YANIT
(Sayfa ziyaretçilerine not: Yanıt uzun oldu, okumaya üşenirseniz ve hanımsanız sayfayı kapatmadan önce yanıtın sonuna göz atmanız beni mutlu edecek.)
Mesajınızda birbirinden çok farklı sistemler var. Bunları rezüme edip bir yanıt bütününde vermek zor. Bu yüzden önce bir ana tema koyalım ortaya, sonra birbirinden farklı dinamikler içeren cümlelerinizi mercek altına alalım.
Ana temamız:
Bazı ortamlarda flört etmenin ayıp/yasak, flörtçü karakterin “kolay” (olumsuz anlamda) olarak algılanması ne kadar büyük yanlışsa; illaki flört etmenin gerekliliği de bir o ölçüde yanlıştır. Ataerki, yaşamı siyah ya da beyaz olarak sunar (yani ya o doğrudur, ya da bu); oysa ışığın algılanması olan renkler skalasında ne tam beyaz, ne de tam siyah var etmek mümkündür. Doğru olan davranış (öncelikle diğer kişileri rahatsız etmeme raconu içinde) cancağızınızın istediğini yapmak ve sizi eleştirenlere (direnmek-mirenmek DEĞİL) gülüp GEÇMEKtir. Bu yüzden size ana tema gereği ilk önerim, kimsenin ne yaptığına zerrece aldırmadan canınızın istediğini yapacak kadar çılgın olmanızdır (örneğin size cazip gelmiyorsa hiç flört etmemenizdir.)
Ancak eğer istediğiniz bir şeyi (örneğin flört etmeyi) yapamıyorsanız… ha, işte orada bir sorun var demektir.
“soruma nereden baslasam bilmiyorum cunku bu durum en acik secik nasil aciklanir bilmiyorum.”
Hem gayet başarılı şekilde başlamış, hem de apaçık anlatmışsınız. Yapabildiğiniz şeyler hakkında neden kaygılısınız?
“Ben genc bir kadinim ve nasil flört edilir bilmiyorum”
Flört etmek, içgüdülerde bulunan bir yeteneği bilinçsizce sergilemektir ve öğrenilecek bir şey değildir. Flört etmeyi, yanınızdan geçen ve sizi kesen yakışıklıya gözlerle pas vermeye (bakışmaya) benzetebiliriz. İçgüdüsel davranışlar skalanızdaki konumuna paralel olarak flört ediverirsiniz. Ancak eğer bu skaladaki eğilim (yapı) engellenmişse… işler zordur o zaman. Ayrıca kafanızda (fazla kitap okumak ve düşünmek yüzünden) “flört etmek adlı gerçek ve bunun var edilmesi için gerekli kurallar” biçiminde düşünce kalıpları varsa… işler daha da zordur.
Bakışmak gibi flörtün de kuralı yoktur… pardon, tek kural vardır: “içinizden geleni yapmak”tır bu kural… çünkü içinden geleni yapan böylece -canının istediğini yaptığı için- keyiflenir, keyiflenen PE celp eder. Karizma denen şeyi yaratan (yani diğer insanları çeken) sizin sergilediğiniz kimlik değil, yaydığınız PEdir. PE yayarak keyifle flört ortamları yaşayamamanızın nedeni aslında sizin “içinizden gelenleri” yapamamanızdır.
“bunu suan sorarken bile nasil mahcubum anlatamam”
Hafiften (aşırıya kaçmadan) mahcup olmak bir kadına çok yakışır. Erkeklerin neredeyse hepsi erkeklik denen ve Kova Burcu çağının zayıflatsa BİLE yok edemeyeceği içgüdülerle donanmışlardır. Avcıdırlar. (Avcıdırlar derken, beslenmek adına avlanmaktan değil, av ortamını sevmekten söz ediyorum.) Av değerli, yakın, ama bir o kadar da ele geçmez ise… keyiflerinden geçilmez. Bu yüzden erkekleri elde etmek için klasik tavırdan vazgeçmeyin: Güzel, yakın, ama -fazla da uzatmadan- ele geçmez olun. Birazcık mahcup, utangaç, çekingen… ama bundan bir-iki level daha heyecanlı ve istekli bir model genelde malı (yakışıklıyı) götürür. ;-)
“çevremdeki yasitim olan cogu hemcinsim karsi cinsle oyle guzel flört ediyor oyle guzel iletisim kuruyor ki onlara ozenmekten alamiyorum kendimi.”
