722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

KUANTUM

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM KUANTUM SORULARI
15 Temmuz 2019
Ikiz Alev/Ruh Ikizleri

ikiz alev/ruh ikizi konusunda ne düsünüyorsunuz? Bunu gerçekten merak ediyorum.

YANIT

Bizim “Bölünmüş Evren” teorimizi biliyorsanız, ruh ikizimizin olduğuna da inanacağımı tahmin edersiniz.

İlk Çağ mitolojilerindeki yaratılış mitlerinde anlatılır bu öykü: Bir alt tanrı bütünlüğe (ki bu durum bir Ana Tanrıça olarak ifade edilir; yani yaratıcı ve ortam tektir) saldırır, onu tam ortadan ikiye ayırarak evreni yaratır. Bölünmeden ortamın varlıkları da payını alır. Örneğin androgynous adlı varlık ortadan bölündüğü için madde ortamında dişi ve erkek olur. (Konu hakkında bilgi almak için 722 RAKAMININ SIRLARI - Bölüm 2: ANDROGYNOUS EFSANESİ adlı yazıyı okuyabilirsiniz. Çağdaş insana saçma gibi görünen bu teori (Yahveh'nin insanı önce iki yüzlü yaratıp sonra ortadan ikiye böldüğü ve iki sırt verdiği) Tevrat'ı açıklamak amacı ile kaleme alınan ve Talmud temelli yorumlar olan midraşlarda (özellikle Genesis Rabba ve Leviticus Rabba'da) apaçık dile getirilmektedir.

Bu bilgiler sonucunda her bir insanın bir kayıp diğer yarısı olduğu düşüncesi doğmaktadır. “İdeal eş” kavramına gönderme yapan “ruh ikizi” kavramı, kişinin -yanyana geldiğinde (tıpkı elektron ve çekirdeğin atomu, elektrik ve manyetizmanın EMyı yaratan iki yarı olmaları gibi) tamlaşacağı ve bir gerçek yaratacağı- diğer parçasıdır. Sözü edilen tamlaşma makrokozmosta bile bir gerçek yaratır... ki, bu gerçek bir yeni can, yani bir bebektir.

Bu “diğer parça” makrokozmosta çökmüş müdür, yoksa dalga fonksiyonunda mıdır (diğer alemde midir)? Bu soruya yanıt vermek zordur. Ancak bizlere göre (araştırmalarımızda saptadığımıza göre) bölünen parçaların biri diğerine oranla daha pozitiftir. Eğer bu düşünce doğru ise makrokozmosta bedenlenen yarı -görece- negatif olan taraftır.

Ancak eğer her iki parça da bizim evrende ve Dünya adlı planette bedenlenmişlerse (çökmüşlerse) iki parçanın fark etmeden birbirlerine doğru ilerleyecekleri (birbirlerini karşı konulamayacak güçle çekecekleri) bir fizik kuralı olarak (zıtlıklar birini çeker) kesindir.

Peki; bir mekan/zaman çakışması ile onunla karşılaşmak mümkün olsa ne olur?

Kanımca ilk adımda korkunç bir çekim yaşanır… ama sonra? Her şey yolunda gider mi?

Hayır, gitmeyebilir!

Manyetik maji eğitiminde uzun uzadıya anlattığımız gibi, elektron erkeklere, çekirdek dişiye benzer. Elektronlar kabuktan/yörüngelerinden (buna ilişkiden/aileden diyelim) çıkma eğilimdedirler ve çekirdeğin çekim gücünü kaybetmesinden, devreye başka elektron girmesine, hatta devreye elektron girmeden elektronun başka çekirdeklere çekilmesine benzer birçok nedenden dolayı yörüngelerinden çıkabilirler. Yani öz parçalar birbirini bulmuş olsa bile bütünlük bozulacak (işler ters gidecek) olabilir.

Bu tema vampir filmlerinde çok işlenir. Vampir, iki yüz, ya da üç yüz sonra -genelde bir vampir avcısı tarafından gömüldüğü (hapsedildiği) yerden kurtulur- yaşadığı yere döner. Burada yüzyıllar önce yitirdiği büyük aşkına benzeyen bir kız vardır. Sorun odur ki, kız onu tanımamaktadır... hatta kimi zaman istememektedir. Yani parçalar birbirini bulmuş olsalar da, sorunlar -sona ermeyi geçin- yeni başlamaktadırlar.

Bu senaryonun en başarılı örnekleri 1990lı yıllarda çekilmiş, günümüzde yeniden film yapılmış iki prodüksiyonda izlenebilir. Bunlar Dark Shadows ve Fright Night adlı yapımlardır.

[Bir dipnot: Fright Night’ın, imdb puanı 7,1; Dark Shadows’un imdb puanı 7,6 olmasına karşılık; Johnny Depp’in 2012 tarihli Dark Shadows’u 6.2, Colin Farrel’lı Fright Night 6,4 olması şöhretli aktörler ve gelişmiş teknik ile “bizim zamanın” vampir filmlerinin ruhunun yakalanamadığının kanıtıdır.]

