YANIT
Kötülük hiç bir konuda gerekli değildir. Kötülük, yok edilmesi gerekli olan bir şeydir ve varlığımızın (yani orta evren olan dünyadaki yaşamımızın) nedeni kötülüğü yenmektir.
Kötülüğün var olma nedeni semavi dinlerde mantıklı şekilde açıklanamaz. Ortada yanıt verilemeyen şöyle bir paradoks vardır:
Tanrı;
- kötülüğün varlığına izin veriyorsa en iyi,
- veremiyorsa en güçlü,
- verebiliyor ama vermiyorsa en adil olamaz.
İçinden çıkılamaz bu çelişkinin nedeni “güç” kavramının ataerkil ortamlarda hatalı tanıtımıdır. Ataerkide güç, üstün gelen anlamındadır. Bu nedenle ataerkil bakış açısında şöyle bir kaçınılmazlık ortaya çıkar: “Madem ki tanrı en güçlüdür, o zaman illaki üstün gelmelidir.”
Oysa güç, üstün gelmek yerine erdem kavramı ile anlamdaş olduğu zaman, en güçlünün de her zaman üstün gelmeyebileceği ortaya çıkar. Kalleşlik, erdeme geçici süre için bile olsa üstün gelebilir.
Anaerkil yaratılış mitleri yukarıdaki paradoksa son verecek içeriğe sahiptirler: Söz konusu mitlerde yaratıcı, yani tanrı, sadece iyi olduğu için kötülük tarafından yenilmiş; ama iyi olmasından gelen güçlülüğü ile “yok edilmesi” için yola çıkılan evreni “parçalanmışlık”tan korumuş, “bölünmüşlük” sınırında tutmayı başarmıştır.
[Yenilmiş yaratıcının gücü nedeni ile "Öncel evrenin bölünmüşük ortamında bile varlığı bir şekilde sürdürebilmesi" düşüncesine kanıt sayılabilecek veriler boldur:
Öncel androgynous bütünlük;
- dişi ve erkek olarak ayrılsa da, hala birleşip can yaratmaktadır.
- içgüdü ve akıl olarak ayrılsa da hala benlik olarak var olmaktadır.
Öncel evrensel bütünlük;
- elektrik ve manyetizma olarak ayrılsa da hala EM olarak,
- elektron ve çekirdek olarak ayrılsa da hala atom olarak,
- mikrokozmos ve makrokozmos ayrılsa da hala evren olarak
etkindir.
Bu liste uzatılabilir. ]
Yani yaratıcı, kendi var ettiği gerçekler bölündüğü için bazı koşullarda etkin olamamakta, iyiliğini mutlak olarak ifa edememektedir. Arada bir “bölünmüşlük yarığı” vardır. Bu yarık insan (bilinç) tarafından aşılmalıdır.
Bu bakış açısı ile yola çıkınca kötülüğün tekamül için gerekli değil, tekamülün kötülüğü yok etmek için gerekli olduğu ortaya çıkar.
Aslında tekamül ve kötülük benzeri felsefi kavramlara fazla bağlanmak kavram kargaşasına yol açabilir; çünkü ortadaki sorun fazla girift bir “idea” değil, sadece basbayağı (yani fizik plandakine benzer) bölünmüşlüktür. Bu yüzden dünyada (yani bölünmüşlük ortamında) bulunan insan her bütünleştirme başarısında kötülüğü yenecek; cennete (mutluluğa, tanrıya, Allah’a, cennete vb.) yakınlaşacaktır.
Sözün özü, bu evrim/tekamül vb. işlerinin gerisinde uhrevi ve gizemli haller değil, fizik vardır. Bu açıdan bakılabilirse evrim konusunda daha kolay ilerleneceğine inanmaktayım.