Yanıtta söz ettiğiniz konu hakkında kısa bir bilgi vererek başlayalım; çünkü bu sayfanın her ziyaretçisi adı geçen bilimsel yoruma sizin kadar hakim olmayabilir.

Bilim adamları tarafından evrenin insan bilinci, ya da ölçümü ile var olduğu ortak şekilde kabul görse de bu mekanizmanın nasıl işlediği çözülememektedir. Söz ettiğim mekanizmanın yapısını açıkladığını öne süren bazı hipotezler vardır ve Orch OR yorumu bunlardan biridir. (Orch OR, biri “Sir” ünvanlı olan iki -son derece saygın- bilim adamı tarafından ortaya atılmıştır.)

Orch OR’a göre evren (diğer tüm QM -Quantum Mind- teorilerinde olduğu gibi) beynin içindeki kuantum olayları ile meydana gelir. (QM teorileri ile bilincin ne olduğu araştırmaları kadar “psikolojik rahatsızlıklar” adı altında da sunulan tüm beyin olaylarının incelenmesi psikoloji tekelinden, kuantum mekaniği fizikçilerinin eline geçmektedir.)

Hipoteze göre EEG ile ölçülen sinyaller gama dalgası adı verilen ortalama 40 hz.ya ulaşınca gama senkronizasyonu meydana gelmekte, yani nöronlar arası çakmadan (sinyal üretiminden) maada, dendirik ve somatik (dendritler ve soma nöronların bazı bölgelerinin adıdır) entegrasyn oluşmakta, beynin farklı alanları ORTAK çalışmaya koyulmaktadır. Dalga fonksiyonunu çöktüren (bir anlamda evreni/kaderi yaratan) bu olaydır. Sözü edilen olay ise mikrotübül adlı nöron bölgelerinde olmaktadır.

İşin en ilginç yanı ise sözü edilen dalga boyuna derin uyku sırasında (özellikle rüya görürken) ve -hazır mısınız duymaya- yoğun meditasyon yaparken de fark etmeden ulaşıldığıdır! Yoğun meditasyon denilen şey yaygın olarak anlaşıldığı şekilde yapılan bir meditasyon değildir. Gama dalgaları yayan meditasyon yapan beyinlere sadece Dalai Lama tarafından bir araştırmada yer almaları için yollanan bazı Budist rahipler ulaşmış, normal meditasyoncular bunu başaramamışlardır.

Bizler bu bilgilerden yola çıkarak majikal çalışmalarda 40+ dalga boyuna ulaşıldığında başarı oranının %90lara varacağını ileri sürüyor, bu konuda araştırmalar yapıyoruz. Örneğin arkadaşımız Yağız (Yağız, sana Yağız dedim, "koca ayak" demedim işte :) ), bir mini EEG ile araştırma yapmakta ve somut deneylere dayanan bazı teoriler geliştirmektedir.

Sorunuzun anlaşılması için gerekli ön bilgiyi verdikten sonra artık sorunuzu yanıtlamaya geleyim ve yanıtıma bir soru sorarak başlayayım: Beyin, trilyon hz. frekansa dayanabilir mi?

Yanıt “Hayır, dayanamaz”dır bence; çünkü EEGnin kaydettiği bilgiler nöronların arasındaki sinyal yaratan ateşlenme sırasındaki karşılıklı bir salınımdır. Bu salınım büyük nöron grupları arasında olduğunda makrokozmosta (yani EEG ile) izlenebilmektedir. Eş deyişle beyin basbayağı titreşmektedir ve -bana göre- yüksek frekanslara dayanma gücü yoktur.

Bu yüzden sorunuzu “Gama dalga boyu kolayca -diyelim- 200’e çıkarsa ne olur?” şekline evirelim. (Deneysel ortamda kaydedilen en yüksek frekans ortalama 100 hz. idi.)

Hemen yanıt vereyim: Söz konusu beynin sahibi çok iyi bir majisyen olur. :)

Bu sözü okuyan bazı kişilerin aklında “Neler yapar peki? Gücü nelere yeter?” benzeri sorular gelecek olabilir. Bu soruların bilimdışı ortamda (sinemacılıkta) yanıtı 1978 yılı yapımı olan Medusa Touch adlı kült film ile verilmiştir.¹

Ancak filmdeki karanlık senaryo (filmde beynini yüksek gamaya çıkaran işi iradi olarak son derece olumsuz sonuçlar yaratmaktadır) bence gerçeği yansıtmamaktadır; çünkü bu güne değin en yüksek gama dalga boyunu üreten rahiplerin, bu dalga boyunu üretirken kullandıkları bir argüman vardır; o da pozitif enerjidir! Meditasyon konusunda büyük deneyime ve beyin gücüne sahip rahipler BİLE, sözü edilen dalga boyuna sadece meditasyon yaparken DEĞİL, meditasyon sırasında bir çeşit “şefkat” hissi yaymaya başladıklarında ulaşabilmektedirler! Bu hissin içeriğini ise “Her canlıya yönelik karşılıksız yardım etme arzusu” şeklinde dile getirmişlerdir.

Bu durum da bizlerin “Lanetleme çalışmasının kalıcı biçimde lanetleyebildiği tek kişi kara büyücünün kendisidir” sözümüzü haklı çıkartmaktadır. PE olmadan majikal alanda önemli başarı elde edilemez; çünkü majinin ana gerekliliği olan gama dalgalarını yükseltmenin yegane yolu PE olduğu laboratuvar ortamında kanıtlanmıştır.

Sevgili arkadaşım, bilgelik kim, ben kim? Duyunca insanın hoşuna gidiyor, ama bilgelik denilen ayrıcalığa denge unsuru olmadan ulaşmak olanaksızdır. Ben ise yanar-döner bir kimliğim. Evet, belli konularda olağan bir çok kişiden fazla şey bildiğimi düşünüyorum; ancak bu bilgiyi dengeli bir kimlik ile sezerek (PE celbi ile) değil, fazla yaşayarak ve bazı konuları bir dedektif gibi araştırmaktan geri duramamakla (tırnaklarımla kazıyarak) elde ettim. Diğer yandan (her ne kadar hak ettiğime gerçekten de inanmasam da) sözlerinizi duymak beni gerçek anlamı ile keyiflendirdi; çok teşekkürler… Umarım bana verdiğiniz bu armağan kısa sürede misli ile hangi alanda istiyorsanız orada size geri yansır.

[1] SPOILER İÇERİR
Filmde yüksek gama dalgaları EEG ile tespit edilirken bir katedralin nasıl yıkıldığı gösterilmektedir.