YANIT
İskender, antik yazıtlarda yer aldığı gibi insan bedenine girmiş bir tanrıdır.
Bu sözler birçok kişiyi şoke ederken, bazılarını da güldürür, nazik olanları ise tebessüm ettirir. Oysa sözler hatalı değildir. Sözlere tepki verilmesi “tanrı” sözcüğü ile evrenin bilinçli yaratıcısı eş görüldüğü için oluşmaktadır. (Bizim eğitimde yer alan “tanrı yaratmak” adlı ders başlığından rahatsız oldukları için eğitim almayan kişiler bilmekteyim.) Oysa okült dilde tanrı, evreni meydana getiren ancak -henüz keşfedilmemiş- dalga boyları, enerjiler ve enerjilerin güç taşıyıcılarıdır (yani gluon ve bozon [hatta graviton] benzeri henüz keşfedilmemiş hipotetik parçacıklardır). Bunlar dalga fonksiyonundadırlar ve majide amaç dalga fonksiyonunu parçacık şeklinde çöktürerek kaderi arzular doğrultusunda var etmektir.
Söz konusu enerjilerin yapıcı olanlarını ruhlarında taşıyan kişiler vardır. (Ruh, dalga fonksiyonundaki temel yapıdır; doğum, evren bölünmüş olduğu için -parçacık olarak- çökmek, bölünmek anlamındadır.)1
Biz -kendi inancımız dahilinde- bu insanlara “Tanrıçanın kızı/oğlu” deriz. (Kendi isteğim ile ayrıldığım sosyal medya platformuna yazar olarak girdiğimde bu ortamda söz ettiğim yapıda bir dolu insanlar iletişimimi oldu ve onların bazıları bu sitede beni izlemekteler.) Onlar hedef kimliklerdir ve NEnin en fazla saldırısına uğrayan kişiler olarak yaşarlar. Söz ettiğim yapı bazı kimselerde yaşarken oluşur, bazılarında ise doğuştan vardır; kiminde azdır, kiminde çoktur. Söz konusu enerjyi aşırı yoğun biçimde taşıyan kişilere iman (din) ortamında peygamber denir.
İskender ise bizim inancımız olarak nitelediğimiz, Müslümanlıkla arada büyük benzerlik bulduğumuz disiplinin yaratmak istediği enerjiyi çok yoğun şekilde taşıyan, bu disiplinin hedeflerinin gerçekleşmesini çabuklaştırmak ve onun gelişimini tehlikeden korumak amacı ile dünya üzerine yollanmış (ya da bedenlenmiş, çökmüş) bir ruhtur.
İskender’in dünyaya gelme nedeni -bize göre- Pers imparatorluğudur. Yaşarken, kısacık yaşamında, hem bu görevini başarı ile ifa etmiştir, hem de çok daha başka ezoterik kazançlar (bilgiler) sağlamıştır. Söz ettiğim bilgiler için dileyen Alexander Romace adlı kitaplara başvurabilir. (Bu kitapları bulmak kadar, yorumlamak da zordur, bunu da belirteyim.)
Astroloji bölümü: Eleştirinizde çok haklısınız. Bunun da gerisinde çok yoğun çalışmamız, vaktimizi -bazı arkadaşlarımın bildiği- “kopuk halka” dediğimiz şeyi aramaya vermemiz vardır. (Yaş kemale erdi, zaman azaldı ne de olsa ;-) Ancak -belki de sizi mutlu edecek- bir haber vereyim. Bir süre sonra kaldırdığımız Astroloji eğitimini siteye yüklemeyi düşünüyoruz.
Son paragrafınızda ise ne kadar ince ruhlu ve düşünceli bir kimse olduğunuzu göstermektesiniz. Lütfen değişmeyin. Biliyorum, böylesi tavırlar ataerkil sistemde layık oldukları ölçüde değer görmezler. Evet, kısa vadede bir-iki darbe alabilirsiniz de. Bunlara aldırmayın! Eskilerin sözü ile “Altının değerini sarraf bilir.” İyi (farklı) insanlar bilge olmazlarsa (ki, çokluk olurlar) negatif tarafa kayabilirler.
Ayrıca şöyle düşünün: “Eğer iyi olan kolayca ödüllendirilseydi, hayat bu denli acılarla/tehlikelerle yüklü şekilde (adamın sinirini bozan biçimde) olmazdı.” Yani insan nüfusunun çoğunluğu hatalı davranmasa çevrede bu denli kargaşa yer almazdı. Kargaşa şeklinde nitelenen ortamı yaratan hatalı davranışlar içinde “değerin farkına varmama ve onu ödüllendirmeme” de bulunur. Eğer bu gerçeği özümleyebilirseniz ve kendinizi değiştirmez, ataerkilleşmezseniz, diğerleri uzun vadede kaybeden tarafa düşseler de, siz daima karlı çıkarsınız. Mesele, gerektiği kadar bekleyebilmekle ilgildir. Elde edeceğiniz kar mı nedir? Tabii ki -PEnize paralel ölçüde yaşamınıza yansıyacak- rahat, doyumlu ve mutlu bir kader...
Yine bir atasözü ekleyeyim: Siz iyiliği (doğru davranmayı, nazik, kibar, düşünceli olmayı) yapıp denize atın, varsın balıklar beğenip yemesin; sakın aldırmayın, boşa gitti sanmayın. Emeğinizin değerini bilen, koruyan ve bağışlayan bir güç var… hem de o sanıldığı gibi göklerde değil, kalbinizin içinde… yani çok yakınınızda. Bu yüzden atladığı, gözden kaçırdığı, fark etmediği hiçbir davranışınız yok.
Değişmeyin, ona işleri -sizin adınıza yoluna koyacak ve sizi ödüllendirecek- (yani yanına alacak) zaman verin.
DİP NOTLAR
[1]
Umarım akşama kapımın önünde beni -ellerinde satırla, daha da parçalamak üzere- bekleyen parçacık fizikçileri olmaz. ;-)