YANIT
Editörün notu:
Bu yanıta, soruda yer alan konunun güncelliğini yitirmemesi için yayın önceliği verilmiştir.
Cümleleriniz üzerinden konuşalım.
" maddi durumu yetmeyenler için hizlandirilmis bir egitim programi düsündügünüzden bahsetmissiniz. Eger böyle bir sey yapma karari alirsaniz kisi sayisi olacak mi olacaksa bunlari neye göre seçeceksiniz acaba?"
Önce bir tatsız haberden söz edeyim: Sonunda (üç yılın sonunda) eğitim ücretlerinde biz de bir miktar fiyat artışı gerçekleştirdik. Ancak fiyat bilgisini eski ücretten almış, hemen eğitime başlamamış, artıştan sonra başlayacak arkadaşlar bu konuda bize bilgi verirlerse onlar önceki fiyattan ödeme yapabilirler.
Kısa (hızlandırılmış), bir aylık, bu yüzden görece düşük fiyatlı eğitim fikri sitemizin yeni dinamosu Aziz tarafından ortaya atıldı. Ancak sırada olsa da, var edilmesine daha zaman var.
Aktivite planımız ise şöyle:
1 - Önce elimdeki astroloji kitabının bitmesi gerek.
[Astroloji ile barışmama neden yine Aziz oldu. Bana "Neden kendi sisteminizle astroloji yapmıyorsunuz?" gibi basit bir soru sordu ve beynimde bir çan çaldı. Dolunay Astrolojisi böyle ortaya çıktı. (O şevk ve özlem ile bu kitabı iki ayda yazdım.) Ve kendi astroloji sistemimizi tanıtan bir eğitim hazırlamaya karar verdim. Anımsayan olabilir, öncesinde standart astroloji eğitimimiz vardı. Sonra sinirlenip onu yayından kaldırdım. Ardından içeriği biraz farklılaştırıp ASTROLOJİ EĞİTİMİ: Herkes
için Harita Yorumlama Dersleri adlı kitap haline getirdim.
Ama hala da tam içerik "bizlik" değildi.
]
2- Ardından–eğer başlayabilir ve bitirebilirsem- bütünü ile anaerkil, çizgi dışı, pek çok yerde bilimsel nedensellik verilen ve standart astrolojideki –af ederseniz- saçmalıkları astronomik (bilimsel) aspektte gösteren bir eğitim hazırlayacağız.
3- Yine Aziz sayesinde bitmiş olan, sadece birkaç dokunuş bekleyen Bölünen Evren adlı kitabım yayınlanacak.
4- Moon Magic… Bizim sevgili Ay'ımızla maji yapmak...
5- Ancak bunlardan sonra sorduğunuz eğitim var.
Sırlama mutlak değil ama… zaman, şartlara göre değişikliklere açık.
Eğer var edebilirsem, bu hızlandırılmış (ama aslında eğitim ücreti fazla gelenler için hazırlanmış) eğitimde başvurunlar adına hiçbir kısıtlama olmayacak. Her kim isterse alabilecek. Yine de unutulmaması iyi olur; ucuz etle gurme yemeği pişmez, sadece karın doyurulur. Ama en azından insanlar majiyi tanırlar, meraklarını giderirler, en önemlisi eğlenirler.
Bir de dipnot düşeyim: Minik bir majikal çalışma Dolunay Astrolojisi adlı kitabımda da yer alıyor.
" Bir de hazir egitim konusundan bahsetmisken bu egitim süreci nasil oluyor"
Eğitim hakkında o kadar soru geldi ki, sonunda Sorular linkinin üzerine Bilgi Alın uyarısı ekledik. Aslında eğitim linklerini tıklayınca üstteki linklerle her türlü bilgiye ulaşmak mümkün, ama gözden kaçabiliyor.
" yüz yüze mi yoksa gerekli metinler verilerek mi"
Eğitim sadece bilgi kağıtlarının her gün, düzenli olarak yollanması ile gerçekleşiyor. Yukarıda verdiğim linkten bir alıntı yapayım: "Eğitim on-line'dır; aprentis tarafından verilecek e-posta adresine Pazar dahil her gün, düzenli olarak (aprentisin seçimine göre word.doc veya *.pdf formatında) bilgi kağıtları (dersler) gönderilmesine dayalıdır. Sanal ya da reel, gerçek zamanlı bir iletişim söz konusu değildir."
