Son yazinizda boga burcunu o kadar guzel, tatli tatli anlatmissiniz ki (http://www.janus722.com/sorular/janus/2019_07_22.html)
kendi burcumu -akrep burcu- sormadan duramadim.
YANIT
Astrolojiden uzak durmaya çalışıyorum ama bu kadar güzel bir mesajı okuduktan sonra soruyu reddetmek kimsenin elinden gelmedi. :) Her zamanki gibi soruyu farklı alanlardan konuşmaya başlayarak yanıtlamaya koyulayım.
Anaerkiyi, binyıllardır ataerkil doğrularla şartlanmış beyinlerle anlamak zordur. Enkarnasyona inanın, ya da inanmayın; insan beynini -Jung’un “Kollektif Bilinç Dışı”, Roger Nelson’un “Küresel Bilinç” teorilerinde değindikleri üzere- etkisi altında tutan bir oluşum vardır ve hepimiz onun bir ölçüde etkisindeyizdir. Yani ne kadar “bilge” olunursa olunsun, ataerki (NE) her birimiz üzerinde bir ölçüde etkindir. (Zaten etkin olmasa bu evrende bedenlenmezdik. Bu dünyada bedenlenme nedeni bazı kimselerin sandığı gibi Tanrının zalimliği, anlayışsızlığı, aldırmazlığı vb. değil, kendi -tam olmayan- yapımızdır.)
Ataerki nelere inandırmamıştır ki bizleri… Örneğin; bilim tarafından yüzyıllarca belletilen, yine bilim tarafından yıkılan bir -yanlış doğru- şudur: “Evrende hiçbir şey yoktan var edilemez, vardan yok edilemez.” Oysa kuantum fiziği kuantum uzayında parçacıklar bir anda yoktan var olmakta, vardan yok olmaktadır.
Aynı şekilde kalıp ve değiştirilemez şeklinde görülen kader, an bazında yazılmakta, yine an bazında değişikliğe uğratılabilmektedir. Zaten bu değişim imkanı olmasa, evrim diye bir kavramın varlığından söz edilemez.
Sözün özü anaerkinin anlaşılamama nedeni bir çok alanda yanlış koşullanmış beyinlerimizdir.
Anaerkinin en anlaşılmaz görüşü kadınlar hakkındadır belki de; çünkü anaerkide kutsal kadın, klasik “kadın gibi olan” kadındır. Köşeye atılmamış, bir zevk robotuna döndürülmemiş bir geyşa… Güzellik, sanat, vericilik, anlayış, uyum, zevk, incelik, nezaket vb. kombosu bir kimlik…
Buraya dek düşünceyi anlamakta bir zorluk yoktur. Anlaşılamayan yan bundan sonra başlar: Bu kadın aynı zamanda -hazır mısınız- hem YÖNETİCİDİR, hem de yeri gelince klasik anlayış ile KAHRAMANdır!
Bu hipotez bence en güzel şekilde Wolf’s Rain adlı çizgi filmde yansıtılır. Cheza, insanları tutsak oldukları bu dünyadan kurtaracak, cennetin kapısını açacak bir kızdır. Bir çiçekten türetilmiş, üstün nitelikli bir dişi… Emrindeki dört kurdu (ki, bunlar insan olarak yaşamaktadırlar) okşamaları ile sadece o sakinleştirir, mutlu eder. Çok naiftir… kırılgandır… Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar güzeldir. Ancak gerçek tehlike anında birden değişir, kurtlarını bile tehlikeden kurtaracak kadar muhteşem bir savaşçıya dönüşür.
Kadın aslında tam olarak budur.
Yukarıda söz ettiğim kadın modeli gerçek yaşamda en açık biçimde antik Girit Minoen uygarlığında görülür. Bu uygarlığın güzel resimlerinde kadınlar çok sık giysiler içinde salınırken ve de (hem de) boğalar ile mayolar içinde gösteri yaparken betimlenmiştir. Yani kibar, verici, ince, sanatçı olan, aynı zamanda -bir anlamda- KAHRAMAN olabilmektedir. Her şeyi bölen ataerki, bu tamlığı (gerçeği/yapıyı) da bölmüş, bir yanı kadınlara, diğerini erkeklere yüklemiş, buna “iyi ve doğru” demiş, her bölünen gerçek gibi bu bölünmüş gerçek de insanlığın ve yaşamın başına dert açmıştır.
