Maji vs. Simya
YANIT
Ars Magna, simyadaki ulaşılabilecek en son basamak, ya da bu basamağa ulaştıracak benzersiz yol (Great Work) olarak görülebilir. New Age yaklaşımı hakkında ise hiçbir bilgim yok ne yazık ki… Aslında Ars Magna’nın derin bir anlamı varsa ne yazık ki ondan da bi-haberim.
Sorunuza böyle kısa bir cevap vermenin ardından -laf açıldı ya- izniniz olursa bildiğim konuya geçeyim ve simya ile maji arasında bir karşılaştırma yapayım. Ama baştan söyleyeyim: Sözlerim simya lehine olmayacaktır.
Bizim eğitimin tanıtımında simya ve majiyi benzetsek de; aslında simya ile majiyi eş görmek bence hatadır, ikisi de ezoterik sanat olsalar da, farklı alanlardır. Simyanın temeli kimyadır; yani somut bazı maddeler ile çalışma ortamıdır. Maji ise -en azından bizim sistem ve benzerleri- öncelikle beyin dalgaları, ikincil olarak madde ile ilgilidir.
Simya, standart bilim ile okült bilgileri karmayı hedeflemesi açısından benzersiz bir ilimdir; çünkü gerçeğe (bu güne değin elde edilememiş insan ülkülerine) sadece bu yolla ulaşılabilecektir. Bir diğer deyişle, sözü edilen ülküye hala ulaşılamama nedeni bilim ve okültü birbiri içinde karamayan insanlar arası (insan beyinlerinin yapısı arası diyelim) bölünmüşlüktür. Zaten bölünmenin nedeni budur. Simya, bu bölünmüşlüğün en fazla kapatıldığı alandır.
O zaman neden simya aracılığı ile söz konusu ülkülere ulaşılamamıştır?
Yanıt çok basittir: Çünkü simyada ülkü olarak hedeflenen şeylerin tümü NE celp eden konulardır. Yani bir beyin, simyada hedeflenen sonuçları ülkü olarak görüyorsa NE celp ediyordur ve NE varsa -allame-i cihan olunsa da- kalıcı ve güçlü bir halt yapılamaz. Kara büyü bu yüzden sanılandan çok daha güçsüz -keskin sirke gibi genelde “küpüne zarar”- bir maji branşıdır. Sözün özü, simyacıların bunca bilgiye ve çabaya karşın hiçbir şey becermeme kaderleri, kara büyücülerin kaderi olarak da görülebilir; çünkü her ikisi de NE ile sarmaş dolaş tiplerdir. Dediğim gibi, NE varsa, bilginin ve çabanın hiçbir değeri ve yapıcılığı kalmaz.
Peki nedir bu simyagerlerin NE celp edecek benzersiz ülküleri?
Yanıt yine basittir: Bu ülkü, ölümsüzlük ve altın elde etme isteğidir. (İnsanı geliştirmekten sık sık dem vursalar da, ana amaçları “aman ölmiyim, çok da zengin oliyim” kimliklerinin gelişme yaratıp yaratamayacakları, yani insan acısını azaltabilecekleri, hayli kuşkuludur.)
Bir adam, kütüphaneleri yuttuğu halde isteye-isteye sadece altın elde etmeyi istiyorsa ve de ölüm ve ölüm ötesinden korkuyorsa (ölümsüzlük isteme nedeni tabii ki de budur), yuttuğu kitapların Zagor, Tom Miks benzeri yayınlar olduğundan emin olmak gerekir.
Simyacılar altındı, ölümsüzlüktü diye uğraşarak dizlerine dek sakal uzatırlar, aralarına -nazarlık olarak bile- kadın almazlar. (Kadın okültistler doğada çiçek/ot toplayıp, ayın safhalarına göre rit yaparken belki de çoktan bilim ile okültü karıştırmışlardır. Bilim, doğada yaşarken de öğrenilebilir ve kullanılabilir.) Zaten söylemlerine kanmamak gerekir; çünkü istedikleri bal gibi de- tanrılaşmaktır. Bunun için en büyük başarıları dönemin iktidar üyelerinin en güçlülerine -birbirlerini kırsınlar diye- zehir satmakla sınırlı kalmıştır.
Aslında simyagerlere de kızmamak gerek, İbrahim Tatlıses’in “Urfa’da Oxford…” diye başlayan özlü sözünün benzeri ile “Ellerinde kuantum bilgisi vardı da, kullanmadılar mı?” diye bir soru da üretilebilir. Yani adamların elindeki gülünç ve acınası bilgiler (ki, hala da okült diye bu laflar ortada gezmektedir) ile istedikleri sonuçlara ulaşmanın zaten imkanı pek de yoktur.
Evrenin işleyişini anlamak, böylece de mutluluk adlı durumu en fazla yakalamak için insanoğlunun kuantum mekaniğinin doğuşunu beklemesi gerekmiştir. İddiam odur ki, dinlerde majinin yasaklanma nedeni, majinin önceleri ASLA anlaşılamayacak olmasıdır. Majiyi anlamak, böylece de doğru -sapıtmadan- kullanmak için kuantum dünyasını olabildiğince, güç yettiğince, bilmek şarttır.
Özetle simya, altın ve ölümsüzlük hedefleri ile aslında tabi ki sadece mutlu olmayı hedefleyen ama evreni -mutluluğu doğru yerde arayacak kadar- çözememiş bir alandır. Oysa majikal eğitim ve pozitif enerji eğitimi (inisiyasyon) bir insanı, sıradan bir insanı, “korkularımı yenersem, daha az öfkelenirsem, ona buna üzülmezsem, ben mutlu olurum yav; ben bunun için maji çalışmalıyım” bilincine eriştiriyorsa, o kişi simyagerlerin akıllarının alamayacağı güzellikte hayatlara, hem de daha bölünmüşlük ortamında yaşarken ulaşacak olabilir.
Majikal eğitimde başarı elde eden kişilikler -kendilerine bir süredir yüz vermeyen- sevdiceklerine mah-cemallerini yeniden beğendirebilirer; pek seksi ve aranan bir şahsiyete dönüşebilirler. ;-) Evet; maji, sadece kişisel gelişim için kullanılmaz. Maji insanları birleştirecek (kişide mutluluk yaratacak) şeyleri de yapmayı hedefler. İki insanın arasındaki adaveti gidermekten, sevenleri kavuşturmaktan öte bir hayr belki de fazlaca yoktur çünkü bu dar-ı dünyada… sözü edilen sonuçların hayırlı olma neden ise onların aslında öncel evreni yeniden var etme eylemleri olmalarıdır.