YANIT
Tabii ki...
İlk iş olarak şu iki argümanı “temel prensip” olarak benimseyin:
-
Erkekleri bir şeye asla zorlamayın.
-
Erkeklere bir şeyi asla konuşarak anlatmaya kalkmayın.
Bir erkeğin dilinden konuşmanın en basit ve pratik yolu onun bu lisanı konuştuğu ortamı incelemek ve ona göre davranmaktır. Erkek doğal olarak kendi lisanını en özgün şekli ile hemcinsleri ile konuşur. Bu yüzden kadınların partnerlerinin (ya da genel olarak erkeklerin) erkek arkadaşları ile ilişkilerini inceleyip, nasıl iletişim kurduklarını çözmeleri değerli bilgiler verecek olabilir. İşin zor yanı ise bundan sonra başar; çünkü işin temeli “dişilikten ödün vermeden, erkek gibi davranmak” şeklinde bir tavıra dayalıdır.
Biraz daha pratik önerilerde bulunayım:
-
İstediklerinizi asla doğrudan söylemeyin; bir yolunu bulup özendirin. Erkekler genelde en iyi şekilde istediklerini yaparlar.
-
Zeminin kaygan olduğunu, yanlış adım atarsa kayıp gideceğini ve istediği anda gidebileceğini ona daima hissettirin. Erkekler sıkboğaz edilerek değil, serbest bırakılarak bağlanırlar.
-
Sağlam durun! Güvenilir bir portre çizin. Zeminin kaygan olması, kimliğin sağlam olmamasını gerektirmez.
-
İstemeden vermeyin; her açıdan verecek çok şeyiniz olduğunu sürekli sergileyin ama talep olmadan dağıtmayın, biraz "zor" olun. Erkekler avlanmayı severler ve en çok kazanarak sahip olduklarını değerli görürler.
-
"Eşitiz" söylemlerinden yola çıkmayın, teslim olmasanız da onun isteklerine uyum sağlayın (bundan siz de yararlanacaksınız). Erkekler özgürlüğü ve eğlenceli yaşamayı kadınlara oranla daha iyi bilirler; çünkü kadınlar eğlenceden ve özgürlükten ürkütülmüşlerdir.
-
Önceki sorunuzun asıl konusu olan seks ortamında direkt, çekinmez ve dürüst olun. Erkekler "az laf, çok iş"çidirler. "Naz-u niyaz"a (yalvartılmaya) gelemezler (ama "uyarıcı naz"ı karşı konulmaz bulurlar).
Peki bunları yapmaya, yani ilişki adına "taktik uygulamaya" değer mi?
Bu sorunun kesin yanıtı belki de yoktur ve yanıt kişiye özel şekilde verilecek olabilir.
Yine de ben kişisel görüşlerimden söz edeyim:
İyisi ve doğrusu dünyayı kadının yönetmesi ise (ki, ben anaerkil olduğum için bu görüşteyim) yönetilmeyi hiç de istemeyen kitleyi yönetme yolu önce onu kazanmaktır. (Zorlamaktan değil, kazanmaktan söz ediyorum.) Aslında yansıtılan model ile varılmak istenen hedef art niyetli duyguların yönetiminde bir çıkar arayışı değildir. Dikkat edilirse asıl amacın “kontak kurmak” olduğu görülebilir.
Zaten farklı lisanlar “anlaşmak” için öğrenilmez mi?
Erkeğin lisanı ile konuşabilen kadın aslında farklı bir yapı (ülke insanı) ile iletişim kurabilmiş demektir. Kadın öyle bir öz taşır ki, kendini doğru şekilde ifade edecek ortam bulduğunda sadece erkek değil, her canlı onun tarafında yönetilmek ister… çünkü kadının yapacağı hiçbir zaman “hükmetmek adına yönetmek” değil, “keyif adına yönlendirmek” olacaktır.
Yahveh’in insanlara verdiği en büyük zarar onların dillerini ayırmaktır. Zaten bu girişimi insanlar anlaşamasınlar ve birbirlerinden ayrılsınlar diye yapmıştır.
Tevrat, Yaratılış 11
1. Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
2. Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova buldular ve oraya yerleştiler.
3. Birbirlerine, 'Gelin tuğla yapıp iyice pişirelim.' dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
4. Sonra, 'Kendimize bir kent kuralım.' dediler, 'Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.'
5. Tanrı, insanların yaptığı kenti ve kuleyi görmek için aşağıya indi.
6. ve şöyle dedi: 'Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar.
7. Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki birbirlerini anlamasınlar.'
8. Böylece Tanrı, onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.
9. Bu nedenle kente Babil adı verildi; çünkü Tanrı, bütün insanların dilini orada karıştırdı ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıttı.
Erkekler kötü niyetli caniler değillerdir. Kendi lisanından konuşan kadınlar aracılığı ile kadın gerçeğine ulaşan her erkeğin anaerkil olma ŞANSI büyüktür.
Konu ağırlaştı... Öğrencilerime verdiğim taktiklerin özetini de yansıtayım, ortamı hafifletip, ağırlığı dağıtalım.
Dikkatini çekene kadar açın, dikkatini çekince kaçın.
(Kaçan -hangi milleniyumda yaşansa, hangi cinsiyetçi devrim yapılmış olsa da- kovalanır.)
Bence keyifli yaşama ve yaşatmanın formülü şudur:
Sevişene kadar Akya (en elden kaçan balıklardan olan hanım balığı),
Evlenene kadar kanka,
Evlenince geyşa...
(Geyşaların birer hizmetçi sayılmadıklarını; masraflarının da, ücretlerinin çok yüksek olduğunu, ama bunu karşılığı hep ödediklerini hatırlatmama gerek var mı? ;-)
[Bu sözlere "Biz geyşa mıyız?" tepkisi ile darılacak hanımefendiler olabilir; o zaman hemen şu noktayı açıklayayım: Anaerkil uygarlıklarda kadınlar ya kraliçe, ya asker... ya da KURTİZANDIRLAR. Hatta en çok da kurtizandırlar. Anaerkide fahişelik (para için bedeni dahil değerlerini satmak değil, verilecek zevke -seks maharetine- maddesel değer biçmek) kutsaldır. Ana Tanrıçaların (örneğin İştar'ın) tapınaklarında ve Babil'de1
ülkenin en seçkin ailelerinin kızları kutsal fahişelik yapmıştır. Fahişeler, erkeklerle aynı sofraya oturup felsefe tartışmalarına katılacak yeterliliktedirler (örneğin Aspasia).
Sağlık (tıp) ve eğitim hizmetinin satılmasının hata olmadığı bir ortamda seks hizmetinin satılmasının lanetlenmesi gerisinde aseküselite hedefi vardır.]
DİP NOTLAR
[1]
Aseksüel eğilimli bir din olan Hıristiyanlıkta (İncil'de) Babil bu yüzden Şeytan olarak nitelenmektedir. İnsanları kutsamak adına ölene dek seksten uzak tutmanın mı (Katolik rahiplere seks ömür boyu yasaktır, Hıristiyanlıkta boşanma yoktur vb.), bir servis bedeli olarak para talep etmenin mi Şeytanlık olduğu iyi irdelenmeldir.