YANIT
Gelecek ve geçmiş hazır bir yapı olarak önümüz ve ardımızda yer alır. Bu durumu ünlü kuantum bilimcisi Brian Greene önümüzde yer alan “bir somuna” benzetir. Herhangi bir şekilde bir kontak kurmadıkça somun önümüzde bir bütün halinde (akmayan bir zaman biçiminde) durur.
Bu somunu bir film şeridi olarak düşünün. Geçmiş ve gelecekteki tüm olaylar bu şeridin üzerinde yer almaktadır. Ancak film şeridinin izlenen bir film olması için üzerine bir film makinesinden bir ışık düşmesi ve bu ışığın gözlerimizden girmesi gereklidir. Geçmiş ve gelecek hakkında bilgilenmek için de beyinde farklı bir ışığın şeridin (somunun) uygun karesine düşmesi gerekir.
Yaşamakta olduğunuz bu yaşamınızda önünüzde bir somun vardır; ancak bu somun önceki hayatlarınızda karşınızda duran somunla aynı somun değildir. Somunları “da” tıpkı kaderiniz gibi hayata bakışınızla var edersiniz. Yani bakış açınızla (gözlem/ölçüm biçiminizle) sadece yaşamınızı değil, “yaşamınızın durduğu uzay”daki –geçmiş ve gelecek biçimi hazır olan- somunu da var edersiniz.
Yaşamınız boyunca evrim olarak ileri ya da geri gitmediyseniz, yani kimliğinize ve böylece de bakış açınıza fazla katkınız olmadı ise, yeni yaşamınızda çok benzer bir yere çekilirsiniz. Tabiatıyla yaşam modelinizle birlikte somununuz da aynı olur. Bu yüzden geçmiş ya da geleceğe ışık verecek bir beyin çakışınız olduğunda görümler “aynısını yaşanmış” şekilde algılanır. Oysa çakan ışık sadece birkaç kareye düşmüştür; tüm somunu (filmi) izleyebilseniz arada nüans farklarının bol olduğu anlaşılacaktır.
Kimse aynı hayatı tıpatıp iki kez yaşayamaz.