YANIT
Maji hakkında ne yazık ki bilimsel bir araştırma henüz yapılmadı. Batılı neuroscience’cılar şimdilik sadece meditasyona odaklanmış durumdalar… ki, bu da önemli bir adımdır. Hintli teorik fizikçiler ise bu açığı kapatacak atılımlar içinde olsalar da henüz her şey çok yeni. Bizler ise kitaplardan (yani kitabın yazarının kişisel görüşünü yansıtan kaynaklardan) değil; bilimsel raporlardan yola çıkarak maji ve bilimsellik arasında köprü kurmaya çalışmakta, bulgularımızı majikal eğitimimizde yansıtmaktayız.
Söz konusu bilgiler -kuantum mekaniğine dayalı olduğu ve henüz Kopenhag Yorumu dışında hiçbir kuantum modelinin (bizim sistemimizi dayandırdığımız modelin dahi) kanıtı bulunmadığı için- teori düzeyindir.
Sorularınıza geçeyim:
1- Gerçekliğin bakışa bağlı olduğu kanıtlanmış bir kuantum modelidir, sizin değiminizle “bilimsel izahtır” ve maji ile ilgisi yoktur.
2- Bizler “ruhsal bozukluk” diye bir şeye inanmamaktayız. “Halüsinasyon görmek” diye bir şeye inanılırsa halüsinasyon da görülür, hayalet de kovalanır, cin tarafından dayak bile yenir. Kişi kendi ile rahatça “Amma saçmaladım, yok yav böyle şey, ay kendimi daha fazla sıkamam, bir b.kum yok” şeklinde dalga geçecek beyin elektriği ürettiğinde perili evde mastürbasyon yapar; imkanı varsa orji düzenler, ya da zevkinde göre bir kitap okur, hobisi ile uğraşır, güzel bir gece geçirir.
3- Din ile maji farklı şeylerdir. Din, bir disiplindir. Maji ise bireyselliğe dayalıdır. Doğa dinleri sözcüğünüzle paganizmi kastediyorsanız evet, paganizmin temeli doğadaki enerjileri en basit hali ile en gündelik şekilde kullanma esasındadır. Bu yaklaşım ise majikal değil, olağan bir uygulamadır. Bu uygulamaların olağan işlerden olduğu bilgisi ise ataerkil tek tanrılı dinlerce yok edilmiş, böylece büyücü, majisyen, cinci, hoca adlı kişiler var edilmiştir. Kendimize “okültist” adını vermek zorunda olmak, yine aynı nedenden bizi sıkmaktadır. Bizler, “araştırmayı sevdiği için olağan işlerin olağan olduğunu ortaya çıkartmaya çalışan, sıradan işleri farkına varmadan değil, bilinçle yapan sıradan insanlarız”.
Bu konulara merakınıza saygı anlamında sorunuz dışında bazı şeylerden söz edeyim; belki dolaylı olarak aklınızdaki sorulara yanıt vermiş olurum:
Önce biraz kuantum mekaniğinden söz edelim: Gerçeklik, beyinde -zır delilerden, geri zekalılara dek- herkes tarafından an bazında yaratılan bir oluşumdur. Bu oluşum ölçüm ile yaratılır. Bu durum (henüz halka yansımasa ve duyan “ya, olur mu öyle şey hiç, cık cık cık, saçmaaa” şeklinde yorum yapsa da) kanıtlanmıştır.1
Gerçeklik kuantum ortamında var edilmektedir! Tamam… Ama nasıl? Hangi yolla?
Bu soruya yanıt henüz bulunamadığı için modeller geliştirilmektedir. Sorun (Measurement Problem) neden makrokozmozun yapı taşı olan mikrokozmosta olanların makroda olmadığı noktasında düğümlenmekte, bilim adamlarının kimi “Olmaz böyle şey” derken, kimileri ise ölçümlerle, nano saniyede, fark etmeden, paraleller arasında zıp-zıp zıpladığımızı öne sürmektedirler.
Örneğin Frank Tipler benzeri bazı parçacık fizikçileri2 kuantum mucizelerinin (örneğin paralel evrenlerin ve quantum jump’ın makroda da olduğunu ve bunu görmemenin Schrödinger’ın denklemine inanmamak anlamına geldiğini bile öne sürmektedirler.
Maji ise beyinde oluşan (ama hangi modelde oluştuğu tam bulunamayan) gerçekliğe “parmak atmak”, yani onu Schrödinger denklemine göre değil, majisyenin istediği şekilde var etmektir. Buna “gerçeklik yaratılma sürecinin iradi olarak bükmek” de denebilir; süperpozisyon olasılıklarından en hoşa gideni çöktürmek de...
Biraz da dayanak noktamız olan kuantum modelinden söz edeyim: Orch OR, Schrödinger denkleminin kuantum evrimini bir yere kadar var ettiğini, ama sonrasının farklı (Objektif Çöküş teorilerinden DP modelinde) geliştiğini savunmaktadır. Bu modelde “bilincin (gerçekliğin) -derinlerde olan bir güzellikle- kontak sonucu var olduğu” gibi son derece devrimci (spiritüel içerikli) bir yan da vardır. Spiritüel içerik taşıdığı için çoğu bilim adamı tarafından 20 sene boyunca yerden yere vurulan bu görüş, her defasında yeni bulgularla ayağa kalkmış, sonunda 2013 yılında son raporu ile karşı çıkanlarısusturmuş, ama bu kez de Max Tegmark somut argümanlar sunmuş… oysa Orch OR, Tegmark'ın bulgularına uygun düzeltmeler yapmayı (modeli geliştirmeyi) başarmıştır.
DİP NOTLAR
[1] Schrödinger, gerçekliğin ölçüm ile oluşma formülünü yazmıştır.
[2] Matematiksel fizikçi, kozmolog.