Burada bir çelişki var: Özenmeniz flört etmeye mi, iletişim kurmaya mı yönelik?
“Hayir hayir hic konusamiyor iki kelam edemiyor degilim.Konu acabiliyorum tartisabiliyorum pasif degil etkinim hatta cogu zaman baskin.”
Tartışma eğilimi taşıma, tartışabilmenin ve “baskınlık” şeklinde ifade edilen konumda olmanın başarı sayılması bütünü ile NE belirtisidir. Yaşamda gereklilik tartışmak ve baskın olmak DEĞİL, rahat ve birlikte (aynı hizada) olmaktır.
Ayrıca bu cümlenizde dikkat edilmesi gerekli bir diğer hatalı tutum var: İletişim kurmayı “konu açmak” ve “tartışmak” olarak görmek doğru değildir. “Havdan sudan” konuşmak, konuşabilmek, “konu açıp tartışmak”tan çok daha güçlü bir iletişim aracıdır. Tartışmada bir kazanan ve bir KAYBEDEN vardır. Kaybedenin olduğu ortamda PE aramak hatadır; çünkü insanlar kaybetme endişesi taşırlar ve kaybetmemek adına savaşmaya (çabalamaya) başlarlar. Havadan sudan konuşmak ise farklı kesimlerden insanlar ile ortak konu bulmak, ORTAK (kimsenin üste çıkmaya uğraşmaması) olmak demektir. Bütünleşme ve rahatlık ile PE celp olacaktır.
Bunun ötesinde insan hiç konuşmadan da iletişim kurabilir. Bu durum doğu kültürlerinde (örneğin eski Osmanlıda) yaygındır. Laf ebesi olmak, konuşmamanın ayıp sayılması, batıdan (özellikle yayılmacı Amerikan kültüründen) bize yansımıştır. İki kişi gerginlik içinde çok konuşup gerçek bir iletişim kuramayabilirken (belki sonunda tartışmaya başlayıp NE celp ederken), başka iki kişi rahatlık içinde sadece çevreye bakarak, arada akıllarına gelen iki lafı ederek, bütünleşebilir, PE celp edebilirler.
“hele ki karsimdaki gercekten yakisikli biriyse kesin benimle ilgilenmez beni begenmez bile deyip yuzune hic mi hic bakamiyorum.”
Pop kültürde hakkında adamın içince baygınlık getirecek kadar yazılıp çizilen kendine güven (ve eksikliği) aslında sanılan şey değildir. Kendine güven ve eksikliği olarak ittirilen yaklaşım aslında kendini rahat bırakamamakla ilgilidir. Eksiklerinin farkında olan, kendini mükemmel görmek zorunda hissetmeyen, ama iyi yönlerinin de bilincine varan bir kişi isterse son derece rahat ve KENDİ (hatasıyla sevabıyla kendi) olabilir. Kendi olmanın öneminin nedeni, kendi olanın RAHAT OLMASIDIR. Rahat olan, onlarca estetik kusuru ya da hatası OLSA DA karşındakini kasmaz, rahatlığından pay akıtır. Herkes karşılıksız bir şeyler verene sempati duyar.
