722 EĞİTİMLERİ

Temel Maji   |   Manyetik Maji

Pozitif Enerji

SİTEYE ÜYE OLUN
ÜYE GİRİŞİ



CİNLER, DEMONLAR VE EM (Elektromanyetik) ALANLAR

(722 Sisteminde Demon, Cin ve Benzeri Kimlikler)

Araştırma ve yazı:

Önce iki postüla ortaya koyalım.

1- Maji, evreni arzuya göre yeniden şekillendirme marifetidir.
2- Bilim ile evrenin nasıl şekillendiği ortaya çıkmıştır; yani evreni, makrokozmosu (makroyu) var eden atölye deşifre olmuştur.

Bu atölye mikrokozmos (mikro) adlı, atom altı evrendir. Bu evrende kural yoktur, ya da var olan çalışma sistemi makroya o kadar benzememektedir ki, bu yapıya "kural yoktur" denilir. Orada her şey birden var olur, aynı anda iki ya da daha fazla yerde var olur, duvarlardan geçer, bir diğeri ile iç içe geçer… neler, neler olur. Oraya bu yüzden bir "masal alemi" demek mümkündür. Birçok kurallar çerçevesinde işleyen bizim evren, böyle bir masal aleminde var olmaktadır. Bu evreni deşifre eden, yani çalışma prensibini (masalın var oluş biçimini) ortaya koyan bilime Kuantum mekaniği denir.

Ve bir sonuca varalım (hüküm verelim).

Makro (bizim evren) mikroda biçimlendiğine göre,
maji de evreni arzuya göre yeniden biçimlendirmek olduğuna göre,
demek ki maji mikroda yapılmaktadır.

Cinler, demonlar, majikal tanrılar (yani majide kullanılan güçler), antiteler, spiritler eğer majinin ekipmanlarıysalar; o zaman tümü majinin işletildiği, çalıştığı yere ait olan mikro varlıklarıdırlar. Daha doğru bir söyleyişle, onlar mikro varlıklarının –mikro keşfedilmeden önceki- sembolizasyonlarıdır.

Bu sembolizasyon, (doğa üstü denilen, aslında mikroya ait olan varlıklara insan görünümü ve karakteri vererek sembolize etme yaklaşımı) en bariz şekli ise Yunan mitolojisinde görülür.

Bu yaklaşımın babası ise Hesiodos'tur.

Hesiodos çağdaş anlayışa göre mitograftır; oysa aslında diğer alemden ilham alarak kitap yazan bir peygamberdir. Eseri Theogonia başında bu düşünceye gönderme de yapar. Ama aldığı ilhamı İlk Çağ'da yaşayan bir insan beyni ile kaleme almıştır. Doğrudur; Theogonia'da evrenin meydana gelmesini gerçeğe inanılmaz bir paralellikle anlatmıştır; ancak bu anlatımdaki roller insana benzer tanrılara aittir. Farklı bir söyleyişle, yaratılış sürecindeki tüm enerjiler ve kuvvetleri insana benzer görünümlü, insana benzer karakterli tanrılar ve alt tanrılar olarak algılanmıştır.

Yunan mitolojisinden sonra gelişen tüm majikal sanatlar ya da ilimler aynı yoldan ilerlemiş, makroyu var eden her bir şeye bir karakter ve görünüm vermiştir… bu karakter ve görünümlerin pek çoğu insana benzer, ya da insan özelliklerinden türetilmiştir.

Bu nedenle cin, ifrit, tanrı benzeri kimlikler aslında mikroda var olan kuvvetler, kuvvet taşıyıcılar, temel parçacıklar, enerjiler ve benzerleridirler.

Peki; bunlar genelde insanlara empoze edildiği gibi bilinçli midirler? Soruyu daha açık soralım: Bunlar iyilik ya da kötülük yapabilirler mi?

Bu kritik sorunun yanıtı hem evet, hem hayırdır!

  • Evet, bunlar insana zarar verebilirler, ya da hayr sağlayabilirler.
  • Hayır, bunlar söz ettiğim eylemleri bir bilinçle, yani bir seçim kabiliyeti ile değil, sadece olağan yapıları gereği ifa ederler.
Nasıl ki elektrik, insan adlı varlığı çarparsa, bazı enerjiler de çarpar.
Nasıl ki manyetizma, insan adlı varlığa –hem ruhsal, hem bedensel- sağlık verirse, bazı enerjiler de yarar sağlar.
(Manyetizmanın hayrı/yararı hakkında bilgi edinmek adına TMU (Transkraniyal manyetik uyarım) Nedir? (Depresyon, Manyetizma, Obsesyon) adlı makalemi okuyabilir; Manyetik Maji adlı eğitimimize katılabilirsiniz.)

