YANIT
Önce psikologlardan başlayalım; yanıtın en kolay bölümü bu:
a) Psikologlarla sorunları çözme amacı ile görüşmeyi ÖNERMİYORUM.
Geçmişi anlatmak son derece yıkıcı sonuçlar var edebilir. Düşünceler fotondur, bir anlamda alan yapıcı (ya da enerji taşıyıcı) güçleri vardır. Düşünceler kelime olarak dışa yansıyacağı gibi; kelimelerle öncel EM alanlar tetiklenebilir, ya da canlı tutulabilir. Bu sözlerin gerisinde okült teoriler değil, henüz çok yeni olan ama bilim dünyasında büyük bir hızla kabul gören EM Bilinç Teorileri (ETC) vardır. Bu teorilerin özelliği (bizce üstünlüğü) nörobilim ile kuantum mekaniğini sentezlemeleridir. Oysa standart psikoloji bilinci hala nöron ateşlenmeleri ile sınırlı görmektedir.
b) Pozitif düşünceyi (PE celbini) öğrenmek adına psikologlarla görüşmeyi ÖNERİYORUM.
Psikologlar gördüğümüz/tanıdığımız/duyduğumuz/izlediğimiz kadarı ile pozitif kişilikli ve yardım etmeye istekli kişilerdir. Onlarla yapılacak gündelik ya da felsefi sohbetler ile bambaşka (pozitif) bir düşünce sistemi var edilebilir.
Gurdjief kimdir bilmiyorum, öğretisi nedir hiç-mi-hiç bilmiyorum. Nette çok kısa bir araştırma yaptım. Yaşamında -öğretisini yarattıktan sonra- zor günler geçirenlere ben (kişisel görüşümdür) biraz kuşku ile bakarım. Başarının kanıtı yaşam modelinde izlenmelidir. Kendine yararı olmayanın başkasına olabileceğini varsaymak bana hep anlamsız gelmiştir. Sisteminin bir işe yaramadığı ise size hayrı olmadığından anlaşılıyor olabilir mi? Bu “Higher State” adamlarına ise fazla sempati beslememize imkan yoktur; çünkü üstte olan genelden kopmuş, homojenliği hedef almamıştır.
Bizim öğretimiz yoktur, varsa da tek bir cümle ile özetlenebilir: “Yaşam çok kolaydır, an bazında çok daha güzeline atlanabilir (Çoklu Dünyalar yorumu Hugh Everett) ya da güzel olarak yaratılabilir (Wigner yorumu)".
Yaşamı zorlaştıran bebeklikten başlayarak beyne yerleştirilen hatalı (hatta ölümcül) ataerkil doğrulardır. Zaten yerleştirilme nedenleri budur. Bu düşünce kalıplarını -zaman içinde ve tabii ki biraz zorlanarak- dağıtırsanız, her şey damla-damla iyiye girmeye başlar. Sizin ise mesajınızın neredeyse her cümlesinden hayatı “derin” denilen şekilde görmeyi sevdiğiniz anlaşılıyor. Bu yaklaşımın kesin sonucu ise sıkıntı çekmektir… çünkü yaşam insanların kolay mutlu olması için BASİT şekilde var edilmiştir. Bu şekilde bakamadığınız için bu (doğal) evrene giremezsiniz. Bakmaya başladığınızda farklı enerjilerle (PE ile) kontağa girer, giderek ONLARDAN YARDIM ALIR, bir başınıza asla altından kalamayacağınız konuların KENDİ KENDİNE hallolmasını izlersiniz.
Canınızı sıkan durumlardan (dikkat buyurun, “sorunlarınızdan” sözcüğünü kullanmamaktayım, çünkü bunun var olmadığını biliyorum) kurtulmak için ne yapabilirsiniz? (Sözlerim öneri değil, seçeneklerin konuşulmasıdır.)
-
Benden danışmanlık alabilirsiniz:
Çok zor yeni öğrenci kabul ediyorum. -
Pozitif Enerji eğitimi alabilirsiniz:
İki ayda bir kişinin yirmi senedir inanarak seçtiği hayata bakış açısını değiştirmek imkansızdır. Bu eğitim, saklı altın külçelerini bulmak için vahşi ormanda ilerlemek isteyenlere verilen bir haritadır. Haritayı beğenip doğruluğuna inanmak, kullanmaya karar vermek, kullanmayı becermek, vaz geçip yolun yarısından dönmek öğrencinin tasarrufundadır. -
Maji eğitimi alabilir, beyniniz ile PE kontağını maji ile kurmaya çalışabilirsiniz:
Çok kolay bir iş değildir; ama kesinlikle ÇOK ÇALIŞILIRSA başarmak mümkündür. Ayrıca farklı bir şeyleri öğrenmek adına yola çıkmak, beyni takıldığı konulardan uzaklaştıracak; ezoterik eğiliminizi daha pratik, daha güncel, daha sonuca odaklı bir alana kaydırmak elektriği rahatlatacak olabilir. -
Aşağıda edeceğim sözleri şiar edinebilirsiniz. Sanırım en kolay (ve rantabl) metot de budur.
Beyin elektriğinizi olumsuz şartlara RAĞMEN rafine etmek için yapılacaklar:
-
Aşağıdaki önerilerimi not alın, ezberleyin ve yapmaya çabalayın.
-
Size acı, korku, öfke verecek olay, anı, sorun, söz vb.leri ASLA düşünmeyin. Düşünceler canlandırır. Bunlar uyanmaya başladığı ANDA sevdiğiniz bir işe atlayın, yani paralel evrene atlayın!
