YANIT
Ben böyle bir şey duymadım, görmedim, bilmiyorum. : ) Diğer pagan inançlarda da yer aldığı hakkında bilgim yok.
Tanrıya, bedenini nimetlerden uzak tutarak ulaşılacağı düşüncesinin çıkış noktası Yahudiliktir; çünkü bu dinde bedensel zevkler lanetlenir. Bedene eza, Hıristiyanlığın da pek sevdiği işlerdendir. Papaz adaylarına papaz olduklarında -günaha girdiklerinde kendilerni kırbaçlayarak cezalandırsınlar diye- bir kırbaç verilir (hala var mı bilmiyorum).
[Bu gün ise artık herkes kavradı, eğitimde cezalandırma DEĞİL, ödüllenme yöntemi başarıyı arttırıyor. Bence tanrı kadar -milletin canının istediği düşünceyi/eylemi üzerine yüklediği- bir diğer odak yoktur bu dünyasal yaşamda.]
Müslümanlık ise zevk dinidir. Yahudilik ve Hıristiyanlığın TERSİNE cinsellik asla küçümsenmez, teşvik edilir. Hz. Muhammet’in seks konularında çok güzel hadisleri vardır. Cebrail ile kendi cinsel yaşamını konuştuğu nice hadisçi tarafından dile getirilir. Genel olarak doğal içgüdülere ve tatminine büyük önem verilir. Bunun bir kanıtı da küçük yaşta evlenme (seks yapma) izninin olmasıdır. Paganizmde de seks yaşı düşüktür. Bütün İlk çağ anaerkil uygarlıklarında (ki, gerçekten tarihe benzersiz uygarlık düzeyleri ile geçmişlerdir) ergenlik, seks için başlangıçtır. (Günümüz ataerkil kültür ortamında böyle bir uygulamanın son derece ters ve acı verici etkiler/sonuçlar yaratabileceği unutulmamalıdır.) Hepsinin ötesinde Cennet, sadece Müslümanlıkta, lüks ve seks kavramları ile (hem de bir papaz ya da hahama sinirden havale geçirtecek kadar hoş betimlemeler ile) tanıtılır. Bu tanıtım, İlk Çağ pagan inançlarında yer alan anlatımları (örneğin Hesperidlerin elma bahçesi, Elysium adası) ile paraleldir.
Böyle bir dinde, bilimsel açıdan sağlıklı bir eylem olmadığı belirtilen, pop kültür düzeyinde yer alan bilgilere sahip olanların bile kabul edecekleri (örneğin çalışan/enerji harcayan bir bedeni saatlerce susuz bırakmak benzeri) uygulamalar yer alır mı? (Ki, su, başka hiçbir tek tanrılı dinde olmadığı kadar kutsaldır, “nimet” olarak görülür, boşa harcanması günah olarak nitelenir, tapımda -abdest almada- su kullanılır vb.)
Bu soru, çekişme ortamı yaratıp NE celp etmemek adına “alenen” konuşulmaması/tartışılmaması gereken, her insanın -öfkeye kapılmadan- kendi içinde değerlendirmesinin daha iyi olacağı bir sorudur. Zaten bana bunu sormadınız.
Konu açıldı, lafa yekun çekmek yerine işi uzatayım: Bedene sağlık açısından ne kadar zararlı olsa da, eğer kişide inanç varsa (yani “Ben oruç tuttum, Allah’ımın dediğini yaptım, onu mutlu ettim, onu mutlu etmek beni mutlu ediyor” benzeri güzel düşünceler varsa) celp edilen PE yüzünden sağlığın bozulma olasılığı düşecektir. Bu -inanç ile pozitif korelasyon içindeki- düşme olasılığının nedeni PE olsa da, buna da “Allah’ın koruması” denilebilir; çünkü inanç ortamında -PE dahil- her şeyin yaratıcısı ve kendisi Allah’tır. İnançsız olanlar ise bu durumu "evrenin doğal yapısı, olağan bir fizik yasa" olarak görebilirler.
Bir kez daha dile getirelim: Yapılan işten huşu/mutluluk duyularak uygulanan tapım yöntemleri, özde bedende sakıncalı sonuçlar yaratmaya gebe olsalar da, huşu/mutluluk adlı beyin süredurumları PE celp edeceği için, “sakıncalı sonuçlar” olarak adlandırılan durumların tehlike katsayısı düşecektir. Tersine, sadece emre uymak saikiyle (uyulmadığından başa paranormal tehlikelerin açılacağı kuşkusu ile) yapılan, bu yüzden stress (örneğin öfke) üreterek uygulanan tapım eylemleri (örneğin oruç tutarken çekilmez birine dönüşmek) olumsuz sonuçlar yaratacaktır.
Ayrıca herhangi bir tapım eylemini uygularken bu eylemin gerekliliği, (ya da majikal çalışmalarda majinin varlığı/işlevselliği/uygulanmakta olan metodun güvenirliği vb.) hakkında kuşku varsa koruyucu kontağın yine kopacağı da bilinmelidir. İman ortamındaki “hulus-i kalp ve şüphe etmeme”, maji ortamındaki “inanç” gerekliliğinin nedeni budur.
Kötü haber odur ki, bu kuşku denen şeyin mikronik ölçüsü bile var sanılan inancı çoktan yerle yeksan etmiş olabilir; çünkü insanların geneli aslında mikronik sandıkları, belki fark etmedikleri -ama gerçekte bir aysbergin suyun altındaki bölümü kadar büyük- düşüncelerin yönetiminde yaşamaktadırlar. Bu durumun sorumlusu da tabii ki ataerkil kültürde yaşıyor olmak, sürekli ondan-bundan korkutulmak, bu yüzden de onu-bunu korkutarak yaşamayı matah bir şey sanmaktır. Korku, kuşkuyu (hem de neredeyse her şeyden kuşkuyu) yaratan bir duygudur. Bu yüzden düşünceler ameliyat masasına yatırılmalı ve yüreklilikle didiklenerek gerçek yapılarıbulunmalıdır. Aranan kuşkunun ise -var olabileceğine en imkan verilmeyen bir şey- sayılabileceğini bilmekte de yarar vardır.
Özetle: (Soruyu soran size değil, ortaya söylüyorum) İmanın/inancın yoksa tanrı ile kontak kuramazsın, yardımları hamutu ile götüremezsin, majikal başarı da elde edemezsin kardeşim. Sonra ne feleği suçla, ne “Yok yav, maji diye bişi yok” de, ne de “Allahım neydi günahım” şarkıları ile arabesk takıl. Ama imanın ya da inancın varsa Indiana Jones and the Last Crusade (1989) filmindeki Indy gibi dipsiz uçuruma adım atar, resimdeki azizler gibi uçmaya başlarsın. (Spoiler vermek istemiyorum, dileyen filmi izler, ne demek istediğimi anlar.)
“Nereden başladı, nereye geldi! Adam yine lafın ipinin ucunu kaçırdı” diyenlere fısıldayayım: Bu sayfanın amacı münferit soruları yanıtlamak kadar, soruları KULLANARAK evrenin ezoterik yapısını -bilime dayanarak- aktarmaktır.
Anlayacağınız yanlış bir şey yapmadım, hala bunamış değilim. Gönül rahatlığı ile soru sormaya devam edebilirsiniz.
