722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Pozitif Enerji Eğitimi Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ SORULARI
30 Ağustos 2019
Tahta oturmak

Sevgili Janus üstadim. Yari psikolojik yari içsel bir soru soracagim. Inceleyebildigim tüm dinler, ögretiler hep boyun egdirme üzerine nedendir çözemedim ama bu böyle en azindan ben böyle anladim. Bu yazi da kaç soru olacak bilmiyorum ama sormam gerek umarim saçma bulmazsiniz (eger saçma bulursaniz da saçma olduguna dair beni ikna edin lütfen yoksa yakacagim contayi :d) Neden bu kadar tapinma meraklisiyiz? Gögsümüzü gererek çikalim ölümden ötesine ve biz geldik ya denk olacagiz yada kapisacagiz diyemiyor muyuz?

Veya ben neden boyun egmeyi kabul edemiyorum. Tamam kabul ederim eyv ama bu kabullenis de karanlik bir düsünce ile olur umutsuz bir sekilde. Buna da inançlar karsi çikiyor. Isik ve umut falan bunlar inançlarin sevdigi seyler. Benim gördügüm ve yasadigim hayatta isik pek yok. Dünya bu kadar kan ve pislige bulanmisken nasil bir seye boyun egilir ki. off kafam karisik. Hem yok olasim var hem de her seyi deneyimleyesim var. Var mi var olustan bir çikis? Silinip gidemiyor muyuz? yada Beynimi kapatamaz miyim boyun egmek için? Her sey sahteyken hersey aldatmacayken, nasil oluyor da Bir seylerden emin olabiliyorsunuz?

Ve son olarak herkesin isiga gittigi bu yolda benim geri dönüp karanligin dipsiz uçurumuna atlamayi istemem.... ?

YANIT

Yine kuantum mekaniğinden başlayalım: Bir çok fizik dehasına göre kuantum uzayının derinlerinde bir katman daha vardır. (Bohm’un Implicate Order’ı, Sir ünvanlı matematikçi Penrose’un “Platonik değerlerin kaynağı” non-computable ortamı…) Kısaca bilim adamları, kendi inançsızlık yapıları içinde (bu sözlerimde bir küçümseme yoktur) tanrıyı giderek tanımlamaktadırlar. Ancak bu düzey ile (“pilot dalgalar” var olsa da) tam bir kontak yoktur… olamamaktadır… Bu engellenmenin nedeni ise ışık, yani Yahveh tarafından yaratılmış “ışık hızı”dır. EM dalgalar ışık hızını geçemezler ve beyindeki bilinç bir EM dalgadır (Bkz. ETC - Electromagnetic Theories of Consciousness).

Böyle bir yapının -bizim kültürümüzde bile küçümsenen bir maganda benzeri- buyrukçu, ezici, baskıcı, ben merkezci vb. olacağını düşünmek en basiti ile gülünçtür.

İnsanlara itici gelen, bu yüzden giderek tanrı yerine “evrenden” dilekte bulunan kişilerin doğmasına neden olan bu despot tanrı modeli gerçek dışıdır ve temelinde sadece Yahudiliğin her dini etkisi altında tutması vardır. Yahudiliğin tek tanrısı (Kabala’nın yaratıcısı) Yahveh’in ise kim olabileceği hakkında epey yanıt yazdım.

Bizim inancımıza göre Müslümanlık Allah’ı, binyıllarca farklı kültürlerde ortak şekilde görülen Baba Tanrı modelinin modernidir. “Müslümanlık en modern dindir” sözü -bana göre- bu gerçeği vurgulamaya çabalamaktadır. Apaçık olmasa da, verilmek istenen mesaj, Allah’ın, eskinin Ay tanrısının modernize (gerçek) hali ile görülebilmesi aşamasıdır. (İnsan bilinci geliştikçe, yaratıcı da daha net algılanmaya başlanır.) Batılı araştırmacılar bu konuyu en olumsuz şekilde dillerine dolarlar, “Allah bir ay tanrısıdır” şeklinde iddialar öne sürer ve bunu bazı argümanlarla bir anlamda kanıtlarlar. Burada gözden kaçan, Allah’ın gerçekten de -genelde Ay tanrısı olan ve Ana Tanrıça’nın eşi Baba Tanrı’nın- gelişmiş, çağdaş insan beyni ile reel kontak kurmuş hali olduğudur.