Artık sorunuz gelelim…
Akrep burcu kadını, bu anaerkil anlayış beyinlerde netleşmediği, erkekler kadar kadınlar da yanlış yönlendirildikleri için kendini (hasletlerini) en az yaşamaya mahkum edilmiş bir burçtur. Onun gerçeği olan yapı beyinlerde kabul edilemez ki, gerçeğini yaşasın! Size şimdi anlatacağım gerçek kimlik, büyük olasılıkla sizin tarafınızdan da tam olarak hissedilemeyecek, belki kabullenilmeyecek ve bu yüzden belki de üstlenilemeyecektir.
Geleneksel astrolojide Akrep; karanlık, gizemli, tutkulu, "müphem", karmaşık vb. gibi pek de sıcak olmayan nitelemelerle yorumlanır. Oysa bu yorum gerçeği fazlaca yansıtmaz. Ancak evet; Akrep, belki yöneticisi Pluto nedeni ile bir ölçüde tehlikelidir; çünkü Pluto ölüm tanrısıdır. Zaten Pluto gezegeni yüz yıl sonra International Astronomical Union (IAU) tarafından gezegenlikten atılmış, yani ölmüştür.
Buna rağmen okültizmde ölüm bir bitiş değil, yeniden başlamaktır ve bu gerçek en iyi Tarot -Ölüm- kartlarında gösterilir. Bu nedenle Pluto bir şekilde yeniden doğacaktır.
Tehlike, evrende hayırlı bir kavram değildir. Ama acaba Pluto tehlike midir? Ölmek ve yeniden doğmak kötü bir şey değildir ki, Pluto tehlikeli olsun? Yani Akrep’i anlamak adına öncelikle ölümün tehlikeli (kötü) olduğu ataerkil düşüncesi yok edilmelidir.
Doğru; Pluto uzaktır. Pluto bilinmezliktir. Pluto ters döner. Uranüs kadar olmasa bile, “aykırı” denilebilecek bir yapıdadır.
Bu nitelikler yüzünden Akrep, erkeksi bir burç olarak görülür. Ne de olsa ataerkiye göre ölüm, tehlike, karanlık vb. erkeklere daha uygun niteliklerdir.
Anaerkilde ise bu nitelikler erkeksi değildir:
“Deniz kadın gibidir, güvenilmez” sözünün yaratıcısı bazı erkeklerin pek severek kabul ettiği gibi kadın değişimdir. Bu yüzden temel değişim olan ölüm ile yakındır. Ataerkil yönetimde olmayan kadın ölümden erkeklere oranla az korkar.
Karanlık, kadına yakındır. Karanlık rahim kadına aittir. Yaşamın karanlıklarında başladığı deniz, her inançta dişidir. İlk Çağ mitolojilerinin Tiamat benzeri evrenin yaratıcısı olarak gördükleri Ana Tanrıça genelde deniz tanrıçasıdır. Kadınların genelde sembolize edildikleri Ay, kimi zaman karanlıktır.
Tehlikeye kadınlar erkeklere oranla daha dirençlidirler. Korunmayı saldırmak değil, “çözüm bulma” olarak görürler. Bu yapı yüzünden çocuk doğurma ayrıcalığı doğada dişinindir.
Şimdi burca gelelim: Akrep, Pluto ile yönetilir ama elementi Su’dur! Pluto’nun ise 1/3’ü sudur!
Sözün özü yüzyıllarca erkeğe ait (hem de gizemli erkeklere ait) olarak görülen Akrep aslında tam da dişi bir burçtur. Ancak nitelikleri hiç de bu şekilde anlatılmadığı, bilakis, erkeksi referanslara göndermeler yapılarak bambaşka yorumlandığı için, bu yorumlarla biçimlenmiş Akrep kadınları potansiyellerini, yapılarını, bilmeden -karanlık (olumsuz anlamda), biraz sevimsiz, gizemli, ama duygusal denilebilecek bir modelde- yaşarlar.
Zaten astrolojide Su elementini “duygu” ile bağdaştırmak başlı başına hatadır. Su’yun yapısı “duygu” denilen ve erkeklerin korku ile uzak durdukları, kadınların üzerine yüklenmiş, zayıflık da içeren bir şeye indirgenmiştir.
Oysa en sağlam ve güçlü vinçler su vinçleridir.