" kusura bakmayin bu egitim süreciyle ilgili nasil gerçeklestigine dair hiçbir bilgim yok"
Rica ederim, kusur yok; hata, yeterince açıklayıcı olmayan bizlerindir. (Ama "kusura bakmayın" sözü söyleyen için de, duyan için de PE celp eden bir sözcük. Teşekkürler… :) )
" bu zamana kadar sürekli ögrendigim bilgileri arastirip sorgulayarak elde ettim ama sanki hep bi seyler eksik gibi hissediyorum."
Bu güzel bir duygu… Benzer hisler içinde bulunmanız, gerçeğe paralel yaşadığınızın kanıtı olabilir; çünkü bilginin sonu yoktur. O açlığı hissedemeyen bilgi obezi olamaz. Kokarım ki bilgi ve öğrenme konusunda farklı doruklara (genelin bilmediği yerlere) sadece doymazlar ulaşabilirler. ;-)
" Internette ulasamayacagim bir sürü bilgi var ve bunlari sirf deneyimle ne yaptigimi bilmeden elde edemem"
Bana sorarsanız "her kapını ipini çekmek" ve "Yedi kralla barışık olmak" bir erdemdir. (Ancak sizde olumsuz hisler uyandıran her şeyden uzak durun.) Bu iki söz bizim mottomuzdur. Hep derim, sürekli laf soktuğum Tevrat'da güzel bilgiler vardır; psikolojiye zırnık inanmasak da, psikologlar değerli kişilerdir, onlarla terapi-merapi değil, sohbetler yapmak (onlara dert anlatmak değil, bana yapıldığı gibi, sorular sorup, ONLARI DİNLEMEK) önemli kazanımlara gebe olabilir.
Bir şeyler yapmak (uğraşmak), özellikle heyecan ve istekle bir şeyler yapmak, boş durup sızlanmaktan misli ile fazla kazandırır. Yani çaresizlik tahtında ne yaptığınızı bilmeseniz de, oturup bekleyeceğinize bir şeyler yapın derim. Eğer heyecan, enerji, aktivite ve isteğiniz varsa, kontağa geçeceğiniz PE, girdiğiniz yol yanlış olsa bile sizi oradan çıkaracak ve gitmeniz gereken yere yönlendirecektir. Tabi ki yolu siz kendiniz saptadınız sanacaksınız. :)
" ayni zamanda isteyenlere sizin kitap gönderiminizden bahsetmissiniz bir tane de bana gönderirseniz hiç fena olmaz açikçasi :)"
Site üyelerine ücretsiz üç kitabım var, diğerleri ücretli. Hangileri ilginizi çeker bilemedim. İyisi mi, üçünü de yollayalım.
" Bu üç egitim için bir fiyat bilgisi verebilirseniz de ayrica mutlu olurum."
Fiyat bilgisini Aziz yollayacak. Size eski fiyattan ücret yollanacak.
" merhaba Janus umarim iyisindir."
Sorduğunuz için sağ olun; valla çok iyiyim. Bu pahalılık, seçimlerin yaklaşması ile artan doğal sayılabilecek gerilim, yeni atlatılmış bir salgın, insanların giderek artan hastalık korkusu gibi şeylerin yaşandığı zorlu süreçte bu kadar iyi olmak ayıp gibi geliyor. Ancak bunu hiçbir tanrı bana –beni seçip- ihsan etmedi; ben kendi bilek gücümle elde ediyorum.
Sorunuz bizimle ilgili olduğu için cesaretlendim ve diyorum ki, gelin, konumuzu eğitimden farklı yere çekelim ve biraz PE hakkında konuşalım.
Önce bizim zortlayan zurnayı üfleyelim: PE elde etmek kolay değil.
Sonra elimize iyi bir zurna alalım ve "Zurnada peşrev olmaz" diyerek doğaçlama taksimi döktürmeye başlayalım. :)
Ben imanlı adamım, ama hala da çöktüğümüz bu makroda "insanları deneyen, bu amaçla onlara dert akıtan; ya da her çağrılışta istekleri vermek için hazır ve hazır görev alan" bir tanrı olmadığını biliyorum.
“İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.” Necm 39
Orada iyi bir şey var… iyilik denilen, aslında ger canlıya güzel duygular yaşatan bir odak. İyilik ve güzelliğin benzersiz kaynağı… "Bana gelin, benden uzaksınız, size ulaşamadığım için yüzleştiğiniz sorunlar" demekte.
"Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim." Hadis-i kutsi.