Ve bize göre o Yahveh değildir.

Yahudilik, Mısır’da çıktığına göre bir anlamda en eski dindir, çok güçlüdür. Her yerde izi vardır. Maji sanılan ve korkulan (gerçekten de itici olan) her şeyin özü Kabala, bu denli eski ve Yahudilik dini kadar etkindir.

Ne yazık ki Müslümanlıkta da -tıpkı bir zamanların (örneğin Sümer ve Mısır kültürünün) şifa aracı majinin sızıntılarla bozulması gibi- Yahveh sızıntıları vardır. Ben bu yanlış anlaşılmanın doğrudan Kuran kaynaklı olmadığını düşünüyorum. Ama Müslümanlık benim konum değil, kesin bir şey söyleyemem. Pop kültürde Yahudilik (adı Yahudilik olmadan) o kadar etkindir ki, giderek Müslüman yaratıcısına da “bulaştırılmıştır”.

Fazla uzattım: Sözün özü, iyiliğin odağı yaratıcının ana hedefi boyun eğdirmek olamaz. 1400 yıl önceki bilinçlere bazı şeyler belki ancak böyle anlatılabilecektir, ya da böyle anlaşılmıştır, bilemem; ama bildiğim iyiliğin (pozitif enerjinin) ki, sinesinde bolca sevgiyi içerir, boyun eğdirmenin olduğu ortamda var olamayacağıdır.

Şimdi sorunuzdan alıntılarla sizi yanıtlayayım:

“Benim gördügüm ve yasadigim hayatta isik pek yok. Dünya bu kadar kan ve pislige bulanmisken nasil bir seye boyun egilir ki.”
Bu evreni sadece SİZİN yarattığınız hakkında pek çok kez yanıt verdim. Düşüncenizin yanlışlığını görmeniz adına onlara göz atmanızı önerebilirim. Beyin elektriğinizi pozitive ettiğiniz oranda (acı/korku/öfke üçlemesini aştığınız miktarda) yaratıcı ile senkronize olup, ona yakınlaşacak, giderek onun koruması altına girecek ve güzel şeyler yaşamaya başlayacaksınız.

“Var mi var olustan bir çikis? Silinip gidemiyor muyuz?”
Hedef zaten silinmek… Tanrı olarak adlandırılan öncel evren ile kontak kurup eski yerimizi almak ve rahata ermek. Buna silinmek de diyebiliriz.

“Her sey sahteyken hersey aldatmacayken, nasil oluyor da Bir seylerden emin olabiliyorsunuz?”
Sevgili kardeşim, her şeyin sahte olduğu evreni yaratan sizin öfkeniz. Sizi suçlamıyorum, hepimiz, makrokozmastaki her bir insan, aynı yollardan geçiyor. Yukarıdakinin (yaratıcı kalptedir, üstte değil) amacı zaten size bunları yaşatıp makrokozmosu parçacık konumunda tutmak. Parçacık konumu, bölünmüşlük demektir.

Ben nasıl emin oluyorum? Yaşayarak. :)

“Ve son olarak herkesin isiga gittigi bu yolda benim geri dönüp karanligin dipsiz uçurumuna atlamayi istemem”
Bu bir karakter olayıdır. Nasıl kimi kişiler adrenalin sporlarına düşkünseler, kimileri ise tığ işi yaparak keyif duyuyorsa, bazı kişilere karanlık, bilinmezlik, farklılık, isyan vb. ortamı tatmin edici gelir. Şunu anımsayın: İnsan HER ortam ve karakterde PE yakalayabilir. Kimliğinizi ve zevklerinizi değil, düşünce biçiminizi değiştirin. Örneğin -sizi tenzih ederim- kötümserliği, kolay öfkelenme huyunu, kendine acımayı, kendini üstün görmeyi vb- geride bırakmak PE celbine büyük bir adım atış, paralele sıçrayıştır.

