YANIT
Bir olasılıkla… Çünkü yaşam genelde çok kolay bir yerdir ve zorlaştıran -fark etmeden- çekilen NE’dir. (Ataerkil kültür bu yüzden -insanları hatalı şeylere inandırıp sürekli hatalı davranmaları için- yamuk-yumuk doğrular üretir.)
“Yani benim mesela bir davayı kaybetmem negatifliğimden midir?”
Yaşamı çok küçük çaplı olaylar bazında bakarak yorumlamaya (çözümlemeye) çalışmak hata olabilir. İlerlenen yönü anlamak adına genelde “genel gidişat”a, dahası, “ruhsal açıdan genel gidişata” bakmak gerekir. Genelde ruhsal açıdan olumsuzluğa (mutsuzluğa) gidiş varsa NE çekilmekte olduğundan kuşku duyulabilir. Bunun tersi olarak olumsuzluğa pozitif tavırla direnenler ise kesinlikle kazanırlar. Dayanma ne kadar uzun sürerse, ödül o denli büyük olur.
Bizler negatif ve pozitif enerjiyi genelde yaşanan olaylardan çok, kişinin içinde olduğu ruh hali ile ölçeriz. Bu yüzden şöhretli, sevilen, zengin, güzel nice kişi yaşamına son verebilirken, mütevazi bir semtte, dar imkanlarla yaşamak zorunda olan bazı kişiler (örneğin bendeniz : ) rahat ve keyifli olabilirler. Ana hedef ruh halidir; şartlar değil. Ruh hali pozitive oldukça şartlar da düzelebilir. Kimi zaman düzelme süresi uzar, giderek yoğunlaşır… ama direnen hep kazanır. Bu süreçte bir dolu da yetenek sahibi olur.
Bu duruma örnek olarak size bir öykü anlatayım; öykü dedim, ama tarih aslında: Lidya imparatorluğu tamamen anaerkildir. Soy, kadını izler. Refah ve özgürlük bu uygarlıkta zirvedir. Kralları KArun’dur zaten (ataerkiller adamı hep kötülerler, o ayrı.) Ama bir gün ülkede kıtlık oluşur ve uzun süre geçmez. Sonunda Lidyalılar PE ile şu kararı alırlar: Bir gün yemek yemeyecek, açlıklarını unutmak adına oyun oynayacaklar, bir gün yemek yiyeceklerdir. Ama kıtlık yine geçmez. O zaman nüfusun yarısının gitmesi gerektiği kararı alınır; isteyenler gemilere binerek yeni kıyılara yelken açarlar.
O “giden” nüfus Etrüsklerdir.
İtalya bu “gidenlerle” kurulmuştur.
(Etrüsklerin biz olduğumuz hakkında Atatürk çok araştırma yaptırmış ama yerine gelen politikacılar bu işlere bakmamışlardır.)
Kalanlar mı kimdir?
Bizler. Anadolu halkı. En çok da Ege…
Lidya imparatorluğu bu “kalanlarla” kurulmuştur.
Özetle; sürekli ters giden işlerle yüklü süreçte beyindeki PE düzeyi düşürülmezse belki beklenen sonuç elde edilemez; ama çok daha iyisine sahip olunur.
Doğrudan sizin için yanıt vereyim: Sürekli dava kaybediyorsanız eğer inancınızı, kararlılığınızı (PE celp etmeyi) bozmaz, yıkılmazsanız, ya sonunda davaları kazanmaya başlarsınız, ya da belki o işten ayrılır farklı bir işe geçer ve çok daha mutlu olduğunuzu görürsünüz. Sonuç olarak istediğimizin olmamasından çok, istediğimizin olmamasına verdiğimiz tepkidir iyi sonuçları yaratan.