YANIT
Bu soruya yanıtımdan faydalanmak adına bazı öncel bilgilere sahip olmak gerekir. Elden geldiğince basite indirgeyerek sorunuzu yanıtlama çalışayım. Ancak ne ölçüde yardımcı olacağımı tam bilemiyorum.
Majinin çalışma prensipleri açısından iki farklı çalışma yöntemi olduğunu söyleyebilirim.
Birinde enerjiyi auranıza/beyninize çekiyorsunuz (EM alan ile senkronize oluyorsunuz), bu radyasyonu (çağdaş majide enerji, tradisyonel majide tanrı, fizikte kuvvet) imajinasyon ile kader yaratmak, yani dalga fonksiyonunu iradi şekilde çöktürmek için kullanıyorsunuz.
Bence bu yöntem zor olan yöntem... İmajinasyon genelde spesifik bir şey ile ilgilidir. Bence kimsede, hatta adeptlerde, yani Magus düzeyinde olmayan kişilerde, bu kadar nokta atışı yapacak güç yoktur. Başarısızlık nedeni ise sadece budur. Peki "Magus" diye bir düzey gerçekten var mıdır? Yani bir insan bu düzeye erişebilir mi? Ben bu yaşıma dek -bazı başarılı majisyenler tanıma şansım olsa da- böyle bir gücü olan majisyen ile karşılaşmadım.
İkinci yöntem daha güvenlidir ve ben genelde böyle çalışırım. Alanla kontağa girersiniz, sonrasında -hani derler ya “hayırlısı” diye- detaylı imajinasyonlar yapmadan, çekilen enerjiyi geniş bir şekilde hedefe yollarsınız.
İmajinasyon ise tradisyonel olarak beş duyu ile yapılmalıdır. Ama biz buna da karşıyız ve eğitimde farklı şeyler öğretmekteyiz. Beş duyu ile yapılan imajinasyon işe yaramaz anlamında konuşmuyorum. Söylemek istediğim bizim olaya -bilimsel nedenselliklerden de söz ederek- farklı şekilde baktığımızdır.
Şimdi bizim nasıl baktığımızı bir yana bırakıp majiye dinsel açıdan bakalım ve bu bakış açısının net olması adına bakmaya biraz baştan başlayalım: İnançlı kişiler kaderi mutlak şekilde Allah’ın iradesi olarak görüler. Oysa değildir, Müslümanlıkta irade-i cüziye vardır. Yani kadere bir ölçüde müdahil olunabileceği kabul edilmektedir. Zaten Şeytan’a aldanma olasılığının bulunması, her şeyin mutlak olarak Allah arzusu ile işlemediğinin kanıtıdır.
Majide;
“Borsadaki falanca kağıdım prim yapsın”,
“filanca bana aşık olsun”,
“bana kazık atan bilmem kim cezasını çeksin”
benzeri bir hedef saptadığınız zaman büyük iradeyi değiştirmeye çalışmaktasınızdır... ki, kanımca olanaksızdır. Bazı geri yansımalar elde edilebilir tabii ki, ama bu geri yansımalar cılız, ödenecek bedeller ise büyük olacaktır.
Yerine, benim dediğim gibi çalışmak;
“Rahat bir yaşamım olsun, hayatımda bereket bulunsun”,
“Hayırlı bir eşim olsun”,
“Bilmem kimi ve bana verdiği zararın acısını artık aklımdan çıkartabileyim”
benzeri hedefler “ana motifi bozmak istemiyorum, arada sanırım küçük iradeyi hatalı kullanımım var, onu gidermeye çalışıyorum” anlamına geliyor olabilir. Bu yüzden başarı şansı -tabidir ki doğru teknik ve gelişmiş yetenek ile- büyüktür.
Aslında bu yöntem “Allahım, bana hayırlısını ver” şeklinde dua etmek (plan yapmamak, yaratıcıya istek empoze etmemek, ona tam olarak güvenmek) ile aynıdır. Majide fark o ki, bazı teknikler ile dua gücü katlanmaktadır. Yani dua etmek güçsüz bir majidir denilebilir. Söz ettiğim yöntem, ana akımı ters yüzmeye çalışmaktan vaz geçmek, kendini akışa bırakmak, beyin elektriği pozitif ise akışın daima (pek beğenilmese bile) en iyisi olduğunu kabul etmiş olmak, MAJİ İLE akış yönüne kulaç atmaya başlamak, yani yüzüş (akış) hızını arttırmaktır.
Dindar insanların maji hakkındaki olumsuz yorumlarındaki hata, yaratıcıyı hala yüzlerce yıl önceki bilinçteki insanlara anlatılmış şekli ile görmeleridir. Bu anlatımda “yukarda” bir hakim konumunda bulunan güç vardır; bazı istekleri kabul eder, bazılarını reddeder…
Oysa bu model kesinlikle yanlıştır. Bir pozitif yapı vardır. Tanrı, Allah, Ana Tanrıça, Baba Tanrı, Buda, yaratıcı, kuantum ortamının ana fiziki yapısı (ya da hangi inançtansa kişi, ne ad veriyorsa) odur. Kural olarak veren, vererek güçlenen/beslenen yapıdadır. İyilik olarak adlandırılan/yorumlanan kavramdır (ve mantıken "akıl almaz ölçüde iyilik" olmalıdır).
Bu yüzden vermeme nedeni VEREMİYOR olmasıdır.
Veremiyor olma nedeni ise hatalı seçimler ile kontağın kopmuş olmasıdır (ki, bu tutum dinlerde “Şeytan aldatması”, çağdaş anlayışta “NE celp etme” şeklinde özetlenir).
Maji, işte bu noktada devreye girer ve kopmuş kontağı -beyin elektriğini yeniden dizayn ederek- tesis eder.
Dileyen bu fırsatı hatalı istekleri elde etme arzusu ile kullanır; ancak hatalı isteklerin istendiği (hatalı istekler istendiğinde kontağın kurulduğu) odak “alarak beslenir”… yani kendinden isteyene bir şey vermez, kontak kurduklarından almaya başlar.
Maji, basit şekilde bu biçimde çalışam bir doğal sistemdir.