Çok hızlı yaşadığım hayatım boyunca kimi partilerde bu durumu defalarca müşahede etmişimdir. Örneğin bir keresinde çok ünlü bir top model (ki internetin olmadığı o devirlerde bazı bulvar gazetelerinde zamanın hoşgörü sınırlarının ötesinde erotik resimleri çıkardı ve soyadı eski bir politikacının soyadıydı) hiç ünü olmayan, çok kısa boylu ve bacaklı bir kızın gölgesinde kalmıştı. Gerçekten çarpıcı ve seks yüklü bir fizik ile donanmış bir kadın olan model bu duruma öyle bozuldu ki, fark etmeden saçlarını topladı ve parti boyunca surat asıp durdu. Bir keresinde de (pek de önemli olmayan hatalı bir davranışı yüzünden bir süre cezaevinde kalmış) bir diğer ünlü hanım, başka bir partide, çok yakışıklı bir model -ama çok kasıntı ve itici bir herif- olan sevgilisini kıskançlıktan delirtecek kadar bir motorcu ile flört etti. O motorcuyu gerçekten çok beğendiğini göz okuma ile apaçık görmüştüm. Motorcu, çok kısa boylu (1.60 ya da 62) bir adamdı ve kimse kusura bakmasın Batman filmlerindeki Penguen’e benziyordu. O şahane kızın bu adamda ne bulduğunu gerçekten anlamamıştım. Ancak saatler ilerledikçe o motorcudaki karizmayı ben de hissetmeye başladım. Partinin merkezindeydi. Adamı neredeyse herkes seviyordu! Yaşamını yitirdiğinde cenazesine motoru bir sürü istekli tarafından yapılan zorlu organizasyonlarla özel araçla cenazeye getirilecek ve olay TV kanallarında verilecek kadar kalabalık olacaktı.
Sözün özü kendine güven diye hatalı şekilde empoze edilen ve adamın aklın karıştırıp onu komik durumlara düşüren, aslında sadece “rahatlık” olan beyin süredurumu GERÇEK cinsel çekiciliğin ilk ve belki de tek kuralıdır.
“Dahasi çevremde distan bakildigi zaman soguk sert biri olduguma dair yorumlar aldim bende o yuzden begendigim kisiye baksam ona olan ilgimi belli etsem dahi benim ona gicik oldugumu zanneder diye hiic ilgilenmiyomus gibi yapiyorum.”
:) Bu yaklaşım kırgın bir kalbi ve rahatlığı olmayan herkesin arada takındığı bir tutumdur. Üzerinde durmayın. “Ben belki çekici değilim AMA ben de zekiyim, ben de bir şeye SAHİBİM” yaklaşımından sıyrılıp, rahatlık adlı beyin süredurumuna geçince kendi kendine yok olacaktır.
“He benimle ilgilenen olsa dahi ne yapacagimi ne tepki verecegimi sasiriyorum.”
Sizi çok iyi anlıyorum. Rahatlık yoksa, yani stres varsa, bunlar çok, ama çok olağan davranışlardır. Üzerinde durmayın kendinizi üzmeyin. Bu durumda kaldığınızda bir süre, yani rahatlığı kazanıp içinizden geldiği gibi davranıncaya kadar, bence hiç biri şey yapmayın. Sizinle ilgilenen kişinin karşısında hafif bir gülümseme ile uzaklara bakın. Arada adama (başka şey düşünmediğinizi ya da uyuklamaya başlamayacağınızı belli etmek için) kısa bir bakış atın, sonra yine uzaklara bakın. Ağzınızdaki dil yerine beden dilinizi kullanın. Konuşmuyor olsanız bile beden dili ile davete icabet ettiğiniz belli edebilirsiniz. Örneğin saçınızla oynayın. Cesaretiniz (çılgınlığınız) varsa saçınızı ağzınıza alın. Parmağınızla fazla abartmadan dudağınıza dokunun (parmağınızı dudağınızın ortasında hafifçe sağa sola hareket ettirin), başınızı yana eğin, çeneniz havaya kaldırın, bileğinizin iç tarafını gösterecek bir duruş alın, kalçanızı biraz kenara atın, dik durun (memeleri ileri çıkartın:) vb. Erkek, eğer sizinle ilgili ise ve hödük değilse (cinselliğe açıksa) mesajı alacaktır. Alamadıysa, zaten bir yatağa girseniz bile sizi düş kırıklığına uğratacak ve NE celp etmenize neden olacaktır. Kötü seks, NE celbinin nedeni olabilir.
Bu arada bir de püf nokta: Belki de o “çok güzel flört ediyorlar” dediğiniz arkadaşlarınız eğer çok konuşuyorlarsa adamın içine sıkıntı veriyorlardır. Erkekler bir kazanım olacaksa laf dinlemek gibi -bizlere aslında çekilmez gelen- durumları çekmeyi başarırlar ve çok eğleniyormuş gibi bile yapabilirler. Yemeyin bunları. ;-) Erkekler genelde laflarını dinleyen, hatta onları konuşmaya yönlendiren ve onları sürekli beden dili ile uyaran kadınları karşı konulmaz bulurlar, flört adı altında çok konuşanları değil.
