Önce bir temel bilgi aktarayım:
Çok yeni olan (ve sistemimizin üzerine kurulu olduğu) bilinç teorilerinden ETC (EM Theories of Consciousness)’ye göre bilinç, beyindeki EM alandır. EM alanın güç taşıyıcıları fotonlar olduğuna göre, düşünceler fotondur. Fotonların dalga boyu vardır. Dalga boyları aynı frekanstaki dalga boyları ile senkronize olurlar. Bu yüzden her düşünce gerek diğer kişilerin EM alanı, gerek kuantum uzayındaki EM alanların radyasyonları (bunlara cin, hatta tanrı diyebilirsiniz) ile senkronize olurlar.

Duanın ve majinin nedenselliği -çok kabaca- bu mantığa dayalıdır.

Diğerlerine yönelik niyetler spesifik şekilde niyetin (düşüncenin içeriğinin) yapısına paralel şekilde gerçekleşmezler. Ancak niyetlerin genel yapısı belli bir EM alan ile kontak kuracağı için olaylar -düşüncelerin özgün yapısından asude şekilde- kontak kurulan alanın yapısına paralel gelişir. Bir diğer deyişle alanlarla kontak, düşüncelerin genel yapısına göre kurulur; ama geri yansımalar düşüncelerin içeriğine paralel olmaz.

Biraz daha basitleştireyim: İnsanları -size ters yapı ve düşüncede olsalar da- küçümsemeyen (yani sempati DUYMASA DA küçümsemeyen) tipte bir kimliğiniz varsa, bu tarz düşünceleriniz PE denen alanla kontak sağlar. (Beğenmeme veya onaylamama öfke içermez, bir görüştür. Oysa küçümseme varsa içerikte kesinlikle öfke, hırs, ya da kin; en azından kendini ÜSTTE görme yer alamaktadır. Üstte olan genelden kopmuştur; birleştirme eyleminden uzaktır, NEye davet yollamaktadır.) Kontağı -sanıldığı gibi- karakteriniz DEĞİL, düşüncelerinizle yolladığınız fotonlar sağlamaktadır. Bu kimlikte olduğunuz için size ters yapıdaki kimseleri pek sevmeseniz, hatta yakın ilişkiler kurmak istemeseniz bile bu tavrınız size olumsuz şekilde (örneğin şanssızlık yaratacak bicinde) yansımaz.