Bu yüzden ruhun iki parçasının evrimlerini ayrı ayrı tamamlamalarından önce karşılaşmaları şahane bir şey olmayabilir.

Olaya evrim=mutluluk teorileri bazında bakılırsa diğer yarıyı gerçekten bulup, onunla eski tamlığa dönmenin (sadece eşleşmenin değil, yeniden bütün olmanın, tamlaşmanın) sağlıklı yolunun “evrim” olduğu görülebilir. Bu, başarıya erişmiş (evrimselleşmiş, bu dünyaya bir daha çekilmeyecek dalga boyuna gelmiş) ruh (yani dalga fonksiyonundaki EM alan), hem bir daha bu dünyaya gelmez, hem de diğer alemde diğer yarısı ile -sorunsuzca- eşleşir, "ilelebet" olarak nitelenen zamansızlık ortamında yaşar.

Buraya dek her şey yerli yerinde olsa da (en azından bizim bakış açımızdan yerli yerinde olsa da), bir kuantum gerçeği kafaları karıştırmaktadır!

Kuantum fiziğinin en açıklanamaz, nedeni henüz bulunamasa da varlığı kanıtlanmış olayı entangelement yani “kuantum dolanıklığı”dır: Bazı şartlarda elektronlar arasında kopmaz bir bağ oluşmakta, birini etkileyince diğeri de -arada ışık yılları kadar uzaklık olsa bile- etkilenmektedir. Elektronların spinleri1 ters yönlü olsalar da, aynı saniyede etkilenecek kadar birbirlerine bağlı ve kopmazdırlar. Einstein bu duruma inanmamış, bu durumu spooky yani “tekin olmayan” şeklinde adlandırarak herkesi böyle bir şeyin olamayacağına son nefesine dek inandırmaya çalışmış, ama dolanıklığın gerçekliği kanıtlanmıştır.

Peki, iki kişinin elektronları arasında benzer bir dolanıklık olabilir mi?

Bilimsel açıdan olanaksızdır… ama ruhsal açıdan? Ruh, bir EM alan ya da radyasyon ise Quantum Field Theory”ye (Kuantum Alan Teorisi) göre aynı frekanstaki bir diğer alan ile senkronize olabilir!

Şimdi ortaya şöyle bir soru gelmektedir: Acaba dolanan ruhlar gerçekten diğer yarı mıdırlar… yoksa diğer yarı olmayan ruhlar da dolanabilmekte midirler? Yaşarken diğer yarı olmayan ruhlar arasında dolanıklık oluşuyor ise, ölüm ötesinde gerçek diğer yarının elde oklava ile bekleyeceğini varsaymak zor değildir. ;-)

Sululuğu bırakıp olaya ciddiyetle bakalım. Paylaştığım tüm bu bilgiler akla “kuantum dünyasındaki her şey gibi, diğer yarının bile kesinliğinin olmadığı”nı getiriyor. Yani bölünerek yitirilmiş bir diğer yarı var; ama acaba evrim içinde farklı bir diğer yarı var edilebilir mi? Bir diğer deyişle, yaşarken dolanılan bir kişinin ruhu, eğer dolanıklık güçlü ise, diğer alemde diğer yarı olarak karşımıza çıkabilir ve cennet eşimiz olabilir mi?

Keşke faraziyelerden öte, kesin bir yanıt verebilseydim bu soruya… Yerine, başka bir soru ile yanıt vereyim: Acaba diğer alemde, bu dünyada sevip yitiriğimiz kişi ile mi eşleşmek iyidir, yoksa -belki de bizi orada bekleyen- özgün diğer yarımızla mı?

Bu soruya da şöyle bir yanıt vereyim: Neydi gerçek? “Neye inanırsak o olur” şeklindeydi, değil mi?

O zaman;

  • çok sevdiğimiz ama diğer aleme geçen aşkımız ile bir gün buluşacağımıza,
  • hala yanımızda olan sevdiğimizden diğer alemde de ayrılmayacağımıza, onun zaten enkarnasyonlar boyunca karşımıza çıkıp duran özgün diğer yarımız olduğuna,
  • şu anda yalnızsak bir fizik kuralı kesinliğinde zamanının geldiği bir gün onunla karşılaşacağımıza, zaten ona doğru gitmekte olduğumuza
İNANMAK bu sonuçları var edecek olabilir.

O zaman ne diyoruz? “Güzel şeylere inanmaya ve güzel gerçeklikler yaratmaya devam!”

Ve ekliyoruz: "Fazla düşünmek (kaygı/kuşku ile sorgulayıp durmak), iman ile yaratılan gerçekliği yok eder."

O zaman ne yapıyoruz? "İnanıyoruz, düşünmüyoruz, yaşamaya devam ediyoruz".



DİP NOTLAR

[1] Spin: Manyetik Maji eğitiminde uzun uzadıya açıkladığımız gibi elektronlar aslında minik mıknatıslardır ve bu mıknatısın bir kutbu vardır. Bu yapıya spin denir.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -