YANIT
“ismim annem bana hamileyken rüyasinda gördügü yasli bir adam tarafindan verilmiş”
Rüyalar, üzerinde araştırma yapmadığım; onlar hakkındaki kanılarım ise gençlikte aldığım eğitim sürecinde edindiğim bilgiler ve yaşadıklarımın bileşkesi olan düşüncelerime dayalı oldukları için (yani haklarındaki bilgilerim kişisel görüşlerim sayılacakları için) bu konuda bilgi paylaşmıyorum.
Mesajınızdaki diğer noktalara sıra ile yanıt vereyim:
“Bilincim yerine geldiginden beri dünyaya yasitlarimin baktigi sekilden farkli baktim aradigim tek sey güçtü”
Bu yaklaşım farklı değil, sıradan olduğunuzu göstermekte. Söz konusu arzu, ataerkil sistemin hepimizin beynine soktuğu en tehlikeli yönlendirmelerdendir. Güç; hem üstünlük elde etme, hem hayatta kalma, hem de acıdan korunma yolu olarak lanse edildiği için bu programı delete etmek hayli zordur.
“adalet için zarar vermek daha çok zarar veriyordu”
“Zarar vermek”ten söz ettiğinizde doğru bir iş yapmış olamazsınız. Kötülüğe benzer şekilde (yani kötülük ederek) karşı koymaya uğraşmak kötülüğü ikilemek -abartmak- anlamına geleceği için kurtuluş yaratamaz.
Adalet adına zarar vermeyi geçin, “savaşmak” bile adaletsizlikten daha fazla acı yaratabilir; çünkü genelde anlaşıldığı biçimi ile “savaşmak” kavramı, kötülük olarak nitelenebilecek “güç kullanarak öne geçme erki; hatta ezme/yok etme isteği” içerdiği için yukarıda söz ettiğim şekilde “kötülüğü ikilemek”tir. Zorlukları (adaletsizlikleri, haksızlıkları) aşma yolu savaşmaktan değil, “halletmek”ten geçer. Halletmek ise “doğru yöntemi keşfedip, bu yöntem içinde korkmadan çabalamak, vaz geçmemek ve zaman vermek” anlamındadır.
“kaosu ve huzuru dengede tutuyorum”
Kaos varsa denge kurulacağını söylemek hayli zor. :)
“hayatimda hiç istedigimi elde edemedim arkadas olmak istediklerim benimle alay etti asik oldugum bayanlar beni asagi gördü”
Bu tipik sonuçların en önemli nedeni yukarıda söz ettiğiniz ataerkil inançlarla gelişen beyin vibrasyonlarıdır. Bu vibrasyonlar öyle tehlikelidir ki, çekildikçe bireyi -bireyin bizzat kendi (beyin enerjisi) ile yarattığı- ürkütücü paralel evrenlere hapseder. Ayrıca “vibrasyonel frekanslar” teorileri geçersiz olsa bile yaşanan olumsuz olayların TÜMÜ kişisel hataları gösteren dostlar olarak algılanmalı, çevresel etkenler (örneğin diğer kişiler) suçlanacağına soğukkanlılıkla bireysel hataların var olup olmadığı araştırılmalıdır.
“kutsal bir amacim var”
Kutsal amaçlar genelde aşırılık içerirler. Aşırılık ise dengesizlik (yani acı) yaratır.
“Hayatimi anlamlandirmamda bana yardim edebilir misiniz ?”
Tabii ki, severek… Bu sayfanın var olma nedeni zaten eğitim almak için fazla istekli olmayan ya da buna maddesel gücü yetmeyen kişilerin “de” yanında olmak istememizdir.
Hayatın “anlamlı” denilebilecek şekilde nitelenmesi kişisel rahatlığın olması ile ilgilidir. Bu kavramı içermeyen beyin enerjilerine sahip kişiler en “anlamlı” hayatlara projekte edilseler bile acıyı aşamazlar. Rahatlığın olmama nedeni NE'nin varlığı, NE'yi yenme yolu ise iradi şekilde rahatlık yaratma gayreti ile ilgilidir.
Hatalı kültür, eğitim, inanç, yönlendirme yüzünden beyinlere yerleşmiş NE’den kurtulmanın en kolay, en ilksel yolu gündelik, basit, kolay, sıradan, eğlenceli, hoş, fazla derinlik içermeyen bir yaşam tarzına -bir süreliğine- atlamaya çalışmaktır. (Ancak kutsal amaçları olanlara bu sözleri küfür gibi gelecek olabilir. Sadece kulağınızın arkasında durması için söyledim.) Anlam, hatta giderek yaşama daha derin bakma süreci, öncelikle NE dağılmadan elde edilemez.
Yaşam içinde NE envoke edecek durumlarla karşılaşınca (örneğin haksızlığa uğrandığı düşünüldüğünde) beyindeki ataerkil thought formlar NE dağılmaması adına karşılık verilmezse kişinin ezileceğini düşündürür, savaşma arzusu yaratır. Teknik bir ifade ile: Beyine celp edilen EM dalga boyu “savaş ya da kaç” nörotransmiterleri (NT) salgılatır.
Bu yüzden söz konusu anlarda öncelikle HİÇ BİR ŞEY YAPMAMAK, SAKİNLEŞMEK adı verilen beyin süredurumu ile hatalı nöron sinyallerini önlemek, olumsuz duygular yaratan NT’leri durdurmak gerekir. “Öfke ile kalkan…” şeklindeki atalar sözü bu bilgiyi aktarmaktadır. Yapılması gereken şey, bir süre -en az iki saat, tercihen bir gün- olayı hiç düşünmemektir. Bu davranış bile beyinde pozitif elektrik yaratarak PE envokasyonuna neden olur. PE envoke edilince DURUMA ÖZEL doğru davranış hissedilir.
Tabii ki kişiler ezilecek olabilirler. Tabii ki "düşman" adı verilebilecek bazı kimlikleri vardır. Ve yine tabii ki bazen karşı koymak gerekebilir. Bizlerin öğretmeye çalıştığı tutum asla sürekli diğer yanağını çevirip durmak DEĞİLdir. Amaç, POZİTİF ENERJİ celbetmeyi becermek; onun YARDIMI İLE doğru davranmaktır. Söz konusu celp başarılınca yaşam içinde yüzleşilen şanssızlıkların, adaletsizliklerin ve düşmanların giderek azalacağı da unutulmamalıdır.