YANIT
Söz ettiğiniz ruh hali ancak beyinde pozitif elektrik varlığı ile yaratılabilir. Yani pozitif elektriğe sahip olan, söz konusu duygulara da sahip olur. Sorun, pozitif elektriğin yaratılamaması, beyindeki elektriğin genelde negatif olmasıdır. Daha açıklayıcı olmak adına izninizle pratik egzersizden önce biraz teorik bilgi paylaşayım.
Beyindeki elektrik, nöronlarda yer alan mikrotübüllerde, gerçekliğin pozitif şekilde çöktürülmesi (aslında dalga fonksiyonunun çöktürülmesi, yani gerçekliğin yaratılması) ile (yani iyi bir kader/gelecek yapılandırılmasıyla) var edilir; “var etme” zamanı ise mili saniyelerle1 ölçülür. Demek ki söz konusu pozitif ruh haline geçme süresi “an”dan küçüktür. Bu avantajlara karşın var edilmeme nedeni ise var edecek enerjinin bulunamamasıdır! Enerjiyi bulup, bu enerji ile gerçekliği pozitif şekilde yaratmak ise maji yapmaktan başka bir şey değildir; çünkü kaderi iradi şekilde büken her eylem majidir.
Bu sözleri açmak adına olaya biraz bilimsel açıdan bakmak gerek:
Gerçeklik, mikrotübüllerde (daha da doğrusu tubulinlerde) belli bir formül doğrultusunda meydana gelir (Bkz. Orch OR Modeli) ve formül, gerçekleşme zamanının (t), kuantum gravitasyonunun enerjisi (EG) ile ilgili olduğunu söyler. Yani bir anlamda gerçekliği istenen şekilde yaratmak için kuantum kütle çekim gücün yenmek; kuantum gravitasyonuna karşı duracak (ona üstün gelecek) ölçüde enerji bulmak gereklidir.
Majisyenlerin astralında, (ki, bilim ortamının mikroskozmosudur) olan her şey makrokozmosta (yani gündelik dünyamızda) izlenebilir. Bu yüzden yukarıda anlattığım gerçeği daha kolay ifade edebilmek adına dünyamızda örnekleyeyim: Kütle çekim gücünün sizi toprağa bağlamakta olduğunu herkes bilir; ancak bu enerji yenilmez değildir. Zıpladığınız anda, kısa süreliğine de olsa, yerçekimini yenmiş olursunuz.
Çekimi yenen kas gücünüzdür… sanırsınız… oysa aslında değildir! Çekim gücünü yenen kaslarınıza “zıpla” komutunu veren isteğinizdir. İstekli olunduğunda daha yükseğe zıplanabilmesi bu gerçeğin basit kanıtıdır. Örneğin ani olarak neşe ile dolan çocuklar olağandan daha yükseklere sıçrayabilmeye başlarlar. Yani istek, yapılan işe enerji yükler, enerji yüklenen adale daha iyi iş üretir.
Beyninizin içinde de aynı mekanizma işlemektedir: İyi ve rahat olacağım denildiğinde DEĞİL, DEMEK GERÇEKTEN İSTEDİĞİNDE, yani iyi ve rahat olmayı gerçekten istediğiniz için enerji ürettiğinizde, zıplarsınız… ki bunun anlamı kuantum grativesini yenmeniz ve gerçekliği pozitif şekilde çöktürmenizdir.
Peki enerjiyi neden bulamamakta ve zıplayamamaktasınız?
Bunun nedeni -kibarca ataerkil kültür dediğimiz- istek (enerji) kıran programlardır.
Doğduğunuz andan başlayarak aileniz, giderek çevre, sonra eğitim ve sosyal ilişkiler ve daha nicesi ile tamamen hatalı doğrulara inandırılacağınız programlar beyninize yüklenmeye başlar. Bu programların güdümünde zıplayamayacağınıza inandığınız için ZIPLAYAMAZSINIZ.
Ancak ataerkil sistem tarafından engellenen zıplamalar çekilen acılar “dayanma sınırı”na dayanınca zıplatıcı enerji var edilir ve zıplanır; çünkü bu sınıra ulaşıldığında “hayatta kalma ve acıdan kaçma içgüdüsü” devreye girmiştir.
