YANIT
Müslümanlýk yetkin olduðum bir alan deðil; bilgimin sýnýrlarý bu konular içinde var olan her araþtýrmacýnýnki kadar. Bu yüzden okuyacaklarýnýzýn sadece kiþisel düþüncelerimi içerdiðinin altýný çizeyim.
Bana göre Müslümanlýðýn ilksel þekli Alevilik benzeri bir yapýdadýr. Alevi dedeleri ile yaptýðým geçmiþ görüþmelerde duyduðum kadarý ile (ki, bu görüþ Rýza Zelyut benzeri araþtýrmacýlarýn kitaplarýnda da yer almaktadýr) hz. Muhammet, hz. Ali’ye biat etmiþtir.
Bu sözler gerçeði mi yansýtmaktadýr, bilemeyecek olsam da kiþisel düþüncem Müslümanlýðýn en baþta daha farklý bir yapýda olduðu, hz. Muhammet’in vefatýndan sonra þekil deðiþtirdiði yönündedir. Alevilik inancýna paralel olan (içkinin hayýrlý olduðu, herkesin istediði tanrýya inanma özgürlünün korunmasý vb.) ayetlerin "nesh edilmesi"ne karþýn, “Allah’ýn görüþ deðiþtiremeyeceði” hakkýndaki ayetlerin varlýðý (örneðin Ahzab 62) bu görüþü doðrular niteliktedir. Allah görüþ deðiþtirmezse, nasýl olmuþtur da ayetler nesh edilmiþtir?
Bildiðinizi gibi Kuran, hz. Muhammet zamanýnda toplanmamýþtýr ve her konuda hadisi bulunan peygamberin konu hakkýnda bir isteði/talebi/yönlendirmesi de yoktur. Bu yüzden ölümünden sonra toplanma isteklerine sahabe “efendimiz toplanmasý gerekseydi söylerdi” sözleri ile uzun süre karþý çýkmýþlardýr. Ancak ridde (dinden sönme) olaylarý fazlalaþýnca toplanma kararý kesinlik kazanmýþtýr.
Kanýmca Kuran toplanýrken, varlýðý tehlikeye giren dinin yok olmamasý için aþýrý gayretkeþlikle bazý ayetler eklenmiþ ve yapý bozulmuþ olabilir. Zaten toplanan Kuran da orijinal þekli ile muhafaza edilememiþtir. Diðer yandan düþünmek gerekir: Hem hz. Mevlana’nýn, hem de Iþid militanlarýnýn söz ve davranýþlarýnýn kaynaðýnýn ayný kitap olmasý çeliþik deðil midir?
Bunlar -fazla deðeri olmayabilecek- kiþisel inançlarým. Ancak altý çizilmesi gerekli bazý gerçekler de var.
“Son ve evrilmiþ din” olarak lanse edilse de Müslümanlýk ve tek tanrýsý Allah; Hýristiyanlýk ve Yahudilik dinleri ile tek tanýlarý Yahveh’e hiç de benzemeyen yapýdadýr. Hýristiyanlýk ve Yahudilik kitaplarýnda Kurandaki gibi gerçekten pozitif enerji envoke edici yüzlerce bilginin zerresi bulunmaz. Kuran’daki Allah portresi aþýrýlýk içeren unsurlar (ki, bunlarýn varlýðý “sonradan eklenen ayetler” teorisine gönderme yapar) çýkartýlýrsa -vericiliði, þefkati, ihsaný vb. açýsýndan- sümme haþa, çeþitli mitolojilerin Baba Tanrý’sýna (mitolojilen baþ tanrýlarýndan söz etmemekteyim) neredeyse týpký denecek kadar benzemektedir. Yahveh ise kötücül, kindar, kendini "savaþçý" olarak niteleyen baþ tanrýlara neredeyse týpa týp benzer. Bu konuda bir çok araþtýrmacýnýn eserinin olmasýndan öte, sitemizde de Yahveh; Marduk ve Zeus mu? baþlýklý bir araþtýrma da vardýr.
Zaten kanýtlanmamýþ, bilim dýþý bir varsayýma göre Allah adý önceden El Lah þeklindedir ve El Lat ile counterpart’týr. Nabat’lar paganist olduklarý için -din tehlikeye girince- ilgili ayetler çýkartýlmýþ ve El Lah adý da Allah’a çevrilmiþtir.
El Lat, El Hazne’yý yapan uygar ve iyicil Nabatlarýn -el Uzza ile birlikte- Ana Tanrýça’sýdýr. Önceleri Kuran’da Necm suresinde "Ýþte bunlar yüce turnalardýr, žþefaatleri elbette ki umulur" ayeti ile övülmüþtür! Dahasý, peygamber bu sözleri topluluk içinde söylerken bir de secde etmiþ, fakat daha sonra bu ayet -peygamberi Þeytan’ýn aldatmasý- olarak yorumlanýp nesh edilmiþtir.
Ancak bu “ekleme ayetler” teorisi doðru olsa da, olmasa da, Kuran ve hz. Muhammed’in hadisleri aracýlýðý ile pozitif enerji ile ilgili -benim bu linkte sayfalarca yazacaðýmdan fazla- bilgi elde etmek mümkündür. Zaten Aleviliðin özü de -kadýn ve içki konusundaki görüþler dýþýnda- Kurana paraleldir. Tüm bu bilgilerin yönlendirmesi ile Aleviliðin, “Müslümanlýðýn özgün halinin yeniden canlanmasý” þeklinde görmek çok anlamsýz gelmiyor bana.
Aslýnda -kanýmca- yapýlmasý gereken “hangisi nedir, kim kimden aldý, kim neydi, kim ne dedi, hangisi doðru, kim yalan attý” tartýþmalarýný bir kenara býrakýp “Þeriatler farklý olsa da, hedefler ayný” düþüncesi yönlendirmesi ile iyiliðin yaratacaðý kardeþliðe vurgu yapmaktýr.
Varsýn deðiþik yollardan ilerlensin, deðil mi amaç ayný… arada fazla da fark yok demektir.
Ayrýca, ateist olmak da, paganist olmak da güzel sözlerden feyz almak adýna bir kitabý alýp iki üç sayfa okumaya ve içerik beðenilirse “Valla kim demiþse ne de iyi demiþ” demeye engel deðildir. (Hýnç içinde sakýnmak, sadece hýnç duyulan kavramý kadere perkitmeye yaratayan bir yöntemdir.) Oysa zýtlýklardaki güzellikleri onurlandýrma mantalitesi ile ilerlenirse, yolun sonunda bir yerlerde, en beklenmedik anda, yollarýn ayný yere çýktýðýný görüp "Vay! Selam (ya da Selamün Aleyküm), sen de mi buradasýn?" denileceði -bence- kesindir.