“Inanilan seyin tam tersi olmasi olayi hakkinda ne düsünüyorsunuz?”
Yahveh’in insanlara attığı en büyük kazık olduğunu düşünüyorum. Bu eğilimin gerisinde “cezalandırılma” inancı, daha doğrusu “cezalandırma hakkında korkutma, korku yaratma” vardır ve temeli Tevrat’tır. Yahudilik antik Mısır’da doğduğuna, antik Mısır bilinen en eski inanç olduğuna göre verilen hasarın büyüklüğü kolayca görülecektir.

Tevrat’ta (büyük kısmı tarihsel bilgilerdir) insanların Yahveh tarafından neredeyse her şey için sürekli ve ürkütücü şekilde cezalandırıldıkları anlatılır. Öğretinin temel prensibi budur. Söz edilen antik yaklaşım, Jung’un “Kollektif Bilinç Dışı” ve Roger Nelson'ın "Kürsel Bilinç Teorisi" ile anlatıldığı şekilde, insanlığın beyin elektriğinde topluca ve köklü şekilde yer etmiştir. Bu inanç ne yazık ki misyonerlerle (misyonerler Hıristiyanlığı değil, aslında Yahudilikle zirveye ulaşan ataerkiyi yaymışlardır) Afrika yerlilerinin kültür ve beyin elektriği yapısına dek sokulmuştur. İlk başta kutsal önerilerle alay eden yerliler, yüzyıllar içinde aynı batılılar gibi göklerdeki bir şeyden korkan, edilgen kimliklere dönüştürülmüşlerdir. Oysa öncel inançlarında -doğa olaylarına bağlı- tanrılar olsa da, Yahveh benzeri SAVAŞÇI tanrılar (hazret Tevrat’ta kendini bu şekilde tanıtmaktadır) yer almamaktadır.

[Anaerkide zenciler kutsaldır. Uzun yıllar boyunca sadece dans ve spor ile ilgilenen batılı zenciler, kuantum mekaniği sonrasında, aynı kadınlar gibi, hızla bilim ortamına girmektedirler. Benzer durum -bir diğer kutsal ırk olan- Hintlilerde de izlemektedir. Hint bilim insanları yayınladıkları raporlarla batıda hızla ön plana geçmektedirler. Gelecekte kadınlar, zenciler ve Hintliler, beyaz-aryan-ataerkil-yayılmacı-liderci ırkı geride bırakacaklardır.]

Yahveh olarak adlandırılan alan ve frekansın hasarı neredeyse her coğrafi bölgede yaygındır artık. Örneğin Kamboçya'da çok ilgimi çeken bir inanç vardır ve kaynağı aynı korkutmacadır. Pirinç işçileri mahsulün iyi olduğu mevsimlerin sonunda toplanıp ellerini göğe kaldırırlar ve yukarılardaki tanrıya “Pirinç kötü, pirinç kötü” diyerek seslendikleri bir ritüel yaparlar. Amaç, iyi bir şey olunca kendilerini cezalandıracağına emin oldukları göksel tanrıyı aldatarak sakinleştirmektir!

Bu yaklaşımın daha da derininde “insanın istediği, yani kendine mutluluk ve keyif verecek hiçbir şeyin olmayacağı”na inandırılmışlık vardır. Kalıp inanca göre dünya kötü, zor, tehlikeli bir yerdir. İnsanlara süreli mutluluk verecek şeyler asla kalıcı değildir, belirli ve baskıcı (doğa dışı) kuralların (buyrukların) dışına çıkıldığında insanlara acı yollayan üst otorite bir tanrı vardır.

Ne yazık ki bu inanç pop kültür tarafından Müslümanlığın tanrısına -Allah’a- bile atfedilir oluştur.

Oysa gerçek bunun tersidir.

Evren, yani bu evrendeki yaşam, bir orta noktadır ve beyin elektriğinin yapısına göre -asıl/temel mekan olan- cennet ile kontak imkanına (yani çok keyifli hayatlar sürme şansına) sahiptir. Korkutmanın nedeni zaten bu gerçeği saklamaktır.

Korku varsa, dalga fonksiyonun çöküşü çok kesin, kati ve ani olmaktadır. Bu yapının ezoterimdeki (bilim dışı) açıklaması ise korkunun bir duygu değil, bir varlık olduğu ve korku duyulmasının nedeninin bu varlığın obsesyonu (saldırısı) sayılmasıdır. Bazı çağdaş (bilim dışı) kuantum düşünce tekniklerinde korkunun kuantum sıçraması yaptığı bilgisi yer amaktadır.

