YANIT
Kaderimizi kendimiz yazıyor olmamız, kesinlikle iyi şekilde yazabilecek olmamız anlamına gelmiyor.
Sayfamda anlattığım gibi ne yazık ki pozitif enerji ile tanışma tarihim epey geç oldu ve kendimi batırdığım bataklıktan her şeyini kaybetmek gibi bir bedel ödeyerek bile çıkmak olası değildi. Yapılması gereken yegane şey düşünce yapısını (beyin EM alanı vibrasyonunu) değiştirmekti.
Doğrudur, öğrencilerimden ve daha birçok insandan daha büyük bir hızla, doğru yönlere (yani sağa sola sapmadan) ilerlemekteyim; ancak o kadar gerilerden başladım ki, henüz yolun yarısının biraz ilerisinde, bazı öğrencilerimden gerideyim. “Öğrencilerinizden gerideyseniz nasıl hocalık ediyorsunuz?” gibi bir sorusu olan bir varsa yanıtım şöyle olacaktır: “Bilmek, yapabilmek ve öğretebilmek (hatta öğretmeyi istemek) farklı şeylerdir".
Temelde başarısız olduğuma inanmıyorum. (Kendini övmek gibi almayın, bir gözlem bu.) Yaşantımdaki elde ettiğim güzellikler ve yıllardır giderek iyileşen yaşam şartlarım bu inancımın kanıtıdır. Ancak bu dünyada nefes aldığınız sürece yeni dersler ve sınavların sonu hiç gelmeyecektir; bu bitmek tükenmek bilmez süreçte Hz. Muhammet ve ulu önder Atatürk dahil herkesin -sadece insan olduğu için- arada alacağı kırık notlar vardır.
Bence benim kırıklarım bol olsa da çabama saygı duyulduğu için diğer alemde ilk adımda sınava çekildiğimde “kanaat notu” ile sınıf geçeceğim.
[
Ölüm ötesinde ruhların bir anlamda sorguya çekilmesi düşüncesi mitolojilerde yer alır. Mısır inancındaki hakim Baba Tanrı’nın emanasyonlarından olan Osiris’tir. Yunan mitolojisinde ise anaerkil Girit’in kralı Minos’tur.
Girit, anaerkilliğin en benzersiz örneklerindendir:
Myths of Crete & Pre-Hellenic Europe, Donald A. Mackenzie s.171
“Girit’te baba kültü inancının izi yoktur. Hellenik Zeus adada sadece bir isimden öte anlam taşımaz. Ulu Ana’nın oğlu olan genç tanrıya (o zamanlar Zeus inancı yeni gelişmekteydi) uyarlanır.”
Tanrının Maskeleri (Batı Mitolojisi), Joseph Campbell s.57
Minos kültürü birçoklarının belirlediği gibi anaerkildir. Hanımlarınm güzel farbelalı etekleriyle, cömertçe dekolte giyimleri, şık saç kesimleri ve zevkli saç bağlarıyla zarafet ve incelik içinde, özgürce erkeklerle kaynaşmaları, meydanlarda, boğa ringlerinde sevimli, canlı, serbest, hareketli gevezelikleriyle, hatta erkek atlet kemerleriyle tehlikeli biçimde boğa boynuzlarında ve sırtlarında perende atmaya kalkışmalarıyla, o zamandan beri uygarlığın eşitlenemeyen inceliğini gösterir.
Girit, savaşçı bir ülke de değildir.
Tanrının Maskeleri (Batı Mitolojisi), Joseph Campbell s.57
Yunanlıların gelişinden önce Girit'te duvarla çevrilmiş şehir yoktur. Silaha ait bir kanıt yoktur. Eserlerinde kralların fetihlerine ilişkin savaş sahnelerinin rolü olmamıştır.
Girit, ortalama İÖ 1200’de ilerde Hellen kültür ve dinini kuracak olan Dorlar tarafından yıkıldılar. Dorlar göçebe bir toplumdu ve savaşçıydılar. Girit uygarlığını ve ana tanrıça tapımını yıktılar; yerine bu günün Batı uygarlığının temeli sayılan Grek kültürünü ve ataerkil dinini kurdular.
Tanrının Maskeleri (Batı Mitolojisi), Joseph Campbell s.63
Minos uygarlığının Miken Kahramanlar çağı (yani son Minos dönemi İÖ 1450-1100) Avrupa'nın kuzeyinden işgal dönemini, (...) tanrıçanın uzun-verimli dünyasının son günlerini ve tanrıların savaşçı oğullarının dönemine girişi gösterir.
Sözün özü, hakimler son derece pozitif kimliklerdir. Ölüm ötesindeki kanun adamları herkesi kucaklamaya hazırdırlar.
]
Diğer aleme intikal ettiğimde hocalarım kişisel inisiyatiflerini kullanarak sınıfta kalmama izin vermezler ve “cennete one way biletin hazır” derlerse onlara cevabım “bir daha bedenlenmeyi istemek” olacak. İzin verirler de cennette sefa etmek yerine, bir kez daha dünyaya gelirsem aktaracağım çok birikimim ve bilgim; yapacağım çok şey var.
Prof. Engin Geçtan “Öğrenmek benim mutluluğumdur” derdi. Benim mutluluğum ise korkarım ki keyif etmekten çok “öğretmek”.