Gezegenlerin ve yıldızların konumu insanın karakterini nasıl belirleyebilir? (Astrolojinin bilimsel açıklaması)
YANIT
Bu konuda iki teorimiz var… İkisi de hipotetik ve yüksek sesle düşünmekten öte anlam fazlaca aranmamalı; ancak bütünü ile safsata olduklarını söylemek de haksızlık olur.
1- Einstein’ın Genel Görelilik yasasının ortaya çıkarttığı gibi kütle çekimi, yer çekiminin mucidi sayılan Newton’un sandığı gibi kütlelerin birbirini çekmesi le ilgili değildir.1 Kütleler, birbirlerini çekmemekte, uzay-zamanı BÜKMEKTEDİRLER ve kütle büyüdükçe, etki de büyümektedir. Bu yüzden dünyadan uzaktaki (diyelim, bir gökdelenin en üst katında yaşamakta olan) bir kişinin zamanının geçme hızı (buna da yaşlanma hızı diyelim) ile alt katındaki (dünya kütlesine yakın olan) bir kişinin yaşlanma hızı farklıdır.
Einstein’ın Özel Görelilik yasasının ortaya çıkarttığı gibi objeler (kütleler), hareket halindeyken uzay-zamanla etkileşim halindedirler.
Planetler de büyük kütlelerdir. Dünya gezegeni ile etkileşim halinde oldukları için Güneş sistemi adını verdiğimiz bir “sistem” yaratmışlardır.
Bu bilgilerden yola çıkarak kütlelerin, cenin rahimden çıkıp bir bebek olduğu saniyede, o andaki konumlarına göre yeni doğmuş olanın beyin ve beden yapısı üzerinde etkin oldukları düşünülebilir.
Sözlerimi biraz daha varsayımsal şekilde zenginleştireyim:
Evren, dört temel kuvvet ile bir arada olmakta ve değim yerinde ise “işlemektedir”.
Bu dört farklı kuvvetin, dört farklı kuvvet taşıyıcısı vardır ve bunlara bozon denir. Bozonlar (örneğin fotonlar), kütlesiz olan ve kuvveti taşıyan elementer parçacıklardır.
İlginç ve rahatsız edici olan şudur ki, dört kuvvetin üçünün bozonu keşfedilmiş olsa da, gravitenin (kütle çekiminin) bozonu olan hipotetik graviton bulunamamaktadır!
Bilim dünyasının -Higgs bozonu arayışından sonra- gördüğü en büyük yarış bu konuda yaşanmaktadır. Graviton keşfedildiğinde ise onun içerdiğinin ne olduğu ve böylece evren hakkındaki birçok sır ortaya çıkacaktır.
Graviton’un, kütleler (planetler) ile bir diğer kütle olan insan beyni arasında etkileşim meydana getiren ek bir yapısı olabilir mi?
Unutulmamalı ki kütleye biçim veren (bir anlamda onu yaratan, bu yüzden “Tanrı Parçacığı” adını alan) bir bozon (Higgs bozonu) vardır.
Yani maddenin temel yapısını enerjiden başlayarak kütleye evirebilen bir bozon vardır. Gravitonun da böylesi ilginç (belki daha da farklı, belirleyici, yapılandırıcı) özellikler taşıdığını düşünmek çok mu zordur?
Görülmekte ki gravitonun keşfini, sadece parçacık fizikçilerinin değil, okültistlerin de dört göz beklemek adına çok nedeni var… :)
2- Kütlelerin EM alanı ve natural frequencyleri vardır. Bu iki unsur, bizi insanlarda (ve diğer canlılarda) olduğu kadar planetlerde de bulunur.
Astrolojiye girelim: Planeter özellikler nasıl belirlenmiştir? Müneccimler bunları canları istediği gibi uydurmuşlar mıdır?
Pek sanmıyorum.
Astrolojik planeter özellikler ile planetlerin kozmolojik yapısı yer yer oldukça benzerdir.
