YANIT
Öncelikle teşekkür etme inceliğiniz için ben de size teşekkür ederim.
Bilinçaltını var mı? Varlığı biraz şüpheli olabilir mi? Çok yeni teorilerden olan (bilim dünyası uzun yıllar hiç bir yayında bu bilim insanlarının raporlarına yer vermedi, sonunda bir kadın [Dr. Pockett] bu yasağı deldi!) CEMI Field benzeri EM Bilinç Teorileri kapsamında, kortikal seviyeye ulaşamayan EM alanın bilinçaltı olarak isimlendirildiği hakkında araştırmalar var. Kortekste120ms süreli stabil şekilde kalan alanın bilinç, daha az süre kalan alanın bilinçaltı olabileceği tartışılıyor (Lehman et al.). Alan güçlendiği anda bilinç üstüne çıkıyor.
Bize göre son derece ataerkil olan ve Perihan Mağden’in dediği gibi “Sık sık işkembe-i kübradan atan” Freud ile başlayan psikoloji modası giderek hayli tartışma götürür hale gelmekte; çünkü psikoloji genelde bilincin nöronlardaki iyonize elektrik potansiyeli farkına dayalı olduğu üzerine kuruludur. Oysa çağdaş bilim bütün gücü ile bunun gerçekdışı olduğunu göstermeye çalışıyor; bilincin determinist kalıplardan sıyrılması için çaba içinde… Bu yüzden -bize göre- böyle (bilinç altıda şu var, bilinç ortamda bu var benzeri) kavramlara takılmak, ayağa pranga vurarak yürümeye çalışmak benzeri bir durumdur.
EM bilinç teorisyeni bilim insanlarının yanıldıklarını varsayalım. Diyelim ki psikoloji dünyasının sürekli yenisini keşfettiği hastalıklar gerçekten var. O zaman kuantum mekaniği teorileri boş laf demektir; çünkü kuantum “gerçekliğin an bazında (an bile değil, mili-saniyede) kişi tarafından yaratılıp yıkılabildiği üzerine kuruludur. Kuantum mekaniği ise teorilerinin çoğunu laboratuvar ortamında kanıtlamıştır (ki, yukarıda söz ettiğin “gerçeği bilinç yaratır” hipotezi de kanıtlanmışlardandır). Dahası, bu kanıtlamalarla çoğu bilim adamı Nobel ödülü almıştır. Ne yazık ki bu gerçekler halka yansımadığı için insanlar hala garip isimli hastalıkları olduğuna inanırlar… ve olurlar.
Özetle, “evreni kişisel bilincin yarattığı” tartışılırken “bilinç altımda şu var”, ya da “depresyondayım yapamam”, hatta “panik-atak hastasıyım”, hatta-hatta “foküliyor damaltıs” benzeri garip adları olan ruhsal sorunları olduğuna inanmak… bu cümleyi tamamlamak istemem.
Kuantum mekaniğine göre “Teşhis koymak, kesin kılmaktır”. Hele ki teşhise inanmak… Hele-hele sağdan soldan duyulan bilimsel(!) verilerin yönlendirmesi ile kendi kendine teşhis koymak!..
Şunu demek istiyorum: Yapacağım dersiniz, yaparsınız.
Bu kadar kolaydır.
Ama yapamayacağınıza öyle bir inandırılmışsınızdır ki… yapamazsınız. Yapamayacaksınız da... Yani bu eski bilgilere inancınızı beyinden silmeden yapamayacaksınız.
İnanç her şeydir.
Hatta tek şeydir.
Yapamama nedeniniz, yapamayacağınıza inancınızdır.
Rasyonel bir düşünce yapınız varsa bilime daha kolay inanırsınız. Sözlerim okült teoriler değil, bilimsel verilerdir. Kuantum bilimdir. O zaman kolayca inanmanız lazım.
Toparlayalım: Şu saniye bütün beyin gücünüzü toplayın “Yapacağım, çünkü yapacağım dediğimde bir evren kuruluyor ve bunu bilim kanıtladı” deyin ve hop… Paralel evrene atladınız bile! Değişmek, upuzun ve hayli pahalı seanslara değil, inanca bağlıdır. Atlayamamanız, atlayamayacağınıza ve şuna buna inancınız yüzündendir. Bu yüzden yapmanız gereken önceki inançlarınızı silmek, üçüncü kişilere değil, kendinize inanmaktır. Doğa her allahın kuluna TEK BAŞINA hayatta kalması için gereken birikimi sağlamıştır. Ya bunu kullanırsınız, ya da sizi sürekli (bizler dahil) çok bilen adamlar gerektiğine inandıran ataerkil güdümde kalırsınız.
(Ancak inanç, kesin adım atmaya yetse de; mutluluk yaratacak sonuçlar doğuramayacak olabileceği unutulmamalıdır.)
Yukarıda yer alan yanıtıma gelen eleştirilerden sonra ekleme yapmak istedim:
Psikolojik hastalıkları(!) geçin, aslında fizyolojik hastalık diye bir şey yoktur. Beyin “hastalık yok” dediği zaman (buna inandığı zaman) hastalık sona erer. Bunun en önemli kanıtı plasebo’dur. (Bkz.
The healing brain: Breakthrough discoveries about how the brain keeps us healthy
- Robert Ornstein, David Sobel)
Her şeyi beynin yarattığı, hasta olunmadığına inanıldığı zaman hasta olunmadığı, hasta olunduğuna inanıldığı zaman hasta olunduğu hakkındaki diğer bilimsel veriler çift kişilik vakalarında elde edilmektedir. Bölünmüş kimliklerden birinin sahip olduğu hastalık, aynı kişi diğer kimliğe geçtiğinde yok olmaktadır. (Bkz. Unlimited power: The new science of personal excellence - Anthony Robbins.)
Konu ile doğrudan bağlantısı olmasa da vitaminlerin sağlık adına hiç bir yararı olmadığını ortaya çıkartan (St. Michael's Hospital ve University of Toronto kapsamında yapılan) bir araştırmayı okumak isteyenler aşağıdaki linke göz atabilirler.
Vitamin and mineral supplements provide no health benefit, study finds!