(GECİKTİKÇE UYANMALAR GEOMETRİK ORTALAMA İLE ARTAR.) -
Yapılması gerekli şeyleri (bunları canınızın yapmayı istemediği şeyleri izleyerek bulabilirsiniz) yapmaktan ASLA kaçmayın, ertelemeyin.
(GECİKTİKÇE İSTEKSİZLİĞİNİZ GEOMETRİK ORTALAMA İLE ARTAR.) -
Her nasıl başarırsanız başarın (kendinizi aldatın, Polyannacılık oynayın, taklit yapın vb.) her şeyin aslında yolunda olduğunu, elinizdeki olanakların (yaşamınızın) aslında harika olduğunu kendinize kabul ettirerek (ki, aslında bu bir gerçektir) mutluluk (en azından rahatlık) adına bir adım atın.
-
Değişmek için ZAMAN (en az iki yıllık bir yoğun çaba) VERİN.
|
Bizim yansıtmaya çalıştığımız düşünce sistemimizi (dikkat buyurun, öğreti demiyorum) eskilerin iki sözü ile ifade etmek mümkündür.
“Bir adama 40 gün delisin desen delirir”
ve
“İyi söyle de iyi olsun”
şeklindeki bu deyişler sinirsel yolakların ve inanç ile kaderi pozitive etmenin (dalga fonksiyonunu pozitif çöktürmenin) gücünü anlatan basit (böylece basitliğin gücü ve yararı da ortaya bir kez daha çıktı) sözlerdir.
Bu yüzden 40 gün “hayat güzel” diyerek, buna inanma çabasından daha fazla şifa verecek bir şey belki de yoktur.
Yanılıyor muyum?
Olabilir.
En azından en ucuz şifa arayışı olduğu kesin. ;-)
PE, gelmekte nazlanan, zor elde edilen, sadece üstün yaradılışlı ve ermiş kişilerin ulaşabileceği ayrıcalıklı bir enerji değildir. İyi şeylerin zor elde edilebilir ve seçilmiş azınlıklara özel olduğu şeklindeki safsata düşünceler ataerkil tuzaklardandır. Fizik ortam kadar meta-fizik ortamda da enerji daima en basit (düşüğe) kayma eğilimindedir. En az yirmi sene boyunca “bozum edilmiş” beyin elektriğinin çaba ile de olsa iki yılda düzelebilmesi bunun en bariz kanıtıdır. Bu yüzden PE sade ve sıradan insanlarla iç içedir. Yine aynı nedenle en fazla köylülerde görülür. Alelacayip düşünce ve metotlara “kurtuluş” amacı ile girenler yollarını kaybedecek olabilirler.
Özetle:
-
Sırtını rahat bir yastığa dayayıp bir sigara tellendiren, iki tek atan,
-
bir arkadaşına tel açıp tatlı dedikodularla kikirdeşen, tutuğu takımın son golüne odaklanan,
-
“erkeklere kendimi bacağımın üzerindeki portakal kabuğu görünümü olmaması ile seçtireceğim” diye aç yaşamaktan vaz geçip mutfağa koşarak güzel bir menemen pişiren ve karnını doyuran,
-
dangalak patronun (iş arkadaşının) herzevekillikleri yerine, alacağı maaş ile bu ay ne yapacağını planlamaya odaklanan,
-
trafikte adamın içini belerten sürücülerin tam da kendi kadar (tıpa-tıp aynı oranda) acı çeken insanlar (ya da bunalmış) olduğunu fark ederek aradaki benzerliği gören,
-
HERKES (istisnasız herkes) rahat bir beyin elektriği ile kendine özel, benzersiz ve kendine yetecek kapasitede, ve KESİNLİKLE bir alanda yetenekli olduğu için kendi değerini fark eden,
-
HATTA DAHA BASİTİ: beynini biraz olsun boş bırakabilen ve bunu giderek sıklıkla yineleyen
her insan beynindeki NEyi temizlemek adına ilk adımı atmıştır.
Guruların aracı olduklarını iddia ettikleri şey (buna ister Allah deyin, ister tanrı, Ana Tanrıça, evren, pozitif enerji, ya da kuantum uzayının bir frekansı) herkesin beynine -gurusuz, gurultusuz- girmek için sabırla beklemekte. Bir küçük içten tebessüm ile onunla şu anda kucaklaşmak olası.
Allah’a, Ana Tanrıça’ya, Buda’ya, koruyucu meleğine, evren’e, kuantum uzayındaki parçacıklara, hatta kendine ve çevreye içten bir tebessüm bile zor gelenlerin… valla işi zor.
Beni özel vazifeli varlık olarak gördüğünüz için engin teşekkürler ederim. Herkes hayatta bir şey olmak ister, ben ise hep insanları rahatlatmayı, acılarını azaltmayı istedim. Nedenini hiç çözemesem de, para (ki, bu iyi bir şey değil) hep ikinci planda kaldı. Karşı koyamadığım bir itilim ile (bir otomat gibi, hatta uyanıklık içindeki bir transta gibi) öğretmeye çabalamanın önüne geçemedim.
Bir şey başardım mı?
Pek kuşkulu… Vaktim azaldı, bu yüzden istediklerimi yapamamış olmak beni üzüyor.
Ama var ya… şu lafı ettiniz ya… yalana gerek yok: Mest oldum!
Biraz ciddileşelim: Sözleriniz beni gerçekten mutlu etti. Sizin de karşınıza hep sizi mutlu edecek kimseler çıkmasını diliyorum.