Örneğin, hareket ve gençlik planeti Merkür, Güneşe en yakın ve en hızlı dönen planettir. Hayaller planeti Neptün gaz kütlesidir. Ölüm planeti Pluto, gezegen değil, kütledir. (Gerçekten ölmüş, planetlikten atılmıştır.) Evreni bölerek yeniden var eden ve liderliği ele geçiren baş tanrıların planeti Jüpiter en büyük, çekim alanı en güçlü, en fazla uydusu olan gezegendir. Söz ettiğim -evrenin öncel liderini devirip evreni bölen baş tanrıların neredeyse tümü fırtına tanrısıdırlar… ve Jüpiter, üzerinde dinmeyen fırtınalar ile tanınır. Bunlardan en ünlüsü yüzyıllardır bitmeden sürmektedir. Ay, dişiliktir; çünkü bir yüzü asla görünmez, en fazla meteor bombardımanına uğramış planettir, giderek Dünya’dan uzaklaşmaktadır. Ayrıca başka ayların olduğu (Waldemath Moon, yani Lilith) da söylenmektedir. Kabalizme göre cennette insanı aldatan yılan dişi demon (demoness) Lilith’dir. Tevrat’a göre cennette Adem'e elmayı yediren Havva dişidir.
Özetle planeter bilgiler, planetlerin EM alan ve frekansını meydana getiren yapılarından kaynaklanıyor olabilir ve belki de beyin/beden EM alanı ve frekansı ile kütlelerin (planetlerin) EM alanı ve frekansı
etkileşime girmektedir.
Beyin nöronlarının ve EM alanın yapısı, planetin yapısı doğrultusunda etkileniyorsa, kader de bu yönde yapılanacaktır… çünkü QM teorilerine göre evren (buna kader diyelim) bilinç (beyin EM alanı) tarafından çöktürülen dalga fonksiyonu ile belirlenmektedir.
DİP NOTLAR
[1]
Belki biliyorsunuzdur, Newton aslen bilim adamı değil okültistti.
Rosicrucian (RoseCross, “GülHaç”) örgütü üyesiydi ve bilimsel yazıları ikincil uğraşı idi.
Rosicrucian Order’ını Christian Rosenkreuz kurmuştur ve hazret Kabalisttir. Aydınlanma çağı adamlarındandır. ("Aydınlanma" ve "aydın" sözcüklerinin çıkış noktası olan ve baş tacı edilen "ışık" hakkında bilgi edinmek adına IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazımı okuyabilirsiniz.) Batılı Kabalistler, Order kurmazlarsa rahat etmezler. Tabi ki bilgileri hep gizlidir. Gizli olduğu kadar da kendiliğinden önem kazanır.
Bizim zamanda çok ünlü ve gizemli bir aktrist vardı: Greta Garbo… Diğer yıldızlar gazetecilerle iyi geçinmeye ve basında (o zamanlar sadece Variety adlı dergi vardı) yer almaya çalışırken Garbo sürekli basından kaçardı. Birisi bir yere gizlice girmeye veya çıkmaya çalışınca “Garbovari” denirdi. Kendisinin yaşam öyküsünü okumuştum. Orada mealen diyordu ki, “Ben sadece İsveçli bir köylüyüm. Menajerim bana yemek yerken salçayı çenemden dökmemeyi öğretemedi. Gizemli olduğum zaman ise film çevirmesem de fiyatım kendiliğinden artıyor. :) )
Bu, bilgiyi kendine saklamayı pek seven orderlar bana hep Garbo’yu anımsatır.
Peki sakladıkları bilgi gerçekten saklanması gerekli yapıda mıdır? (İşe yarar bilgi neden saklanır ki? Anlamak zor… İnsanlar iyi bir şey yaptıklarında bilinsin isterler.)
Bilemem… ama onlardan biri olan Crowley’in sözleri pek çok şey ifade eder: Hazret bir söyleşisinde büyük sessizlik yeminleri ettirilerek girdiği Golden Dawn’da verilen bilgi kağıtlarının planeter özellikler ve saatlerden başka şey içermediğini öfke ile anlatır. :)
Zaten Golden Dawn’ın “Compleat System”i Regardie tarafından otuz sene önce yayınlandı. Büyük paralar vererek bu kitabı hepimiz ciddi bedeller ödeyerek almıştık. Birinin kafasına atsam, adamı yere serecek kadar kalın ve ağırdır.
İçerik mi?
Valla içerik biraz hafiftir bence, ağır olan sadece kitaptır. Yine de saygısızlık etmeyeyim, cümlemi geri alayım ve "Ben bu güne dek tek bir satırındaki bir bilgiyi bile kullanmadım" diyeyim. Majikal kareler mi? Tamam, onları kullanıyoruz ama çıkış noktaları "vefk" olarak İslami majidir.