Işığın var edildiği bir evrende yaşarken, ışıksızlık ortamında kalmak hoş bir şey değildir. Bizim karşı tutumumuz ışığa değil, IŞIK HIZINADIR. Işığın olmadığı -bize göre- kutsal deniz diplerinde DE pırıltı vardır. Fosfor anaerkide kutsaldır. Beyin elektriğinde ve Posner molekülleri temelli nöron çakmaları teorilerinde ana roldedir. Müslümanlıkta “nur” olarak isimlendirilir.

Soruları yanıtladıktan sonra size bazı önerilerde bulunayım:

Size öğretilenleri unutun; dini, felsefeyi unutun.

Bir derin nefes alın, kıyafetleriniz atın, açık havaya çıkın (tabi ki imajinatif olarak :D ).

Adına ister iyilik deyin, ister sevgi; bu kavramlar size cazip gelmiyorsa (bana yıllarca gelmemiştir ;-) şenlik deyin, keyif deyin, eğlence deyin, dostluk/coşku/heyecan/tatmin deyin; sizin beyin yapınızda, SİZE mutluluk veren kavramlardır iyilik. Ve bunların bir ana merkezi, çıkış noktası vardır. Ona; RAHATLAMAYA ÇALIŞARAK ulaşmaya çabalayın.

Hafiflemeye uğraşın.

Beyni bir süreliğine kapatın. (Açma zamanı gelecek, beyin bize süs diye verilmedi ama önce bazı sınıfları geçmek şarttır.)

Sadece “keyifli + sakin” bir ruh halini temel oluşturma savaşına girin.

Başardığınız oranda renkler canlanacak, insanlar dostlaşacak, sorunlar yok olacak, kabus bitecek, pınar fışkıracak, güneş doğacak, mehtap parlamaya koyulacaktır. Giderek kendinizi gözlerinizi -duyacağınız mutluluktan- sulandıracak bir paralelde bulacaksınız. (Bu sözlerim romantik ümitlere değil, kişisel deneyimlere dayalıdır.)

Orası gerçektir.

DEĞİL!

Orası gerçek değildir!

Beklediğinizi duymadınız değil mi? Ama hatalı bir laf etmedim.

Gerçeklik diye bir şey yoktur ki orası gerçek olsun. (Bu konuda bilimsel referanslarla bir yazı dizisi hazırladım.)

Bu yüzden “orası” da gerçek değil, pozitif beyin elektriğinizle yarattığınız kendi özgün cennetinizdir! İş ki beyninizde PE olsun, hatalı model/istek yoktur.

Kuantum fiziği temelli “kişisel bilinçle yaratılan evren” teorisi, Müslümanlıkta şöyle ifade edilmiştir: “Allah ‘Benden isteyin’ der”. Bu popüler Müslümanlık inancının çıkış noktası ise Mümin suresi, “Bana dua edin, size icabet edeyim” şeklindeki 60. ayettir. Allah her şeyi vermeye hazırdır. (Bir kez daha yukarıdaki cümleyi yineleyeyim: "İş ki beyninizde PE olsun, hatalı model/istek yoktur.")

Bizim 722 adını verdiğim yorumumuz ise şöyledir: Beyindeki alan pozitifleştirildiği ölçüde Yaratıcı (ya da Platonik değerlerden yapılı derin kuantum alanı alan) ile kontağa geçilir; giderek koparıldığımız bu alanla senkronizasyon sağlanır; sonuçta cennet adını verebileceğimiz ana alandaki eski mekana varılır.

Bu duruma sizin değiminizle “bilincin silinmesi” denilebilir. :) Ama aslında gerçek anlamı ile yaşamaya başlamaktır belki de!


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -