YANIT
Sözlerimizin mutlak gerçekleri yansıttığı iddiamız olmasa da, anaerkil bakış açısı ile her konudaki soruları yanıtlamak isteriz. Anaerki fazla tanınmayan bir sistem. Ben kişisel olarak 30+ yıldır bu sistemi inceliyorum ve söyleyecek şeylerim var. Bu yüzden okült dışındaki konulardaki sorular beni mutlu ediyor.
Anlattıklarınızı sadece sizden dinlediğim için sözlerinizin tarafsızlığını bilmeme olanak yok; ancak eğer yorumunuz tam olarak gerçeği yansıtıyorsa yapabileceğiniz en büyük hata işinizden ayrılmaktır.
Bizim sistemimizde “kaygı problemi” ya da “depresyon” benzeri moda "hastalıklara" yer verilmemektedir. Sistemimiz EFC (Electromagnetic Field of Consciousness) adlı çok yeni, ancak bilim dünyasında saygı gören, teoriler üzerine kuruludur. Bu teorilere göre bilinç, nöronların çakmasına bağlı deterministik sonuçlara bağlı DEĞİL, bu çakışların (elektriğin) yarattığı EM alanlara bağlıdır.
Bu yüzden “şu problemi”, “bu problemi”, “şu hastası”, “bu hastası” yoktur; beyinde inanç ile yaratılmış hatalı nörotransmiterler (NTler) salgılatan elektrik (yani EM) alan vardır. Bu kişiler için kaygı duyulup özverilerde bulunulduğu, “anlat, konuş” denildiği, akıl verildiği, yol gösterildiği, onlarla sorunlar hakkında tartışıldığı sürece hem -konu sürekli düşünülmekte olduğu için- beyindeki olumsuz EM alan beslenecek, hem de o kişide hasta olduğu kanısı güçlenecektir.
Kadınların yüksek ücretlerle çalışabildiği bu devirde erkeğin koca olarak görevinin evi geçindirmek olduğunu düşünmek hatadır. Ancak erkeğin -erkek olduğu için- üstlenmesi gerekli görevleri de hala vardır.
“Eşlik” adlı ilişki ortamında olmazsa olmaz erkek görevleri;
-
erkekçe sevgisini gösterme,
-
cinsellik ortamını ÖNCELİKLE kadının bedeninin gereksinimleri temelinde var etme (zor uyanan, zor boşalan, oysa fazla sayıda boşalmaya gerek duyan taraf kadın olduğu için aradaki zevk alma dengesi ancak böyle kurulabilir),
-
karısının ataerkil sistemde karşılaştığı zorlukları erkeklik kapasitesi ile giderme,
-
karısının ataerkil sistem tarafından örselenmiş ruhunu onarma (ki, buna güvenlik arayışı denir),
ve benzeri kalemlerli içerir.
Görülmektedir ki anaerkide erkeğin başarısını ölçme kriteri mesleki başarı değil, KİŞİLİK GÜCÜ ile ilgilidir.
[Güçlü kişiliği olan erkekler "erk" sahibi oldukları konuları baskı yapma, egemenlik kurma ya da üstünlük taslama aracı olarak kullanmazlar. Gerçek erkeksi güç, ataerkide sanıldığı gibi "alma" (hatta "kapma") değil, karşılıksız "verme" başarısı ile koşuttur.]
Ne yazık ki kadınlar evliliklerinde bu gerekliliklere sahip olamadıkları zaman, kazanım olarak geriye kalan tek ümide, mesleki başarıya, odaklanmaktadırlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır! Başarı hiç bir alanda salt para kazanma başarısı ile ölçülemez; çünkü başarı olarak nitelenecek davranışın sınırlarını şartlar belirler. Öyle ki, kimi zaman daha az para kazanmaya neden olacak seçeneklere yönelmek gerçek başarıdır.
“Hayatimin anlamini yitirdim” demişsiniz.
Tabii ki hayatın anlamı böyle çabucak yitip gitmez. Sadece ciddi oranda canınız sıkılıyor ve beyninizde olumsuz kimyasallardan bir çorba var. :) Bu mesajı yazmanız bile hayatınızı anlamını yitirmediğini kanıtı, çünkü anlam yitmiş olsa, çözüm aramazsınız. Can sıkıcı bir ortamda bulunmanın yorgunluğundasınız.
-
Bir insan değil, kadın olduğunuz hatırlayın.
-
Kadınlığın ne olduğunu hatırlayın.
-
Kadınların erkekten birçok konuda daha güçlü olduğunu hatırlayın (y kromozomu zayıf gendir).
-
Gerçek gücün ataerkil çarpıtmaları fark etmeye ve kavramları doğru şekilde yerli yerine oturtmaya da neden olacağını fark edin.
-
Dengenizi doğru kavramlar bazında yeniden kurun.
Çözümler kendi kendine gelmeye başlayacaklar.