Nasil anlik olarak, her seyi bir kenara birakip, pozitif bir sekilde maji uygulayabilirim? Suan zihnim buna hiç elvermiyor.
Ek olarak mesela BK'nin zihninin çok toplu, disiplinli oldugunu, hafizasinin da çok iyi oldugunu okumustum. Maji, IQ seviyesini pratikte arttirabilir mi? Bu soru saçmaysa özür dilerim.
YANIT
Merhaba sanal öğrencim…
“majininin temelinin istek ve beyin gücü dogrultusunda, PE'nin yardimiyla anlik/devamli sonuçlar yaratmak oldugunu söylüyorsunuz.”
Çok güzel rezüme etmişsiniz. Kutlarım.
“ben genelde kendi aleyhime büyü yaptigimi farkettim. “
Fazla isim vermemek, belli odakları suçlamamak, saldırgan bir ifade kullanmamak adına (sırtımızı erkekliğin alicenaplığına, farklı hoşgörüsüne, şövalyelik duygularına dayayarak) “ataerki” sözcüğü ile ifade ettiğimiz sistemin amacı zaten budur (yani insanlara kendi kendini lanetletmektir).
“Nasil anlik olarak, her seyi bir kenara birakip, pozitif bir sekilde maji uygulayabilirim?”
Ataerkinin majikal gerçeğe verdiği en büyük hasar bazı metotlar ele geçiren herkesin (örneğin kıskanç gelinin/kaynananın, kötü niyetli komşunun, açgözlü iş arkadaşının vb.) bu yöntemleri uygulayarak majikal başarı elde edebileceğidir. (Aslında inanç, çalışma ve sabrın, başarı aranan her alanda gerekli olduğu bilinir. Oysa iş majiye gelince neredeyse herkes, evrenin akışının değiştirmek gibi ürkütücü bir olayı gerçekleştirmek için DE bunların gerekliliğini görmez; birkaç yordam uygulayarak başarı elde edilebileceğine inanıverir. Bunu becermeyince “Yok abi, maji diye bişi yok” kolaycılığına sığınıverir.) Gülünçtür, ama bu saçmalığa inanan nice akıllı adam/kadın, bu düşünce doğru olsa yöntemin hemen otorite figürlerinin eline geçeceğini ve onların dünyanın hakimi olacaklarını düşünemez. Maji, gerçekleştirilmesi hiç de kolay olmayan bir sistemdir. Bu güce en yetenekli olan DEĞİL; sadece en çok inanan, en çok çalışan, en fazla zaman ayıran sahip olabilir. Otorite figürleri böylesi yeteneklere sahip olmadıkları için majisyen olamamış, dünyayı ne kurtarabilmiş, ne de yıkabilmişlerdir. (Yıkmaya çalışan önce kendini yıkar bunu de ekleyeyim. Ataların “intikam için yola çıkan iki mezar kazsın”, ya da “beddua döner dolaşır sahibini bulur” sözleri bu gerçeğin hissedilmesi ile var edilmişlerdir.)
Kimilerinin aklına bu işi kendi başlarına becermeyen otorite figürlerinin neden majisyen tutmadıkları, ya da tutuyor oldukları gelebilir. Bu yöntem denenmiştir tabi ki; örneğin Bülent Kısa -bildiğim kadarı ile- zamanında politikacılar için ücret karşılığı çalışmalar yapmıştır. (“Vekilleri sallasam üzerlerinden vefklerim düşer” şeklindeki sözleri buna kanıttır.) Oysa bizim inanç sistemimizde -ki, boş söze değil, elden geldiğince nedenselliğe dayalıdır- bu yaklaşım ile başarı elde etmek imkansızdır; çünkü eğer majiyen bu işe cebren sokulmuşsa, yani zorlanmışsa, celp ettiği korku ve tedirginlik (yani NE) başarıyı anında engeller. Kısa gibi majisyenler benzeri kendi isteği ile girmişse, bir kişi ya da grubu ön plana (üste) çıkartmayı isteyen majisyenin beyninde KESİNLİKLE negatif frekans var demektir. Bu frekans NEdir ve başarıyı yine engelleyecektir. NE, onu celp edenin ülkülerinin, isteklerinin tam tersini realize eden yapıda bir frekanstır. Sözlerimi daha reel şekilde -bence- kanıtlayayım: Eğer Bülent Kısa politikacılara yönelik çalışmalarında başarılı olsaydı, muhakkak ki çok zengin biri olarak yaşardı; çünkü o profesyonel bir majisyendi. Oysa onu çok yakından tanıyan biri olarak mütevazi şartlarda yaşamış olduğunu bilmekteyim. Sözün özü, bize göre bu işlere tevessül etmek çok yanlış bir iştir. Maji, kişisel olarak kullanılabilecek ve kullanılması gereken bir güçtür.
