Bu durumda, hasta, hastaligini tek basina yasamayi mi kabullenmelidir? Bir yakini olmasina ragmen ve eger imkani varsa ücretli bir bakici mi tutmayi tercih etmelidir? Bakim saglayabilecek tek yakinin, kasvet, hüzün vb duygular yasamamak için hastadan uzaklasma istegi ve bunu dolayli yollarla hastaya sezdirmesi, onun dogal bir tercihi olarak sakinlikle mi karsilanmalidir? "hastalikta ve saglikta es olmak"seklindeki dilek, içi bos, gerçekçilikten uzak romantik bir dilek midir? Çok tesekkürler..
YANIT
Zorlu koşullar genelde iki neden yüzünden yaşanır:
- Şanssızlık.
- NE celbi.
Şanssızlık Yunan mitolojisinde Kader Tanrıçaları Moiraeler ile ifade edilir ve baş tanrı Zeus bile onlardan güçsüzdür.
Quintus Smyrnaeus1 , Fall of Troy 13. 545 ff
Moirae'lere güçlü Zeus bile boyun eğmelidir.
Aynı durum Müslümanlıkta “kaza” olarak yansıtılır. Yani bazı şeyleri engellemek imkansızdır.
NE celbi ise hatalı kararlar, hedefler, amaçlar, davranışlar, tutumlar ile davet edilir. Aslında ortada bir döngü vardır: Negatif beyin elektriği hatalı karar aldırır, hatalı kararlar NE envoke eder.
Zorlu koşullarla bu şartlardan hangisi nedeni ile yüzleşilmiş olsa da yapılması gereken ortaktır ve “doğru biçimde sorumluluk almak” şeklinde özetlenebilir. NE celb etmemek adına şartlardan kaçmak NE, sorumluluk almak (ya da zorlu durumlara DOĞRU DAVRANARAK direnmek/dayanmak) PE envoke edecektir.
Yaşanan durumla karşılaşma nedeni NE ise, gerisinde ya farklı bir alanda yapılan bir hatanın (NE üretmenin) yansıması, ya da yüzleşilen duruma yönelik öncel ve nedensiz korku bulunur. Şartları aşmak ve “salah”a ermek bu yüzden korkuyu aşarak mümkündür. PE, en çok korkulan aşılarak envoke edilir. Aslında bu yaşamda mucizelerle karşılaşmak adına “korkulan şeyi aşmak”tan başka yapılacak şey fazla yoktur.
Verilen sözlerden dönmek, başlı başına bir bela celbi olduğu için söz verirken dikkatli olmalı, sadakat benzeri sözler -eğer altından kalkılamayacak şeylerse- kesinlikle verilmemelidir. Sadık olamamak (çok eşlilik eğilimi) hata değil, yapıdır; yalan söylemek ise kötülüktür.
“Doğru biçimde sorumluluk almak” ise şöyle bir içeriğe sahiptir:
- Yapılması gerekenler sakince, soğukkanlılıkla, düzenli şekilde, verimli biçimde, öfkeye ve/veya strese kapılmadan ifa edilmelidir.
- Sorumluluğu alınan kişinin ihtiyaçları ile, sorumluluk alan kişinin kendi ihtiyaçları arasında sağlıklı bir denge kurulmalıdır. (Sorumluluk almak, hayatını başkası adına ipotek altına sokmak demek değildir. Özveri “de” dengesiz olursa NE uyandırır.)
- En önemlisi ise olayın üzerinde mümkün olduğunca fazla durulmamasının (durumun büyütülmemesinin) gerekliliğidir. Unutulmamalıdır ki her zorlu şartta bir kolaylık ve hoşa gidecek yan vardır. İnsan beyni zorluklara kısa sürede alışıp artık onlardan yorgunluk duymayacak yapıdadır.
Unutulmamalıdır:
-
Eğer yukarıdaki şartlar realize edilemezse -söz konusu zorlu koşul sona erse bile hemen ardından- bir diğeri başlayacaktır.
-
Eğer yukarıdaki şartlar realize edilebilirse, sorumluluk alan kişinin hayatında büyük bir PE patlaması oluşacaktır. Zorlu şartlar mucize hayatlara ulaşmanın kapısıdır.
Her felaket sinesinde aynı büyüklükte bir mucize gizler. Bu yüzden bizim dünyamızda zorlu koşullar kişiyi daha iyiye götüren dostlar olarak görülürler ve saygı (hatta heyecan) ile karşılanırlar.
1 Yunanlı yazar İS 4. yy.