Öncelikle merhaba arkadaşım!

“Dominasyon” dediğiniz anda anaerkiden çıktınız demektir.

Hükmetme eylemini ister erkek, ister kadın, ister trans birey, ister hermafrodit kişi yapsın anaerkil olamaz. Anaerki, aslında “illaki kadın ne derse o olacak” değil, “doğa hangi yapıdaysa o olacak” demektir. Kadınlar doğaya yapısal olarak daha yakındırlar; bu yüzden doğal düzene anaerkil denir, ya da bir diğer deyişle, anaerkil düzenler doğaya paraleldir. Anaerkil krallıklarda (örneğin Lidya’da, ki tarihe uygarlıkları ve zenginlikleri ile geçmişlerdir; Karun, Lidya kralıdır) erkeklerin evde gergef işleyip ev işi yaptığı, kadınların ticaretle uğraştığı görülmüş şey değildir.

Ordu, yine erkektir.
Ticaret, yine baskın olarak erkeklerin elindedir.
Ülke genelde krallar tarafından yönetilir.

Anaerki, erkeğin yapısını ve kadının doğal yapısını değiştirmek anlamına gelmez; erkek yine genelde baskındır.

Peki; erkek aynı bildik erkekse aradaki fark nedir?

Fark şudur:
Erkek, kadının sözünü dinler.
Kadına nezaket gereği değil, yürekten saygı duyar.
Kadın denen canlıyı seks açısından değil, yapısının her katmanı ile gerçekten sever, en azından bu yapıdan hoşlanır. (Kadını denizdir, yok efendim güvenilmezdir, değişkendir, paracıdır, şudur-budur benzeri kalıplar içinde algılamaz).
Kadının yapısının KENDİNE (erkeğe) daha mutluluk verecek bir düzen kurmak için yön gösterici olduğu bilincine sahiptir.

Ve sekse gelelim: Female domination -BD, DM, SM olarak üç kol olan- BDSMnin bir branşıdır.

Anaerkide isteyen istediği gibi sevişir. Eğer bir kişi taklalar atarken şiir söyleyerek uyarılıyorsa böyle yapar, korkusuzca kendini ifade fırsatı olduğu için (yasa, sosyal baskı veya moral değerler ile kısıtlamadığı için) benzerini bir şekilde bulur, onunla takla atıp şiir söyleyerek sevişir… yani eşleşir.

Erkeklerin kadınları ezmedikleri, kısıtlamaya kalkamadıkları ortamlarda kadınlar doğal yapılarını sergilerler. Bu doğal yapıya -ataerkide başlıca onurlandırılan tavır “kahramanlık” olarak yaldızlanan saldırganlık, en azından öne geçme olduğu için- hatalı şekilde pasif denmiştir.

Evet, erkekler kadınlardan DAHA eylemcidirler; ancak bunun anlamı saldırgan olmaları demek değildir.
Evet, kadınlar erkeklere oranla daha durağandırlar, bunun anlamı ise pasif sözcüğü ile manalandırılan “ikinci planda kalmaya mahkum, yönetilmesi şart olan” anlamına gelmez.

Kadının erkek kadar eylemci olmasına imkan yoktur; çünkü çocuk doğurma ayrıcalığı kadınındır. Kadının -çocuk doğuracağı ve besleyeceği için- hatalı şekilde pasif denilen yaratılışta olması, onun ezilmesine de, erkek tarafından yönetilmesine de neden değildir.

Kadın hatalı şekilde pasif denilen yapısında son derece belirleyici olabilir, toplumsal doğruları saptayabilir. Bu yönlendirmenin gerisinde erkeklerin içindeki -ataerki tarafından sürekli tetiklenen- negatif yanları elemine edip birlik olma ülküsü vardır. Yani anaerki hükmetme değil, kadın ve erkeğin uyum içinde BİR OLMASI için gerekli bir sistemdir.

Kadın, ZITLIKLARI BİRLEŞTİRİCİDİR. Arkadaşlarını değil, sevdiği erkeği tutmasının gerisinde (bkz. kadın, kadının kurdudur) anlaşılamamış olan bu güdüsü vardır. Öncel itilimi eşleşmedir. Eşleşme, yitik diğer yarının aranması ve öncel evrenin, cennetin yeniden kurulması, Müslümanlıkta “Adem’in kaburgasının AYRILIP kadın yaratılması” teması ile anlatılan, bölünmenin (ezoterizmde dişi/erkek tamlığında olan androgynous adlı yaratığın bölünmesi) yok edilerek cennete geri dönülmesini hedefler.