Bu yüzden majisyen olmak isteyen her insan öncelikle majiye inanmalı, sonra beklemeye ve çok çalışmaya istekli olmalıdır. Düzgün bir sistemde çalışmak da gereklidir tabi ki.
Maji zor iştir… Ama kesinlikle gerçektir. Mademki beyin, kaderi yaratan (dalga fonksiyonunu çöktüren) organdır, yani bu yeteneğe sahiptir, ama bu yeteneği bilinçsizce kullanmaktadır; o zaman bu yeteneği bilinçli şekilde kullanmak da öğrenilebilir.
- Bu durumu koşucu olmaya benzetebiliriz. Her insan koşmayı bilir. Oysa atletler bu işin ilmini almış kişilerdir.
- Bu durumu balerin olmaya da benzetebiliriz. Her insan müziğin akıcılığına kapılıp bazı figürler yapabilir. Balerin ya da baletler ise bu işin ilmini almış kişilerdir.
Yani koşma ve dans etme her insanda embed şekilde bulunan yetenekler olsalar da, kimileri bu doğal yetenekleri bilinçli şekilde, belli disiplinler içinde geliştirebilir, yeteneklerini bileyebilirler. Beyin böyle çalışır. Doğal yetenek, dilenirse geliştirilebilir.
Nasil anlik olarak, her seyi bir kenara birakip, pozitif bir sekilde maji uygulayabilirim? Suan zihnim buna hiç elvermiyor.
“Suan zihnim buna hiç elvermiyor.” dediğiniz anda battınız. Evren bu şekilde oluştu bile. :)
Dediğiniz gibi, anlık olarak, yani “an” bazında (bir saniyede) maji yapmak için önce buna inanmanız gerek. Bu evrimi gerçekleştirmek adına her zamanki gibi basitleşmeyi ve söyle bir düşünce tarzını beyin süredurumunuzun temel yapısına atamanızı öneriyorum: “Öf amma kastım be… Var ya, bende adam olmass. İnsan bu kadar da kendini gerer mi ya… Ne olmuş lan olmuşsa. Bu gün olur, yarın biter… Yok, yok; bir an sonra bile biter. Yav, hala anlamadım mı bu dünya böyle dönüyo, denyo. Ohhhhh… bir derin nefes alıyo ve eski can sıkıcı halimden çı-kı-yo-rum. Yapacam be ben bunu… Valla da, billa da yapacam.”
Hafif, hafiften boş verici, yaşama ve kişisel hatalara alaycı bir yaklaşım, hele bir de sorumluluklara yan çizilmeden üstleniyorsa anlık majinin ilk adımıdır. Dertler sırtınıza yüklendiğinde bir silkinerek onları geri atmak ve yamuk bir tebessümle “Boşveeeeerrr, hala gencim (veya sağlıklıyım, veya işimdeyim, veya sevdiğimle evliyim/birlikteyim, veya güzelim, veya sevdiğim bir işim var, veya iyi bir ailem var, veya... bundan sonrasını siz doldurun)… bu azımsanacak bir şey değil.” duygusunu uyandırma sonrasında ileri bakın… pırıl pırıl bir geleceğe ümit, heyecan, neşe, çocuksu bir coşku ile bakın… Beyninizde MUHAKKAK ümit, heyecan, neşe, çocuksu bir coşku YARATIN. (Kötümserlik yaratan herkes, yaratabilme yeteneği olduğunu fark ederek, pozitif bir şey de yaratabileceğini görmelidir.)
Ne oldu?
Paralel evrene atladınız.
Bu kadar basit.
“BK'nin zihninin çok toplu, disiplinli oldugunu, hafizasinin da çok iyi oldugunu okumustum.”
Evet, çok eğlenceli, havai, çocuksu, neşeli ve bence ince ruhlu biri olsa da, ürkütücü bir yoğunlaşma kapasitesi vardı. Bir gün bir toplulukta bir öğrenci Kabalsitik kılıç (haç) egzersizini yapmasını istedi.1
Bülent kabul etti, ayağa kalkıp gözlerini kapattı… ve egzersizi öyle bir yoğunlukla yaptı ki ortam bir süre sessizleşti. Bu sessizliği, farklı bir şey izlerken herkesin susmasına bağlamayın. O egzersizi bitirip iskemlesine oturduktan sonra DA sessizlik bir süre sürdü.