Sizin (hatta insanların neredeyse geneli) için de aynı şey söylenebilir: Beyninizde size mutluluk vereceğine inandığınız şeyin tersinin gerçekleşeceği inancı vardır, bunun temelinde binyıllar öncesinde insanın ortak bilincine yerleştirilen kalıp bulunmaktadır. Bu kalıbın yarattığı korku ile evreni bu yönde var etmektesiniz.

“Siz ne düsünüyorsunuz? Tam tersi seklinde inanmaya devam mi etsem yoksa normal sekilde mi inansam?”
Beyninizde “Olmaz dersem oluyor” kalıbı varsa önerim bu -yaşamı gereksiz yere renksizleştirici, zorlaştırıcı- kalıbı dağıtmanızdır. Kalıbı kişisel çabanızla da dağıtabilirsiniz, ama evrenin gerçek çalışma prensibini öğrenirseniz, inancınızı artacağı için işler kolaylaşır. Evrenin işleyişini ise somut şekilde SADECE kuantum mekaniğini öğrenerek bilebilirsiniz.

Size fizik kursuna yazılın demiyorum, ama olağan kişilerin anlayacağı düzeyde bilgi veren odakları (örneğin bizim siteyi)¹ izleyerek evren gerçeklerini kavrayabilirsiniz. Unutmayın ki temel prensipler deneysel ortamda kanıtlanmıştır. Böylece evreni kendi düşüncelerinizle yarattığınızı açıkça görür (anlamsız inançların anlamsız inançlar olduğuna inanmaya başlar), beyin elektriğinizi yeniden programlar ve giderek doğru (doğaya/özgün yapıya paralel) şekilde düşünmeye başlarsınız. Evrenin temel yapısı (cennet) iyidir. Gerçek yaşam, ölüm ötesi olarak adlandırılan ışık hızının ötesidir. Işığı, ışık hızını (daha doğrusu, ışık hızının engelleyiciliğini) yaratan Yahveh’tir. Bu gerçek Tevrat’ta yazmaktadır. Işık hızının ötesi ile varılan gerçek evren (bazı parçacık fizikçilerinin bile giderek kabul ettikleri gibi) iyidir. İyi (pozitif) düşünce ile oraları ile kontağa geçer ve zaman içinde artan ivme ile oradan beslenmeye başlarsınız. Ve bir bakarsınız, ne isterseniz oluyor!

Bir kez daha yineleyelim: Ana tema (yapı) her isteğin olması üzerine programlıdır. Ancak İSTEĞİ MEYDANA getiren beyin dalga boyu negatif ise (kişi hatalı bilgilere inanmışsa büyük olasılıkla negatiftir, ataerkil kültür bunun için, hatalı bilgiler yaygın olsun diye vardır) negatif alanla kontağa girer. NE yapısı gereği isteği böler, isteğin realize olmasını engeller. Oysa düşünce sisteminin (karakterinin) giderek pozitive olması ile pozitif enerji ile (Müslümanlıkta Allah ile, paganizmde Ana Tanrıça Baba Tanrı ile, bilim ortamında pozitif alanlarla) kontak oluşur ve bu kontak ile özgün yapı aktive olur, istekler karşılıksız verilmeye başlanır. Daha basite indirgeyelim: Pozitif beyin elektriği ile istenen HER ŞEY gerçekleşir. Bu yapı iman ortamında “duanın kabul olması için temiz kalp” şartına bağlanarak yansıtılmıştır. Pozitif elektrik sahibi insan dinlerde “iyi insan" olarak nitelenen modeldir.

Sözün özü, isteklerin tersinin olması, ya da “çok gülünce, çok ağlanacağı” düşüncelerinin ilk kalıbı NE tarafından yaratılmış olsa da, süresi ve gücü kişisel beyin elektriğinin yapısına bağlıdır. Evrende hiç bir şey kalıcı değildir; makrokozmozun temeli değişim üzerine kuruludur. Bu yüzden değişmek son derece kolay, en azından olasıdır.

[1] Kuantum mekaniği hakkında bilgi almak adına bana, bu sayfa aracılığı ile de istediğiniz kadar soru sorabilirsiniz.