Ama her saçmalamamızda kızMAMAKTA; yine affetmekte, zamanımızı beklemekte… "Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da." Duha 2
(Yahveh gibi ürkütücü cezalarla insanları "adam" etmeye çalışmamakta. "Hey, yukardaki üstün hazret; ceza alacak kimliği neden yarattın ki? Alo? :D )
O tıpkı bir anne (hatta baba) gibi. (Bu yüzden antik çağlarda anneye ve babaya benzetilip Ana Tanrıça, Baba Tanrı denmiş.)
Müslümanlığın gerçek mesajları ne yazık ki İsrailiyat sızıntıları ile gölgeleniyor; Allah'a kimi zaman Yahveh kimliği yakıştırılıyor. Bu nedenle şu çok önemli bilgi görülemiyor, yapılması gereken ifa edilemiyor. O bilgi de şu: Söz konusu iyiliğe ulaşmak için kişi "canını dişine takarak" kendini (beyin elektriğinin dalga boyunu) değiştirmeli.
Bu yapılamadığı için o iyilik ulaşamıyor.
Ama hala da o hep var… Biraz dinsel ortamdan bilime geçelim: Broglie-Bohm yorumunun merkezinde olan "kuantum potansiyeli" teorisi bu durumu "pilot dalga" olarak ortaya çıkartıyor. Ortaya çıkartıyor derken, benim gibi boş laf etmiyor; parçacık fizikçisi olmayanları nokta anlayamayacakları şekilde upuzuuuuuunnn formüllerle ortaya çıkartıyor ve diyor ki: "Ne yaparsanız yapın, sizi bir ölçüde etkileyen bir alt dalga var."
Kendini değiştirmek zor... Kolay diyemem. İnançları, hatta kişisel doğruları yıkıp, yeniden var etmek, rafine etmek anlamında.
Bana öğrencilerim yaşadıkları başarısızlıklar sonucunda kalıtımdan söz ederler ve sollamaları gerektiğini söylediğim huyların ebeveynlerinde olduğu hakkında reel argümanlar ortaya sürerler. Haksız sayılmazlar. Karakter adlı yapıda genler çok önemli bir görev almaktadırlar.
Ancak bilim umut verici bir bilgi verir ve der ki: "Genleriniz %30-60 arasında baskın; sonrasını ÇEVRE FAKTÖRLERİnden etkilenme var ediyor."
O zaman biz de "çevreni değiştir; değiştiremiyorsan hayattan kopmadan kendini izole et, ya da bazı önlemler al; bu eylemler değişim sürecinde yardımı olacak" önerisini getiriyoruz.
Örnekler vereyim:
-
Sosyal medyadan, sinema filmlerinden, pek çok kitaplardan (bazıları edebi bile olabilir) uzak kalmak (en azından kitap okumak yerinde sokakta olmanın daha fazla PE celp edeceğini bilmek),
-
Sık su içmek ve duş almak,
-
Arada (dozunda) özellikle su ile şarap içmek (PE için içilecekse ve "akşamcılık" alışkanlığı yoksa, günde sadece yarım bardak)
-
Suya yakın olmak,
-
Uyurken su sesi, yağmur sesi veya rahatlatıcı müzik dinlemek,
-
Olabildiğince düzgün giyinmek, paspal olmamak, her gün çamaşır değiştirmek,
-
Ev ya da çalışma masası, hatta bilgisayar duvarkağıdı dekorasyonunda pozitif renkler kullanmak,
-
Ev, çalışma masası ve araba bagajının derli-toplu ve temiz olmasına özen göstermek,
-
Fiziksel güzelliğin (göze giren fotonların kişide güzel duygular, yani PE yaratması) değerini hissetmek ve daha güzel olmaya çalışmak; çevredeki kişileri olduğu kadar, yaşanan çevreyi de güzelleştirmeye uğraşmak,
-
Güzel yemekleri sevmek, yemek ve yemeyi sevmek (ama mide şişirmeden yemek; Hz. Muhammet, "bir sofran, bir diğerine oturabilecek toklukta kalkın" demiştir),
-
Daha fazla seks yapmak (oto-erotizm de olabilir); ama partnere karşılıksız vermemek, ihtiyaçları anlatıp talep etmek ve/veya doğru tekniği göstermek (biraz yürekli olmak),
-
Karşı cinsin deccal olmadığını, ihtiyaçları tatmin olmadığı için saçmalığını kavramak. Anlaşılamaz sanılan karşı cins ile ortak şekilde "insan" adlı aynı yaşam formu olduğumuzu, benzer sıkıntıları çektiğimizi görebilmek,
-
Özel ilişkilerde hanımların maddesel; erkeklerin güç ve otorite beklentileri olabileceğini çözmek ve buna anlayışlı olmak. (Kadınlar armağanlardan açgözlü varlıklar oldukları için değil, bu davranışı "değerli bir şeyin, paranın, karşılıksız verilmesi" olarak gördükleri ve beyinlerinde ödül devrlerini aktive etmeyi erkeklere oranlara daha rahatlatıcı buldukları için severler. Otorite ve belirleyicilik ise erkeklerin ANA karakteridir. ;-) Bu ihtiyacı elinden alınan erkeğin başka erkeksi nitelikleri de zarar görecek olabilir.)