Söz konusu mikro varlıkları (yani evrenimizi var eden şeyler) günümüzde bilim adamları tarafından LHC ve benzerlerinde yakından incelenmektedirler. Burada söz konusu varlıklar, aslında parçacıklar, birbirlerine çarpıştırılmakta ve sonuçlar izlenmektedir. Yani eskinin cinleri, demonları ile çağdaş bilim adamları yakından ilişkidedirler... oysa hiç biri çarpılmamaktadır.

Ancak bu deneyler sırasında bir karadelik yaratma olasılığı hep vardır. Eğer bir dikkatsizlik sonucu bu felaket yaşanırsa söz konusu durum, büyük ya da küçük çaplı bir "cin çarpması" olarak nitelenebilir.

Daha da ileri gidelim ve diyelim ki: Onlar insana ciddi ölçüde zarar verebilirler… tabi ki yarar da…

Konuyu daha açalım.

Evrenin tutkalı adı verilen ve evrendeki dört kuvvetten biri olan elektromanyetizmanın (EM) güç taşıyıcıları, ya da radyasyonları olan fotonlar, farklı dalgaboyları taşırlar. Bu farklı dalgaboylu fotonlar, EM tayf adlı bir çizelgede gösterilirler.

Daha basitçe dile getirelim.

  • EM, evrendeki dört kuvvetten biridir.
  • EM'nın güç taşıyıcılarına fotonlar denir.
  • Fotonlar farklı dalgaboyları taşırlar.
  • Bu farklı dalgaboylu fotonlar, EM tayf adlı bir çizelgede gösterilirler.
Söz konusu çizelgenin ortasında bizim bildik ışık vardır. Ama ışığın da "renk" adlı farklı dalgaboyları olduğu için, ışık adlı foton da yedi renk bazında, farklı yerlerde yer alır.
  • Tayfı (çizelgeyi) yatay hale koyarsak sağ tarafta mavi renk ve tonları; sol tarafta kırmızı renk ve tonları vardır.
  • Tayfı (çizelgeyi) dik hale koyarsak üst tarafta mavi renk ve tonları; alt tarafta kırmızı renk ve tonları vardır.
Tayfta mavi tarafta da, kırmızı tarafta da, renklerden başka, gözle görülemeyen dalgaboyları vardır. Bunlardan mavi taraftakiler insana zararlı (bazıları öldürücü), kırmızı taraftakileri yararlıdır.

Bu konum (konuşlandırma biçimi) yüzünden üst anaerkide sevilmez. Kutsal olan alttır. Ataerkil dinlerde Cehennem bu yüzden alttadır; ataerkil tanrılar bu yüzden üsttedirler. Bedende yukarıda beyin, aşağıda cinsel organlar vardır.

722 Teorisine göre tayfta henüz keşfedilmemiş foton ve bozonlar vardır. Bunlar mavi tarafın ilerisindeyse (mor ötesindeyse) ise insana zararlı, kırmızı tarafın ilerisindeyse yararlıdır. PE ve NE bunlardan başka da bir şey değildir.

PE, tayfta kırmızı ve ötesindeki keşfedilmemiş fotonlardır; NE, mor ve ötesindeki keşfedilmemiş fotonlardır.

Mikroda ve makroda her şey senkronizasyondur. Senkronizasyonun temelinde benzer frekansta olmak, yani frekans kavramı vardır. Bu yüzden standart okültte "Her şey vibrasyondur" inancı bulunur.

Eğer bir bilinç (yani beyin dalga boyu) negatif ise (örneğin üzgün, korkulu ve/veya stres içindeyse) tayfın mavi yanındaki, morun ötesindeki dalga boyları ile senkronize olacaktır.
Eğer bir bilinç (yani beyin dalga boyu) pozitif ise (örneğin ödül devreleri tetiklenmişse, ya da neşe, coşku, dinginlik, doyum, cinsel uyarı içindeyse) tayfın kırmızı yanındaki dalga boyları ile senkronize olacaktır.

Söz konusu senkronizasyon ise -süreçte işlevsel olan fotonlar, ya da bozonlar, bilinçli olmadıkları halde- zarar yaratacak olabilir.

Bilinç dalgaboyu negatifse hala da "cin çarpması" şeklinde bir durum gelişmez. Senkronizasyonun var ettiği ilk üç duygu korku, elem ve öfkedir. Bunları fizyolojik hastalıklar izler.




ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -