YANIT
Pek çok kişi bir soruyu sorduğunda, sorunun içeriğindeki konu hakkında doğal olarak kaygı bulunduğu için NE celp edeceğine inanıyor. Oysa önemli olan sorunun yapısı değil, soruş biçimi, yani soruyu sorarken beyninizdeki süredurumdur. İşi basitleştirelim: İçinizde korku, öfke, hatta kaygı benzeri duyguları engelleyebiliyorsanız (ki, bunu yapmanın yolu, rahat ve keyifli bir anınızda soru sormaktır) NE celp olmaz.
Negatif ve pozitif enerji celbi (beynin celp etme yöntemi) hakkında daha çarpıcı bir örnek vererek açıklayıcı olmaya çalışayım: Kutsal bayramlarda kurban kesen bir kişi (bu örneği Müslümanlığı kötülemek için vermemekteyim, kurban geleneğinin kökeni paganizimdir), bu işin hayrına inanıyorsa, dinsel literatürde “sevap almak” adı verilen PE celbini sağlar. Oysa o kişi kurban edilen hayvan hakkında nano-saniye kaygılandığında, ya da üzüldüğünde NE envoke etmiştir. İnsanların genelinde ise bu kaygı bulunmaktadır ve adına vicdan denir.
İşin kötü yanı şudur ki: Kişiler bu duygularını sıfırladıklarında (yani öldürülen hayvanlar hakkında hiçbir kaygı duymadıklarında) kurban keserken anlık pozitif enerji çekilecek olsa da, bu “değişikliğe uğramış kişi” bundan sonraki günlerinde birçok konuda NE celp edecektir.
Aynı durumu insan kafası kesen köktendinci militanlarda da görebiliriz. Kafa keserken çok doğru ve hayırlı bir gerekliliği yerine getirdiklerine İNANIYORLARSA PE celp ederler. Ancak buna inanmak adına gereken ve insanın doğal yapısına bulunan vicdan adlı yapıyı sıfırladıkları için yaşamlarının genelinde NE çekecek ve çok olumsuz olaylarla karşılaşacaklardır.
Bu yapı çok farklı alanlarda, beklenmedik sonuçlar da yaratmaktadır. İki örnek vereyim:
Ateistler tarafından -af buyurun- “günde beş defa anlamsız bir domalma” olarak görülen namaz olayının (ki, onların açısından bakınca bu yorum kaba olsa da gerçektir), bunun hayrına inananlara ve bu süreçte rahatlık hissedenlere PE celp edecek, oysa aynı pozitif sonuç inançsız kişilerde (şeklen namaz kılanlarda) görülmeyecektir.
[Burada bir parantez açayım: Namaz kılan kişilerin sağlığının diğerlerine göre daha iyi olduğu hakkındaki veriler okült ortamda günde beş kez Kabeye (Hacer-ül esved’e) dönüşe bağlanır. Bu düşüncenin en ateşli savunucularından biri Bülent Kısa idi ve söz konusu taşın sürekli nabız atışına benzer bir EM radyasyon yaydığını ve namaz kılan kişilerin bu yüzden “gürbüz” olduklarını öne sürerdi.]
Yine aynı nedenler gereği Kuran bayramlarında kesilen hayvanlar adına aşırı tepki veren (aşırı üzülen ya da sinirlenen) kişiler, yanlış bir iş yaptıklarını düşünerek kurban kesenler (yani keserken acı çekenler) kadar NE celp etmektedirler.
Özetle, belirleyici olan davranışlar, eylemler, sorular DEĞİL, bu süreçteki beyin elektriğinin yapısıdır. Beyin elektriği iradi olarak (örneğin sinirliyken, kaygılıyken soru sormayarak) düzeltilebilecek olsa da, bazı moral değerler (örneğin acıma duygusu) yitirildiğinde de -çaktırmadan, yani uzun vadede- negatifleşecek olabilir.