-
Birilerini YÜREKTEN affetmek (ama mağdur kahraman, ya da büyük karakter olarak DEĞİL; içinden "Yahu, bunu kafaya taktığım için tam tipim haaa… Bazen ağır saçmalıyorum" düşüncesi fışkırarak affetmek),
-
Düşmanlık eden kişiye bakmak ve aslında düşmanlık etmediğini, stres içinde yanlış bir yaşama savaşı verdiğini fark etmek,
-
Düşmanlık reelse (somut zararlar yaşanıyorsa) saldırmak yerine, korunma önlemleri alıp, araya mesafe koymak, yer değiştirmek (hz. Muhammet de hicret etmiştir),
-
Daha çok gülmek, mümkünse daha çok kahkaha atmak (erkeksi şekilde kahkaha atılabilir ve bu kesinlikle seksidir),
-
"Ciddi" diye servis edilen konuları olabildiğince az kafaya takmak,
-
Sahip olunanlardan bazılarını İSTEKLE vermek (en kolayı damacana taşıyan gençlere yüksek bahşiş vermek ve "verilen bahşiş, bir erkeğin beyliğini paşalığının göstergesidir" sözünü unutmamak ;) ),
-
Selam vermek, selam almak (ister Müslüman jargonunda olsun, ister enokyanca... selam, selamdır; belki de kuşku içinde uzatılan sanal eldir), hatır somak (kaba saba hotanlara bile… böylece nice kurbağa, öpmeye gerek olmadan, prense dönüşebilir), diğerleri için olduğu kadar, kendin için de kibar olmak (milletin bıyık altından gülmesini kafaya sarmamak ;-) ),
-
İnsanlara kural olarak –yalan da olsa- güzel şeyler söylemek (“Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kasdıyla yalan söyleyen, yalancı değildir” Hadis), dürüstlük ve "tok sözlülük" ayağına kalp kırmamak,
-
Olumsuz konuşmaları (örneğin hastalık deneyimlerini) dostlardan gelse bile dinlememek, bu konuda konuşmalara ortam yaratmamak, mümkünse konuya son vermek,
-
Kesinlikle tartışmamak insanların sözlerle ikna edilemeyeceğini; haklılıkların sadece yaşayarak sergilenirse inandırıcı olduklarını bilmek,
-
Ve en önemli iki şey:
korkulan şeyi yapmak (ki, bu iş –bir görüşme yapmaktan, evi temizlemeye dek ulaşan yelpazede "savsaklanmış" bir eylem olabilir) ve
öfkeden uzak durmak.
Bu eylemler kesinlikle PE celp ederler. Bu eylemleri önce zorlukla da olsa (antrenmanlar zordur) giderek istekle ifa edenler, bir yıl içinde yaşamlarında artan güzellikleri –ne yazık ki ağır ağır geldiği için- FARK ETMEYECEKTİRLER. :DDDD
Kendimden söz etmeye döneyim: Yukarıda verdiğim talkınları kendim uyguladığım için (en azından çabaladığım için; ki, realize etmek kadar istekli çaba da PE celp eder) evet, güzel bir hayatım var ve iyiyim. Sizlere önermem bundandır. Bizler tarafından denenmişlerdir. ;-)
Ama eklemem gerek: Her eşikte bir kaygan taş vardır. Bu yüzden her sabah kapıdan çıkarken küçük bir PE çalışması yapmak işi garantiye almak anlamına gelecek olabilir. :DDD
Ciddileşelim: Tanrıma, ona her adım atmayı başardığımda bana hak ettiğimden fazlasını verdiği için medyun-u şükranım. İmanlı arkadaşlar zaten şükran duymaktadırlar. İnançsız arkadaşlar "Derinlerdeki ful pozitif katmana" teşekkür edebilirler. Teşekkür, alan kadar eden için de PE celp eder. :)