“Her seyi gectim bu durumun en tuhaf yani da bi iliskide oldugumu hayal ettigim zaman boyle bi sikilma tiksinme geliyor.”
Bu durumun nedenleri beni aşar. Psikologların öğütlerini (tanrı aşkına terapi-merapi değil, onlarla dostça yapılacak konuşmalar çok daha verimli olabilir) alabilirisiniz. Ancak kişisel deneyimlerime dayanarak böyle tepki vermeye koşullanmış, ya da savunma mekanizması olarak böyle tepki vermeye kendinizi koşullandırmış olduğunuzdan kuşkulanıyorum. Yani “Ben ne olsa ilişkiye girmeyeceğim, tiksinme yaratayım ki, ilişkiye girmediğim zaman ‘e zati bu iş tiksinç bir şey, kaybım yok’ kalıbı ile kendimi teselli edeyim” düşünce sistemini yaratmış olabilirsiniz. Ancak dediğim gibi, bu durum beni aşıyor olabilir.
“e ama bi yanim da tam tersini istiyor.”
Bu sözleriniz yukarıdaki kendi teorimi destekler gibi.
Sonuç olarak: Bir ezoterizm danışmanı olarak mesajınızdan, sıcak, çekici, eğlenceli, sürükleyici, neşeli, hatta neşe verici bir kadın algılıyorum. Bu yüzden bence olay flört edememek DEĞİL, gerçek kişiliği yaşayamamakla ilgili... Flört edememek bu kimliğin ana teması (eğilimi) olabilir, bu yüzden ön planda. Yani kimliğinizi yaşayabilseniz en fazla yapacağınız şey flört etmek olacak, bu yüzden bu konu beyninizde sorun olarak ön planda… ama aslında sorun başka; sorun, topyekun kendiniz olamamakta.
Peki nasıl kendiniz olursunuz? Kimliğinizi ters yüz ederek! İstemediğiniz şeyleri yaparak! Yani tartışmacı, etkin, zeki kadın kimliğinden (ataerkinin kadınlara “daktürlediği” palavralardan) arınarak.
Ataerkinin kadınları en modern ezme (durdurma) tuzağı, “hoppa, keyifli, şen, hafif, hatta kolay kadınlar”ın ahmak olması gerektiği yalanıdır. Siz kadınların zekası, (ki, artık mecburen kabul ediyor, ama araya yine zekayı kakalayarak “duygusal zeka” adı takıyorlar) gerçek (doğal, insana özgü) beyin enerjisidir. Ona akıl-zeka demek bir hakarettir. O, doğal bir frekanstır ve erkekte az, kadına çok bulunur. O yaşamı kolaylaştırıcı, keyifli kılıcı her şeyi var eden büyük bir enerjidir. O kurtarıcıdır. Ataerki bu yüzden kadını “aman akıllı ol, zeki ol” diye doğalından uzaklaştırır. Kadınların bazısı bunu “yer”; sonra da erkek bu kimlikten pabucunu bırakıp kaçınca “erkek zeki kadını sevmez” siperine giriverir. Oysa erkek sadece kurtarıcı olanı yitirmenin üzüntüsü içindedir. HER ERKEK KADININ KURTARICI OLDUĞUNU GİZLİCE BİLİR. Erkek; hafif, eğlenceli, hoş, kolay algılayan, doğru yorumlayan, diğer yandan da erkeği uyaran, bunları aynı anda yapabilen kadın modelini BU YÜZDEN (bu model kurtarıcı olduğu için) karşı konulmaz bulur. Erkek DE evreni kurtarma uğraşının etkin elemanıdır.
Özetle; kurtarıcı kadın modelinden artık korkmayın. O model sizde çok güçlü. Bence bu yüzden bastırılıyor. (Evrendeki güzellikleri hep böyle yıkmıyor mu zaten?)
“Janus, değiştim, kafa kadını olmuyorum (tartışmıyorum), ama günde iki adam kafalıyorum ve çok eğleniyorum, birlikte eğleniyoruz” mesajınızı bekliyorum. Bence uzun sürmeyecek: Siz değişmeye hazır değilsiniz… ÇOKTAN BAŞLAMIŞSINIZ.