Suyun her kaba uyum sağlaması, uyum sağlamayı zayıflık, üste çıkmayı başarı olarak gören ataerkide “duygu” adı altında sunulmaya başlanmıştır.
Ayrıca Su, ataerkinin anlayamayacağı gibi HEM güçlü, HEM uyumlu olmakla kalmaz, üstelik hayat verir! Su -yukarıda anlattığım- kavramsal olarak bölünmemişliğin sembolüdür: "Güçlü ve uyumlu", ya da "dirençli ve nazik" şeklinde de nitelenebilecek öncel tamlığın makrokozmostaki görünümü...
Sözün özü: Kadın, ne duygu denen şeydir, ne de duygu diye kadına yüklenen şey gerçek bir şeydir. İdeal kadın sudur. Su, bölünmemiş elementtir.
Şimdi (artık) asıl yoruma geleyim: Akrep kadını -eğer ataerkil “Akrep karanlıktır, gizemdir, duygudur, tutkudur” engellemelerini aşarsa; gücün, erkeksi bir şey HİÇ Mİ HİÇ OLMADIĞINI (anaerkide güç, diğerlerinin ihtiyaçlarını görme ve giderme kapasitesidir) kavrayabilirse, tıpkı Pluto gibi ölüp, yeniden doğar.
Aslında kadın bir anlamda ölüdür bu kültürde. Ama Akrep ile yeniden doğabilir. Daha doğrusu Akrep; ölüp yeniden doğacak, kadın egemenliğini kurabilecek kadınların burcudur.
Suyun her kaba uyma (herkesi anlayabilme, herkesin dilinden konuşabilme, herkese ulaşabilme, kimseyi ayırmama, "yekpareleştirebilme") yeteneği ile, taşıma gücünü ruhunda uyandırabilirse; ölmenin anlamını kavrar, bundan korkmayabilirse, ortada -ataerkide hiçbir zaman anlaşılamayacak- uyumlu ve dirençli, değişken ve dayanıklı, ince ve güçlü, sakin ve aktif bir "bütün" model çıkacaktır.
Kadın; liderliğin üste çıkmak değil, her şeyi önce aynı düzeye almak, giderek ORTADA TOPLAMAK, "bir"leştirmek, bütünleştirmek olduğunu bilen kimliktir. Egemen olunca öncelikle erkeğe -bizlere- unutturulmuş güzellikleri anımsatacak, ardından erkekler ile birlikte, güç birliği içinde, yepyeni bir evren yaratmak adına yola çıkılacaktır.
Tarot’ta Ay kartında hem karanlık,1
hem Akrep, hem kurtlar vardır. Haydi, biz de bu hatalı görüntüden (ne demek isteiğim hakkında soru gelirse bilgi paylaşabilirim) yola çıkalım bu sefer: Ay, hatalı doğrulardan sıyrılan Akrep kadınları (ve anaerkil erkekleri) ve erkek/dişi kurtlar (insanlar ve kurtlar ve tüm pozitif hayvanlar) ile doğmayı bekliyor.
Beni sevdiğinizi söyleyen cümlenizi bana armağan ettiğiniz için çok teşekkürler. Umarım orada çok fazla kişisinizdir. :)
DİP NOTLAR
[1]
"Karanlık" sempatisi bizim sistemimizde kötülük, satanizm, ışıksızlık içinde yaşamak, "genelgeçer"e takıntı şeklinde karşı çıkmak benzeri -ataerkinin karanlık sözcüğü ile itelediği- bir yaklaşım değildir. Karşı olunan (tehlikesi bilinen/görülen) kavram "ışık" adı verilen, gözlerden fotonlarla giren EM enerjiden çok; cennete ulaşmaya engel, makrokozmosta tutsak kalmaya neden olan "ışık hızı"dır. Aslında ışığın varlık (Yahveh tarafından yaratılma) nedeni aydınlatma DEĞİL, ışık hızıdır. Soru gelirse bu konuda da -bilimsel verilere gönderme yaparak- bilgi paylaşabilirim. Gerçek aydınlık Müslümanlıkta "Nur" esması ile dile getirilir. İnsan dostu fosfor elementi ile ilgilidir. Işık'ın giremediği derin deniz diplerinde bu tip bir aydınlık vardır. Biz bu olguya "pırıltı" dedik. Başka isim bulanların beni bilgilendirmelerinden mutlu olacağım.