Evet; böylesi bir olasılığın gerçekliğinden söz edilebilir; ama söz konusu düşüncenin genliğinin gücüne göre etkisi farklı olacaktır. Buna karşın sürekli olumsuz düşünen bir kişi negatif EM alanlarla kontağa geçeceği için kendini DOLAYLI OLARAK lanetliyor olabilir. Dilerseniz biz konuyu "Sadece düşünerek büyü yapılır mı?" temelinde irdeleyelim.

Maji, sanılanın aksine, başarılması son derece güç bir olaydır; çünkü sonuç yaratmak (yani düşüncenin içeriğini gerçeklik olarak yaşamak) dalga fonksiyonunu çöktürmekle ilgilidir. Bir diğer deyişle süperpozisyondaki milyonlarca olasılıktan birini gerçek kılmakla mümkündür. Bu süreçte bir dolu dinamik etkindir. Bu yüzden (yani salt düşünce yetmediği için) majinin başarılabilmesi adına bir dolu ekipman (majikal kare, tanrı adı, renk dalgası, yöntem vb.) kullanılmaktadır. Özetle; salt düşünce ile düşüncenin yapısına paralel -yıkıcı ya da yapıcı- sonuçlar yaratmak hayli zordur. [Kindar kaynananın papaz büyüsü ile gelini, komşusunu (ya da tersi) lanetleme olasılığı yok denecek kadar azdır.]

Yine de dogmatik olmayayım: Sonuç, üretilen düşüncenin dalga boyu genliği ile doğrudan ilgilidir. Yani düşüncelerin dalga boyu (kişisel olarak hiç imkan vermesem de) eğer 200Hz.’e çıkartılabilirse düşünerek -kendine veya diğerlerine- maji yapmak hipotetik olarak mümkündür. Bu konuda “İstemeden maji yapılır mı?” sorusuna verdiğim yanıta da göz atabilirsiniz.

Sorunuz ile doğrudan olmasa da içeriğe teğet olan bir konu hakkında baş rollerini Richard Burton, Lee Remick, Lino Ventura’nın paylaştığı 1978 yapımı The Medusa Touch adlı filmi izlemenizi öneririm. Filmde -istemeden, anlık bir öfkesi yüzünden ettiği beddua ile- satanik vibrasyonlarla kontağa geçtiği için (bir anlamda obsesyon değil, pozesyonda olduğu için) olağan üstü beyin gücü kazanan bir adamın öyküsü anlatılmaktadır. Morlar adlı bir yazar olan adam sadece “bakarak” felaketler yaratabilmektedir. Ancak filmin sonunda (filmi izleyecekleri düşünerek fazla detaya girmeyeyim ama bazı şeyleri de söylemek zorundayım) bakmadan da aynı felaketleri yapabilmesi yaptıklarının sadece beyin gücü ile gerçekleştirildiğini göstermektedir. Filmin son dakikalarında majinin ana argümanı olan ve eğitimimizde geniş yer verdiğimiz beyin gama dalga boyunun ne olduğu çarpıcı şekilde görülebilecektir. Bu nokta ilgili filmin tanıtım afişine bakılabilir.

Diğer yandan izlenenlerin sadece bir senaryo olduğu unutulmamalıdır. Örneğin ben geçmişte hacı/hoca grubu ile değil, son derece aydın, zeki, kültürlü (ve de tehlikeli) majisyenlerle uzun süre çalıştığım halde -onların arasından bile- “ha” deyince istediğini yapan tek bir kişi olduğunu görmedim. Bildiğim kadarı ile biri haricinde (ki, o da rücu etmiş, çok değerli birine dönüşmüştür) üyelerinden hiç biri artık hayatta olmayan bu grubun bir lideri vardı. Söz ettiğim lider, günümüzde çok sevilen (ve gerçekten de sevilmeye layık) bir kişi olsa da, ne yazık ki kara büyücülüğü seçmişti. Grup çalışmalarında sıklıkla yaşanan lanetleme çalışması başarısızlıkları sonrasında (sözler kendisine aittir) “Ya, ne beceriksiz adamlarız be, ona diyoruz, buna çarpıyor” şeklinde şakalar yapardı. Oysa maji ile diğerlerinin kaderinde kalıcı hasar yaratmak imkansızdır. Amaçlanan durum, KESİNLİKLE yapana geri döner. Buna uzun yaşamım boyunca -diğerleri kadar kendi üzerimde de- onlarca defa tanık olmuşumdur ve bana inanılmasını özellikle rica ederim. Bu konuda bilgilenmek için lütfen tıklayın!

Toparlayayım: Majikal çalışmalarda başarı sağlamak (işin tekniği ile çalışıldığı halde) bu kadar zorken, salt düşünce veya dua ile dalga fonksiyonununun çöktürülebileceğini sanmak bence biraz safça bir yaklaşımdır. Ancak aynı mantık gereği majikal eğitimden geçen kişilerin dualarının -diğer insanlara göre- daha kolay “kabul olacağı” da düşünülebilir.