Seni özlüyoruz... Geri dön.
YANIT
Çok teşekkürler ederim bu güzel mesaj için! Sevilmek benzersiz bir ilaç; ama bizim gibi ideal adamları için bundan değerlisi belki de düşüncelerimizin sevilmesi.
Söz ettiğiniz sosyal medya platformuna dönmeyi düşünmüyorum ne yazık ki; nedeni sosyal medya ortamını hiç sevmemem… hatta zararlı bulmam. Adı geçen platformda yazar olduğumda bu mecranın farklı olacağına inanmıştım; üç yıl içinde yanıldığımı anladım. Hayır; yanlış anlaşılmak istemem, oradaki kişiler kötü niyetli ya da zararlı insanlar değillerdi… zaten işin kötü yanı, yani ayrılma nedenim, tam da buydu!
Sözlerimi şöyle açayım: O ortamda yazdıklarım yüzünden bana küfreden birçok kişi ile dostluk ilişkisi kurmayı başardım. Ve üzülerek söylüyorum ki bu kişilerin ezici çoğunluğu kariyer ve kişilik sahibi, nitelikli insanlardı! Ayrıca o ortamda çok kişi ile yakın ilişki kurduğum için yazılara ve yazılara yorumlara -benim anlayışımı aşan ölçüde- olumsuz tepkiler verenlerin de bu kategoriden olduklarını gördüm.
Peki nedendi bu üzücü durum? Niçin “nitelikli ve seçkin” kişiler hiç de konumlarına uygun olmayan şekilde davranmaktaydılar?
Kanımca bunun nedenlerinin ilki kimliklerin gizli olması; ikincisi ise ortamda “ayyuka çıkan” enerjinin en aklı başında kişileri bile etkisine almasıydı. Bu “gidişata” son vermek adına, bu ortama prim vermemek -yine bence- tek çözümdü.
İnsanlar söyledikleri sözün arkasında durmak zorundadırlar; ki, bu da bir ölçüde kimliği ifşa etmekle olur. Arkadaşlarımın tüm uyarılarına karşın sitede resmimin olması, yazdıklarımın arkasında olduğumu gösterme isteğinden başka da bir şey değildir. Sözlerimin tehlikeli olduğunu düşünüyorsam, söylemem; söylüyorsam, “ben söylüyorum” demek ve olacakları göğüslemek zorundayımdır.
Kimlikler gizli iken, kimliği açık kişiler için söz söyleme hakkı insanların kendi kendine koyduğu frenleme mekanizmasını (ki, bunda hiçbir yanlış yoktur, nezaket ve görgü de bir çeşit kendi kendini frenleme mekanizmasıdır) yok etmektedir. Böyle bir ortamda ayyuka çıkan negatif enerji, bir dolu aklı başında insanı da etkisine almakta ve onların -nice emek vererek yarattıkları- kimliklerine zarar vermektedir.
Benim çocukluğumda tüberküloz öldürücü bir hastalıkken “Verem Savaş Derneği” tarafından bu konuya uyarı olarak şöyle bir afiş yaratılmıştı: “Bay verem mikrobu, tetikte bekliyor. Zayıf bir anınızda saldıracak!” Asıl sakınılması gerekli mikrop NE’dir (negatif enerjidir) ve saldırmayı beklemektedir. Kendimizi frenlemeyerek yazdığımız şeyler ve söylediğimiz sözler ise yarattığımız en zayıf anlarımızdır.
Görüşler farklıdır. Bunlar dile getirilir, beğenmeyen okumaz/dinlemez. Görüşlerin ifade edileme ortamı kavga ve hakaret ortamına dönüşmüşse büyük bir tehlike çevrede kol gezmektedir.
Yazdıklarımı ikinci kez okuyor olmanız beni müthiş keyiflendirdi; “yazan biri” için bundan büyük ödül olur mu? Eski yazılarımı keşke yeniden ele geçirsem; ama siteden ayrılmakla onlara ulaşım imkanım da sona erdi.
İsterseniz yeni bir başlangıç yapalım; dilediğinizi sitemden sorun, ben daha olgunlaşmış bir kişi olarak yanıtlayayım… ne de olsa aradan -neredeyse- beş yıl geçti ve ne derler bilirsiniz: “Her gün yeni bir tecrübedir; ne gün biter, ne tecrübe.”
Benimle ilgilenen bir insanın, hatta bir hanımın, hatta-hatta sizin kadar cici (bu söz benim sözlüğümde yapabileceğim en büyük iltifatlardandır ve kadınsı pozitif enerjiye gönderme yapar) bir hanımın arzusunu yerine getirememek beni gerçekten, tüm dürüstlüğümle söylüyorum, üzdü. Ancak bana güvenin, böylesi en iyisi…
Önerim; yeni fırsatlara saygı duymanız, onların karşınıza rastlantısal şekilde boşuna çıkmadığına inanmanız. (Kuantum fizikçileri ile anlaşamadığımız yegane nokta burasıdır.) Kaderde rastlantı yoktur… ama bu yol ayrımları ne yazık ki genelde “es geçilir”. Siz böyle yapmayın, bizi burada karşılaştıran kaderin belirlediği yeni yoldan içeri girin ve yine yanımızda olun, bizimle ilerleyin.
Size söz veriyorum: Çok farklı mekanlara ulaşacağız ve bence bunlar mutluluk verecek.