BDSMye dönecek olursak BD ve DSnin nedenleri bilimce çözülemiyor. Ancak SM, yani tensel acı duyarak zevk almak, doğal bir şey; çünkü bilim ortamında beynin belli ölçüde acıyı zevkten ÖNCE, zevk olarak algıladığı kanıtlandı. Yani SMci erkek ve kadınların işi bildiği düşünülebilir. ;-)

BD ve DS hakkındaki kişisel düşüncem, bu arzunun gerisinde (ezilme arzusunun gerisinde) hatalı kültürel kalıpların beyin elektriğinde yarattığı harabiyet olduğu yönünde. Bir çeşit travma belki de; hem kadında, hem erkekte olabiliyor.

Kadınların doğal mazohist olduğu lafı ise -bence- külliyeten palavradır ve gerisinde ezilerek yetiştirilişleri olabilir. (Bir canlıya bebekliğinden başlayarak masal, kitap, film, ailesel kültür aracılığı ile kadını hırpalayarak seks yapmanın seks denen şey olduğu empoze edilirse sonuçta yaşanacak ortam budur.)

Bu düşünceme örnek ataerkil baskıların olmadığı “Island” kültürlerinde ayak fetişizmini anımsatan (ayak, ataerki tarafından lanetlenen ve her iki cinste de erojen bir uzuvdur) davranışlar GÖRÜLSE DE, köleliğe (her iki cins için de) rastlanmamasıdır. Vahşi olarak nitelenen bu insanlar onlara yollanan Katolik papazlarının “Erkek üstte sevişeceksin, iyisi budur” lafı ile nasıl alay ettikleri bilinir. Oysa batılı kültürde bir çok kadın erkeğin kendini üstte olarak ezmesinden uyarılmaktadır.

Daha edilgen yapıdaki kadında olmadığına inandığım bir eğilimin erkekte doğal olarak bulunabileceği düşüncesi benim dünyamda yer almaz. Saygı duyduğu (ya da pek çok sevdiği) modelin (kişinin/cinsin) önünde secde etmenin, hele ki onun tarafından ezilmenin doğru olduğu düşüncesi ataerkiye aittir. Kişi saygı duyduğuna benzemeye çalışır, pek çok sevdiği ile ise bütünleşmeye…

İş sekse gelince ise (ki bir "adult game"dir) dileyen dilediğini modeli -kendi özelinde- yaşayabilir. Ancak olağan dışı olanı doğaldır diye "dayamak" kadar hatalı bir şey yoktur. Doğal, aslında olağandır. Özgün yapıdır çünkü... Anaerkil tanrılar ve tanrıçalar antik dönemlerde seçkinlerin, ekabirin değil; halkın, "genel-geçerin", tanrısı-tanrıçası olmuşlardır. Basit (küçümseyici anlamda değil) ve olağan olan (ucuz ve cahil değil) iyidir.

Sonuç olarak: Seks, iki tarafın duygudan yoksun olmadan, KARŞILIKLI ALMA VE VERME temelinde gerçekleştirildiğinde kutsal ve birleştirici (öncel evreni -cenneti- yaratıcı) bir eylemdir. Bu eylemin yapısına, nasıl ifa edileceğine (bir taraf kırbaçlanacak mı, takla atarak şiir mi söyleyecek, cinsel organlar mı birleşecek vb.) kişiler kendileri karar verirler. Ataerkinin doğadışı buyruklarını “norm” olarak alıp, “aman normal olayım” diye kendini suyuna tirit ortamlara zorlamak saçmalığın dik alasıdır.

Karşılıklı zevk veren her şey iyidir; çünkü zevk iyidir. Serotonindir. İş ki, her iki eş de aynı şekilde istesin ve bu model 3. (isteksiz) kişilere (doğal ve olağan olsa bile) pompalanmasın, iki kişi arasında kalsın. Herkesin canının istediğini yapmasından korkmak evrenin gerçek dinamiklerinden haberdar olmamak anlamındadır; çünkü insanlar rahat bırakıldıklarında -bu doğanın içinde yaratılan canlılar oldukları için- genelde olağan şekilde davranacaklar, doğaya paralel olmayan (ki, onun da olması olağandır) azınlıkta kalacaktır.

Korku felaketi tetikler; felaketten korunma yöntemi güvenlik adına engelleyici kurallar icat etmek değil, rahat bırakmaktır. Rahat olan korkmaz, korkusu olmayan olağan konumuna (doğaya paralel konumuna) akıverir, her şey yerli yerine -doğal konumuna- oturur, denge yeniden kurulur.

Son "Aman kimse duymasın" notu (buraya dek ettiğim tumturaklı laflardan sonra perdeyi viran edelim): İşbu yanıtı özel yaşamında BDSMci (M)¹ olarak seks yapan bir erkek yazmıştır. ;-)

[1] Master: Özgürlüklerinin kısıtlanması ve bedenen -makul ölçüde- acı duymaktan cinsel zevk alan hanımefendilere zevk verince (bu arzudaki hanımefendilerle eşleşince/bütünleşince) uyarılabilen ve bu konumun "kayganlığının" bilincinde olduğu için bu payeyi taşıyabilecek bilinçteki (öz-kontroldaki) erkek.