“Hayatta kalma ve acıdan kaçma içgüdüsü” programlardan güçlüdür; işin trajikomik yanı, sınıra dayatan olayların (yani “Hayatta kalma ve acıdan kaçma içgüdüsü” yaratacak şiddetteki tersliklerin) aslında çok az sayıda olmasıdır! Bu durum “Hayatın aslında çok zor olmadığı halde, zormuş gibi görüldüğü için zor olduğu” benzeri çapraşık bir ifade ile özetlenebilir.
Bu teorik laflarımın ne sizi, ne de bu sözleri okuyanları tatmin etmediğini bilmeyecek biri değilim. Bu yüzden olaya biraz da pratik açıdan yaklaşalım ve bazı önerilerde bulunalım.
Rahatlık hissedememe nedeniniz beyninizdeki elektriğin negatif olmasıdır (olumsuz NTleri salgılatacak frekansta olmasıdır) dedik. Şimdi basit düşünelim: Bir elektriğin akımını nasıl kesersiniz? Elektrik sağlayan şalteri indirince!
Yani beyninizde de yapmanız gereken elektriği kesmektir.
Elektrik akımını kesmek için yapılması gereken ise sadece düşünmeyi durdurmak, yani düşünmemektir! Bu kadarcık bir şeyi yapmaya imtina edildiği için doktorlar, psikologlar, bakıcılar, cinciler, büyücüler, (ve de bizler) benzeri bilumum zevat, sonucu -dolaylı yoldan- ifa etmeye (daha doğrusu kişiye ettirmeye) çalışırlar.
Elektriği kesmek için düşünmemenin ötesinde bir de basit yöntem paylaşayım:
Tercihen karanlık bir ortamda uyuklamayacağınız şekilde rahat oturun, gözlerinizi kapatın, beyninizi sakinleştirin, iki elinizi yana açarak hafifçe sağa sola sallanın ve sonunda imajinatif olarak bir denge kurun. Ardından Hıristiyan rahiplerin cemaati kutsarken yaptığı gibi kullandığınız elinizi (sağlaksanız sağ el) dik tutun, yüzünüzün önüne tam ortaya getirin, sağa/solla hafice sallayın ve ortada fiksleyin. Böylece imajiantif bir denge kurun. Bu dengeyi beyne aktarın. Bu denge sizi sakinleştirsin. Bütün bedeninizin güzel bir denge içinde evrene yayıldığını ve huzur bulduğunuzu düşünün. (Bunları apaçık görmek değil, bir şekilde hissetmek önemlidir.)
Olaya fizik olarak bakacak olursak bu ve benzeri (kendi yaratacağınız) egzersizlerin yararı beyninizdeki elektriği durdurmakla bağlantılıdır.
Akımı sağlayan düşüncelerdir (yani fotonlardır). Düşünceleri durdurduğunuzda akım da durur. Akımı giderek uzun periyotlarda durdurduğunuz sürece beyninizdeki negatif vibrasyonun etkinlik süresi azalacak olduğu için bu durum zaman içinde giderek (enerji bulamadığınız için üretemediğiniz) PE yaratıp, ana EM alanınıza yayılacak olabilir.
Eğer önerilerimden yararlanırsanız (ya da sözlerimi ilginç bulduysanız) size meditasyon kurslarını öneriyorum. (Ülkemizdeki kursların başarı oranını hiç bilmediğimi de ekleyeyim.) Bizler kullanmasak da, meditasyonun negatif beyin elektriğini pozitive etmekte büyük yararı olduğunu bilmekteyiz.
Bizlerin meditasyon yapmama nedeni ise majisyen olmamız ve beyin elektriğini modüle etmek adına farklı majikal çalışmalarımızın bulunması. Meditasyon ortamı ile majide kullanılan metotlarda benzer dalga boylarına ihtiyaç olsa da, bu yaratılan dalga boyunu kullanma biçimi çok farklıdır.
Tüm bu bilgiler sonucunda beyin elektriğini pozitive etmek (sizin sözlerinizle “daha sakin, daha sabirli ve anlayisli olmak” adına öncelikle (en basit yol olarak) stres yaratan şeyleri gerektiğinden fazla düşünmemeyi, ikinci olarak ise -kişilik yapınıza göre- meditasyon ya da majiden yararlanmanızı önerebilirim.
Teşekkür etme nezaketiniz ve güzel sözleriniz için ben de teşekkürler ederim.
[1] 1/1,000 saniye.