YANIT
Kolektif bilinç altı, insanların beyin EM alanları ile var ettikleri ortak bir alan. Bu alanın birçok maddesel sonuç yaratabildiği “Rastgele Sayı Üreticileri” ile yapılan deneylerle yıllar içinde kanıtlandı. Geniş coğrafi alanlarda ortak düşüncelerin üretildiği süreçlerde sayaçlar olağandan sapıyordu ve en büyük sapma 11 Eylül 2001'deki İkiz Kulelerin vurulması olayında yaşandı.
1 Bilim adamı Roger Nelson bu verileri "Küresel Bilinç Projesi” adı altında bilim dünyasına sundu.
Psikoloji ortamında ataerkil eğilimli Freud ile popülerleştirilen “bilinçaltı” kavramı ise giderek tartışmalı hale gelebilir; çünkü EM Bilinç Teorilerine (Electromagnetic Theories of Consciousness - ETC) göre sadece kortekse ulaşamayacak dalga boyundaki düşünceler (fotonlar) vardır. 2 Yani insanların her sıkıştıklarında "bilinçaltım şöyle”, “bilinçaltın böyle" şeklinde bilimdışı çıkarımlar yapıp durdukları şekilde “bilinçaltı” adlı karanlık, ürkünç düşünceleri barındıran kaotik bir ortam olduğu hayli kuşkuludur.
[Gerçekliğin (evrenin) insan bilinci ile yaratılmakta olduğu hipotezi bilim dünyasında dev adımlarla kanıtlanma yolunda ilerliyor. Bana sorarsanız en fazla yüz yıl içinde sadece psikoloji değil, tıbbında sonunun geleceğini varsaymak pek zor değil. İnsanlar her şeyi kendilerinin yarattığına inandıklarında yardımcıya gerek olmadığını anlayacaklar.]
Özetle psikolojide yer alan bir terim olan “bilinç altı” ile, Jung’un “Kollektif Bilinç Dışı” teorisi ile ucundan gördüğü gerçeği karıştırmamak gerek bence.
Ortak bilincin bazı inanılması güç sonuçlar yarattığı da giderek ortaya çıkıyor. Bunlardan biri "Maharishi Etkisi" (Maharishi Effect). Maharish etkisi, belli bir alanda yaşayan kişilerin %1inin sürekli ve düzenli şekilde, herhangi bir içerik olmaksızın meditasyon yaptıklarında tüm çevrenin yaşam kalitesinde artış, suç oranında azalış görülmesinin bildirimine dayalı. Söz konusu etkiler belirli coğrafi alanda (belli sınırlar içinde kalsa da) stresin dozunun düşmesi, hayattan tatmin alma oranının yükselmesi, böylece şiddet ve vahşetin az görülmesi şeklinde izlenmektedir.3
Meditasyon, beyin elektriğinin dengelenmesi (en doğrusu beyin EM frekansının pozitive edilmesi) olduğuna göre, insanların beyinlerinden yayılan EM radyasyon diğer beyinlerin EM alanı ile senkronize olarak çevreyi etkileyebiliyor demektir. Zaten EM Bilinç Teorilerinin temeli de bu görüşe dayalıdır. Ancak bu raporun ortaya çıkarttığı en önemli gerçek meditasyonun öneminden öte pozitif beyin elektriğinin, negatifi yenme gücüdür; çünkü %1 oranındaki pozitif vibrasyonların, %99 üzerinde etkin olabilmesi başka şekilde açıklanamaz.
Günümüzde henüz "Bilinç altı yoktur" demek için zaman erken. Ancak bilinç altı benzeri ortamlara fazla odaklanmak ve bu ortamların yaratmakta olduğu ruh hastalığı fetişizmine kapılmak yerine, deneye dayalı bilimsel (ampirik) bilgiler içeren teorilere yönelmek daha akılcı.
Muhteşem dilekleriniz, aslında dualarınız diyeceğim, bir çeşit majikal çalışma gücünde. Bence fark etmeden bana beyaz maji yaptınız! Kalbi teşekkürler ederim.
1: İşin daha ilginç yanı sapma felaketten ÖNCE meydana geldi!
2:
D. Lehman, (Brain electric microstates and momentary conscious mind states International Journal of Psycholphysiology) ve S. Zeki ile A. Bartels (The asynchrony of consciousness) tarafından yapılan araştırmalar kortekste belli sürelerde sabit kalan EM alan konfigürasyonlarının çeşitli zihinsel aktivite tipleri ile ilişkili olduğunu ortaya çıkartmıştır. Aktivitesi 120ms gibi minimal bir süreden daha az süren EM alanlar bilinç düzeyine ulaşamamaktadır.
3:
Orme-Johnson et al 1988; Dillbeck 1990; Hatchard et al 1996; Hagelin et al 1999