Bir gün bana kafatasının iki yanını elletmişti. Bu bölge sanırım prosessus mastoideus (mastoid çıkıntı) idi. Kendiminki ile karşılaştırdığımda onunkinin gerçekten de garip şekilde fırlak olduğunu hissetmemek imkansızdı. Bu durumu uzun yıllar boyunca uyguladığı majikal yoğunlaşmaya bağlamıştı. (Aradan otuza yakın yıl geçti, benim kafamda da -ama kafatasının tepesinde- bir çıktını oluştu.) Bizi okuyan bir araştırmacı bilim adamı (nörobilimci) varsa belki bu bilgi ilgisini çeker.
“Maji, IQ seviyesini pratikte arttirabilir mi?”
Hayır arttıramaz. Ama algılama oranını ciddi ölçüde arttırdığını ben bizzat kendi çalışmalarımdan biliyorum. Astrolojik haritamda (bizi okuyan astrolog varsa “vah vah” diyeceği, Bülent gördüğünde “oğğğfffff” diye bir ses çıkarttığı) bir konumum vardır: Asc ruler Merkür, oppos. Saturn. Bu konum yaşamını beyni ile (yazıp çizerek) kazanan ve bir majisyen olan (beyni ile evren yaratan, en azından buna çabalayan) birinin ayağına bağlanacak en büyük prangadır. Gençliğimde, melek gibi bir kadın ve öğretmen olan anneme “Senin önceleri okuyamayacağını düşünürdük”, bir diğer melek ve bilim kadını olan üvey anneme “aklının kapılarını birden kapıyor, sonra açmıyorsun” dedirtecek kadar çektim bu konumdan. O zamanlar astrolog değildim ve “haritada gördüğümü, ona inanarak hayatıma uygulamam” diye bir durum söz konusu olamazdı. Majikal pratiklerle bunu ciddi oranda aştım. Gençliğimdekine oranla daha zeki olduğumu sanmıyorum ama okuduğumu çok daha kolay ve hızlı algılayabiliyorum, yoğunlaşma kapasitemde önemli oranda gelişim var.
Ancak şunu da kabul etmem gerek: Eğer maji ile kaşlarınızı gürleştirebiliyorsanız (kendime yaptığım bir çalışmadır), beyninizi de -yüksek IQ üretecek biçime- değiştirebilmeniz gerekir. Ama daha akıllı olmaya zerrece merakım olmadığı için IQ yükseltmeye korkarım ki hiç eğilmedim.
İlgili ama farklı bir konuda bir dipnot düşeyim: Doğuştan yoluk-yoluk denecek kadar itici kaşlarımı hayli hale-yola sokabilsem de, saçlarımın dökülmesine (kelliğe) engel olamadım. :D Ancak dedemin kırk yaşında tam dazlak olduğu, babamın da çok-çok az saçlı sayıldığı anımsanırsa (yani hem anne, hem baba tarafından kellik genleri almış olsam da) bu ileri yaşımda hala bu kadar saça sahip olmak belki başarıdır. (Dileyen, bazı sayfaların sol üstündeki ikonuma, ya da “Janus kimdir” sayfasındaki resmime bakarak sözlerimin gücünü kerteriz edebilir. Sayfamdaki fotoğraf, 2018 yılında çekilmiştir.)
“Bu soru saçmaysa özür dilerim.”
Hiçbir sorunun, dürüstlükle ve merakla sorulmuşsa saçma olması mümkün değildir. Ama hata yapmaya yönelik kaygınızın var olması, bu kaygının bir “deli”kanlı, yani kanı delice hızla akan birinde bulunması ne kadar değerli… Mutlu oldum. (Haritanıza baktığım için, yaşınızı da biliyorum.)
İnceliğinize bir karşılık olarak, armağan anlamında, iki laf edeyim: Bize göre kutsal bir yerde, kutsal bir tarihte doğmuşsunuz. Zorlukları atlatacak güç verir, ya da gücün olduğuna delildir, bunlar.
DİP NOTLAR
[1]
Hani şu “ateh, malkuth” meselesi… Büyük yazar Halikarnas Balıkçısının sözleri ile “Kılıç ile patates soyulmaz, adam öldürülür.” Yani elinde kılıç ile maji yapmaya soyunan en baştan başını derde sokmak için hazırlığa girişmiştir.