüze konan sinek, ya da petiniz varsa kucağınız atlaması veya yanınıza gelip patisini “pat” diye kolunuza vurması ile (maji çalışırken başıma çok geldiği için bunu yazdım :) yeniden parçacık olarak -bir anlamda- çöker, bir diğer deyişle bedene geri döneriz. Evrimini tamamlanmış ruhlar ölüm ötesinde ise özgün (orijinal) yapıya (ki, ona inanca göre Allah, Tanrıça, Buda, Yaratıcı, evren, implicate order, kuantum uzay-zaman geometrisi vb. benzeri nice ad verilebilir) geri döner, alanla tam olarak bütünleşir. Ancak bu sonuçtan önce hangi alanla senkronize olacak frekansta ise, orası ile bütünleşecektir. Bu alan madde evreni de olabilir, başka mekanlar da…

Peki bu yapıda bir bilinç (alandaki eksitasyon), bir diğer alanı (belki bir ruhu, belki farklı bir yapıyı) bazı konjurasyonlarla obsede edebilir mi?

Hipotetik olarak, evet, edebilir; ancak dalga boylarının rezonans yapacak kadar aynı olmaları şarttır.

Sorun burada başlar: Bu şartlar altında acaba bir sahiplenmeden söz edilebilir mi? Yani envokasyonlarla belli frekansların yakalandığını ve bazı parçacıklarla (varlıklarla) kontağa geçildiğini varsayarsak o varlık ile ilişki bir sahiplenme olarak adlandırılabilir mi? Sahiplenme sözcüğünde bir üstünlük vurgusu vardır. Kelime, sahiplenicinin üstün erkini vurgulamaktadır. Ancak olaya kuantum açısından bakarsak senkonizsyonda bir üstünlük değil, benzeşmeye dayalı çakışma bulunmaktadır. Kuantum alanında üstünlük yoktur; her şey benzeşmeye bağlıdır. Aynı nedenlerle bir yapıya hakim olduğuna inanan (bir spiriti konjure ettiğine inanan) okültist, aslında onun tarafından da obsede olmaktadır. Bu bilgiyi yine Müslümanığa çevirsek, Allah adı verilecek ana alan ile senkronize olabilecek her ruh (enerji paketi :) aslında o olacağı için bu yapıyı “En-el Hak” (Hak’tan gayrı değilim) şeklinde isimlendirmekte bir hata yoktur. Aktardığım bu bilgiler sonrasında şöyle bir hipotez geliştirebiliriz. “Senkronizasyonu sağladığı için mutlu olan ve de mutlu olduğu için rezonansı daha genleşen her bir ruh, aslında tanrıdır.”

Ayrıca, “hakim olmak” adlı eylem, akıldan geçtiği anda bile negatif alanları vibrate eder; çünkü pozitif alan olarak ifade edilen alanın temel yapısı birleştirmek, aynı düzeyde olmakla ilgilidir. Birleştirmek olayında ise üstte bir şey yoktur. Her şey YEKPAREDİR. Bu yüzden ayırmaya (üste çıkmak ve hakim olmak hedefleri, ayırma eylemini içerir) yönelik düşünceler yapıları gereği negatif alanlarla senkronize olacak, bu alanlardaki eksitasyonlarla (varlıklarla) rezonansa gireceklerdir.

İşte, kara büyünün ve lanetleme çalışmalarının -iman ortamı jargonu ile- “has kullar”a etkin olmayacağı düşüncesinin mantığı budur.

Şimdi biraz farklı bir soru soralım ve konuyu biraz giriftleştirelim, (iyice bilimdışı şekle sokalım). Adı geçen “varlıklar” acaba bir bozon (kuvvet taşıyıcı parçacık) mudurlar? Eğer böyleyseler Higgs bozonu benzeri, ama keşfedilmemiş bir bozon olabilirler mi? Yani kütle yaratıyor olabilirler, ya da kütle yaratma sürecine dahil olabilirler mi? Bu soruyu her okültist kendi içinde yanıtlamalıdır; çünkü bu sorunun yanıtı “evet, yaratabilirler” ise içinde olduğu ortamı çok daha iyi değerlendirmesi gerektiğini biraz düşünürse anlayacaktır!

Bu sözleri duyup tedirgin olabilecek aprentisler (ya da maji alanını bir ön incelemeye tabi tutmakta olanlar) için bir açıklama yapayım: Andığım durum ciddi ölçüde sakıncalı sonuçlar yaratabilecek yapıda olsa da, aprentisler açısından bir tehlikenin varlığı söz konusu değildir. Uyarmama neden olan durum ile yüzleşmek için kuantum uzayını bükebilecek güçte gama dalgası üretebilmek gerekir. Söz konusu güce sahip olunduğunda ise, eğer olayın vahameti fark edilmişse, gerekli önlemler de kolayca alınabilir.

Umarım sorunuzu sizi tatmin edecek şekilde yanıtlayabilmişimdir.

Şimdi daha “rahat” bir konuya, ejderhalara dönelim: Araştırmalarımıza göre ejderler öncel ve yok edilmiş (ya da kendi kendine -dinozorlar gibi- yok olmuş) bir canlı türüdür. Birbirinden kilometrelerce uzak mitolojilerde baş tanrılarla (örneğin Zeus, Marduk) hep bir deniz ejderi savaşmaktadır ve yenilmektedir. Madde evreni ise bundan sonra baş tanrı tarafından BÖLEREK var edilir. Mitolojilerin baş tanrılarının, Yahveh’in maskeleri oldukları Robert Campbell benzeri bir çok araştırmacı tarafından kabul edildiğine göre, ejderlerin (ya da dev yılanların) pozitif bir soy olduğu düşünülebilir.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -