YANIT
Üzülerek söylemek zorundayım ki anlattıklarınız son derece sıradan… çünkü kadınların büyük çoğunluğu kocalarını paraca destekliyor ve en kötüsü: Kendi değer katsayılarına eşit değerde erkekleri eş olarak seçemiyorlar.
Ülkemiz akıl almaz bir ataerkil kültür istilasında. Ben padişahçı bir aileden geldiğim için -büyük bir saygım ve bana yaşattığı hayata şükran duygum olsa da- fazla da "Atatürkçü" değildim. (Hemen bir dipnot: Ulu önder, padişahçı ailemin birçok ferdini söylendiği gibi asmadı; bilakis, yüksek memuriyetlerle görevlendirdi.) Oysa son yirmi senede gördüğüm ve kabullenemediğim dejenerasyon yüzünden Atatürk’e saygım misli ile arttı! (Bir dipnot daha: Birçok kişi gibi söz konusu dejenerasyonda Recep Tayyip Erdoğan’ı suçlamıyorum. Kendisi
-defalarca bizzat söylediği gibi- halk tarafından seçilmiş biridir. Yani ortada bir suçlu varsa Atatrük’ün verdiği kültürde ısrar etmemiş, en küçük bir farklı imkanda, taraf değiştirmiş olan bizleriz.)
Bu yüzden kişisel olarak Erdoğan’dan çok, birçok erkek vatandaş kadar, hanımefendileri de hatalı görmekteyim.
Sormak isterim: Bir insan kendini öldürme potansiyeli olan biri ile nasıl hayatını birleştirebilir? Bunun gerisinde ya aymazlık, ya aldırmazlık, ya da algısızlık yok mudur? Kocaları tarafından öldürülen kadınların ezici çoğunluğu bu kişilerle isteyerek evlenmişlerse, onların hiçbir suçları olmadığı söylenebilir mi?
Kadınlar tarafından beğenilen erkeklere bakıyorum, lütfen beni okuyanlar affetsin (yaşlı bir adamım ve çağım geçti), ancak bizim zamanımızda o kimlikler tek bir şekilde “At hırsızı” diye nitelenirdi. Kaba, küstah, pejmürde, bakımsız, tutucu, hoyrat, üstelik kendilerini pek güçlü ve benzersiz, hatta üstün gören kimlikler kadınlar tarafından dışlanacağına, beğeniliyorlar. Restoranlarda, barlarda, cafe'lerde (örtülü ya da açık), güzel giyimli, makyajlı, saçları kuaförlü hanımların yanında -neredeyse kural olarak- jean pantalonlu, penye bluzlu, spor ayakkabılı, traşsız erkekler görmek beni üzüyor. Bunun adı erkeklik ya da rahatlığa düşkünlük değil, saygısızlıktır.
Benim zamanımda erkekler -Twitter, Facebook benzeri popüler sitelerin ilk kayıtta tanımadıkları kişilere dedikleri gibi- “sen” demezlerdi. Samimiyetin bulunmadığı kişilere yalnızca zeka özürlüler, ruhsal dengesi fazla yerinde olmayanlar ya da çok kaba kişiler "sen" diye hitap ederlerdi. Örneğin "yap" değil, "yapın" bile değil, "yapınız" şeklinde kullanılırdı sözcükler.
Erkekler, ütülü pantolon giyerlerdi, kravat takarlardı, traş olurlardı; bundan gocunmazlardı, yaparken zorlanmazlardı. Bakımlı olmak, temiz olmak, beyefendilikle değil, -bu devirde inanılması güç gelebilir- erkeklikle eş görülürdü!
Erkek erkeğe bir yere gitmek, eşleri evde bırakmak akıl almaz bir davranıştı. Ayıp bile değildi, çünkü yoktu böyle bir şey. Sosyal ortamlarda erkek erkeğe gruplar pek ender şekilde görülürdü.
Genelde herkes içki içerdi, içkiyi eşi ile içerdi; ailemde beş vakit namaz kılan bir dolu insan vardı ve hepsi de evlerinde içerlerdi.
Erkekler içki içip futbol maçlarında rezalet çıkartmazlardı.
Erkekler, sızlanmazlardı; en ağır yükleri olağan şekilde, doğal görerek taşırlardı.
Erkekler, karılarının sorumluluğunu ciddi şekilde alırlardı.
Erkekler, asla kadınlardan para almazlardı. Bu tavır büyük bir zayıflık ve değersizlik olarak nitelenir, hatta erkek olmamakla eş görülürdü.
Erkekler kadınları zayıf değil, zarif gördükleri için bunları yaparlardı. Kadınlara "zayıf cins" denmesinin gerisinde önceleri "zarif cins" denmesi olduğu bile unutuldu gitti.
Peki, hangi sebeple oldu bu değişim?
Bence bir şanssızlık söz konusu... Olumsuz değişimin nedeni parlayan -akıl dışı- Amerikan kültürü ve bunu “iyidir” diye üstlenen ama yorumlayamayan saf Türk halkı… Ciddi sorunlarda hiç bir taraf bütünüyle "kesin suçlu" değildir aslında; herkes bir ölçüde suçlu, bir ölçüde kurbandır.
Bu yüzden sorun -aslında köklü değil, daha çok mesnetsiz bir özentiliğe dayalı olduğundan- giderilebilir, aşılabilir… hem de siz kadınlar aracılığı ile! Artık bir şeyler yapmanızın, bir adım atmanızın, zamanı geldi bence.
İlahi adalet tabii ki var… ancak tecelli etmesi için ona güvenmek gerek. Oysa öfke duymanız, güveninizin olmadığının kanıtıdır. Öfke, NE celp edeceği için ilahi adalet olarak yorumlanan PE devreye giremez. Öfkelenmek, hele ki kinlenmek çaresizlikten; çaresizlik, zayıflıktan doğar. Zayıf kimseler ise kendilerine zarar veren şeylerle başa çıkamazlar. Zaten zarar görmelerinin, daha doğrusu -sürekli zarar görmelerinin- de nedeni budur.
Güzel sözlerinize gönül dolusu teşekkürler ediyorum. Beni gerçekten mutlu ettiniz.
Lütfen unutmayın: Sadece kadın beyni taşıdığınız için büyük de bir güce sahipsiniz. Kibarca "ataerkil sistem" sözleri ile ifade ettiğimiz enerjiler bu yüzden, sadece bu yüzden, güçlü olduğunuz için, sizden korktuğu için, sizinle uğraşıyor. Bilmem, yukarıda sözünü ettiğim ilk adım, bu gerçeği fark edip gücünüze saygı duymaya başlamakla atılabilir mi?
[Bu yazıyı okuduktan sonra erkek düşmanı kesilmek yapılabilecek en büyük hatadır. Kadınlık, bu gemide birlikte yol aldığımızı, ayrılmamızın imkanının olmadığını ve hepimizin bir ölçüde suçlu olduğumuzu görecek anlayış ve bilgelik de verir. Affetmeyen, düşmanlık duyan gemiyi devirir. Ancak affetmek ile eski hataları sürekli yinelemek farklı şeylerdir.]