YANIT
Başlangıçta küçük bir not: Vereceğim yanıtların sayfa izleyicileri tarafından önceden bilinmesi (“böyle cevap vermeyin” şeklinde söylense de) beni mutlu ediyor. :)
Sorunuza önce doğrudan yanıt vereyim; sonra düşünceler paylaşayım.
Hayır, kötülük ederken pozitif olamazsınız. Kötülük denen kavram, ünlü ve saygın kuantum bilginlerinin (örneğin Bohr ve Hameroff) giderek bilimsel olarak göstermeye bile başladıkları gibi, bir “yapı”dır ve bu yapı “Oradan bakarsan başka, buradan bakarsan başka” görünemeyecek kadar kesindir. Hata yapan, nasıl düşünürse, kendini ne kadar haklı görse de, davranışının geri yansımasını davranışının içeriğindeki vibrasyona paralel biçimde alır. Implicate Order yani derin gerçekler, beyin EM radyasyonu ile ya da majikal çalışmalar “bile” değiştirilemez. Bu yüzden ne kadar iyi bir iş yaptığınıza inansanız da, bir adamın kafasını kestiğinizde NE (negatif enerji) celb edersiniz; çünkü can almak implicate order’a “kötüdür” diye “embed edilmiştir”.
Sizin olayınıza gelelim: Ortamınız hakkında kesin kanılarınız olsa da, benim açımdan görüşlerinize bir “mülazahat hanesi” bırakmakta yarar vardır; yani dışardan bakarak üretilen kanıların kesinliği kuşkuludur. Dahası; yazdığınız metinden kolayca anlaşıldığı üzere sizin gibi öfke içinde olan bir kişinin yorumu daha da kuşkuludur.
Öfke, beyinde NE yarattığı için bu ortamda yaratılan kanılar, yapılan gözlemler, alınan kararlar genelde hatalıdır. Zaten ağır bir dille (küfür olabilecek sözcüklerle) suçlamak -örneğin “Ruh hastasi kadın” sözlerini kullanmanız- aslında sizin de NE celb etmekte olduğunuzu göstermektedir.
Sizin NE içinde olmanız size hata yapanların da NE içinde olmadığı anlamına gelmez. Kişilerin ne ölçüde NE geri yansıması içinde olduklarını (yani “ilahi adalet” denilen sistemin ne ölçüde “tecelli ettiğini”) izleyemiyor olabilirsiniz. Dışardan, basit şablonlar temelinde bakarak kişilerin hatalı davranışlarının onlara olumsuzluk olarak geri yansıyıp yansımadığı -NE celbi çok farklı (tahmin edilemeyen) yerlerden yeri yansıyabildiği için- kolayca anlaşılamaz.
Genelde kişiler -ataerkil sistemin yönlendirmesi ile- 1/1 cezalandırma beklerler. Aslında “cezalar” son derece adildir, ancak kişinin istediği gibi olmayabilir; çünkü ceza yoktur ortada, fizikî denilebilecek bir geri yansıma vardır. Bu geri yansıma kişinin beynindeki inançlar/arzular ile paralellik göstermeyebilir. Paralellik göstermeme nedeni ise kişinin beynindeki inançların doğaya paralel olmaması, ataerkil kültür düşünce kalıplarında meydana gelmesidir.
Yapılan hata, celb edilen NE, hata yapılan ortamda değil, hata yapan kişinin beyninin içinde NE artışı şeklinde “de” geri yansıyabilir. Bu nedenle kişiler dış görüntüde ne denli başarılı, ya da özenilen halde görülseler de, aslında iç dünyaları denilen beyin elektriklerinin son derece olumsuz olması mümkündür. Yani birçok özenilen kişi, aslında mutsuz, umutsuz, kaygılı, gizli korkular içinde olabilir.
Diğer yandan kişilerin pozitif tavırlar sergilemeleri (örneğin -kural olmasa da, yaygın şekilde izlenen durumlar olarak- dost canlısı, yardımsever, rahat, kaygısız, hoşgörülü, efendi, saygılı, temiz, tertipli, güzel konuşan, kolay gülümseyen, nazik, kimseyi küçümsemeyen, uzlaşmayı ön plana alan, kendine yapılan hatalara karşılık vermezse ezileceğine inanmayan vb. kişiler olmaları) onların NE içinde olmadıklarını, yani hata yapmadıklarını gösterir.
İnsanların NE içinde oldukları kolaylıkla anlaşılamasa da, PE içinde oldukları her zaman anlaşılabilir; çünkü negatif enerjinin geri yansımları (örneğin yalancılık, haset, iki yüzlülük, kıskançlık, zayıflık, güvensizlik vb.) özenle saklanır, pozitif enerjilerin geri yansımaları ise mutluluk verdiği için saklanmak gereği duyulmaz, fark etmeksizin sergilenir.
Söz konusu olaya ve hanıma bu açıdan bakmanızı öneririm.