722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

EZOTERİZM

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM EZOTERİZM SORULARI
7 Ağustos 2019
Kiyamet-Masonluk-Lucifer-Kabala

Selamlar Janus,Sizce kiyamette gerçekte neler oluyor-olacak? Olayi yari tanrilar ademoglu açisindan sorgulayabilirmisiniz? Hipnoz hakkinda bi bilginiz varmi? Ekminezi yöntemiyle geçmis yasamlarin hatirlanabilmesi görüsüne katiliyormusunuz? bu mümkünmü,Masonlukta belirtilen evrenin ulu mimari sözüyle sizce ne anlamaliyiz? Lucifer ögretisiyle Kabala ögtetisi sizce ayni seylermidir,,bu sayfa için tsk. ederim,,cevabini bulamadigim sorularin cevabini bu sayfada buldum,,iyi günler

YANIT

Bu kadar can alıcı önemi olan soruyu bir yanıtta vermem gerektiğine göre konuları biraz “es geçmek” zorunda kalacağım; aslında sorularınız her biri başlı başına bir yanıt gerektirmekte.

Hipnoz ve ekminezi hakkında hiçbir bilgim yok. Biz yapı olarak beyni şifa yaratma amacıyla olsa bile herhangi bir yöntemle “kurcalamayı” doğru bulmamaktayız. Majide en gerekli dalga boyu olan gamaya ulaşmak için BİLE ek yönteme karşıyız. Bizim inancımıza göre “var olan yeterlidir”.

Dedem Kültür locasının Büyük Üstatlarından olsa da, Masonluk öğretisine de merakım olmadı. Onlar hakkında yaşayarak öğrendiklerimi (izlediklerimi) kısa öykü şeklinde yazdığım bu yanıttan öğrenebilirsiniz.

Şimdi de cevaplarını bildiğim sorulara geçeyim ve Kıyamet ile başlayalım: Müslümanlıkta ve Hıristiyanlıkta iyilik ve kötülüğün son bir savaşı olacağından söz edilir. Bu düşünce neredeyse tüm İlk Çağ mitolojilerinde farklı iki varlığın (genelde hava tanrısı olan bir baş tanrı ile su veya deniz ejderi olan bir diğer tanrı) arasında geçer. Mitolojilerde bu savaş olmuştur aslında ve ejder yenilmiştir.

Bizim inancımız ise farklıdır; ki, muhakkak ki bu soruyu bana sorduğunuza göre 722 sistemindeki düşünceyi öğrenmek istemektesiniz.

Araştırmalarımıza dayanan düşüncelerimize göre Öncel Evren adlı bir yapı vardır ve bu yapı Big Bang öncesinin -bir anlamda- evrenidir. Madde ortamı değildir, bir çeşit dalga fonksiyonundadır. Bu ortam -Müslümanlıkta, mitolojiler dahil diğer hiç bir inançta olmadığı kadar gerçekçi şekilde betimlenen- “cennet”tir. Bir gün (tek tanrılı dinlere göre Şeytan tarafından) saldırıya uğrar ve bir parçası kopar, böylece dalga fonksiyonu çöker ve parçacık olur, makrokozmos meydana gelir. Aslında saldırıya uğrayan kısım -Yahudilikte yılanın insanı anlatması olarak ifade edildiği üzere- sadece "insan bilinci" olarak adlandırılabilecek bölümdür. Zaten kuantum mekaniğine (Bohr'un Kopenhag Yorumuna ve kimi Nobel ödüllü olan Stapp, von Neumann ve Wigner benzeri fizikçilere) göre evreni ölçümü/bakışı ile yaratan insan bilincidir. Bu yüzden makrokozmos hem aldanmış (Şeytan’a aldanmış, yani hatalı yapıdaki) insani bilinç, hem de insan tanrının parçası olduğu için tanrısallık taşımaktadır. Yine bu yüzden makrokozmos (ayni bizim evren) iyilik ve kötülüğün orta noktasıdır (bir anlamda çarpışma mekanıdır).

Cennet (iyilik) hala var olduğuna göre, belki de Tanrı ve Şeytan, ya da pozitivite ve negativite arasındaki bir son savaştan söz etmek çok da doğru değildir. Bu yüzden son savaşın, sadece madde evreni boyutunda (insan bilincinde) yaşanacağı düşünülebilir. "Son savaş" olarak nitelenen an, bütünden (Tanrıdan) koparılan bilincin (makrokozmosun) ya tanrısallığını, pozitivitesini yitirerek tamamen kopması (Büyük Yırtılma); ya da yok olması (yani Tanrıya/cennete yeniden bağlanması) olayının mecazi anlatımıdır.

Lucifer ve Kabala sorunuz yanıt vermek için ise Lucifer’ın kim olduğunu iyi bilmek gerekir.

Hıristiyanlığa göre Şeytan’dır… yani kötülüktür. Peki, Hırstiyanlık ve Yahudliğin ortak şeytanı kimdir? Hayır, sandığınız gibi kötülük değildir. Tevrat (Eski Ahit) kötülüğünü daha iyi anlamak adına Yahudilerin tarihini basitçe özetlemek iyi bir adımdır:

Olaylar, Yahudilerin hz. Musa tarafından Mısır’dan çıkartılmaları ile başlar. Kavim olarak 40 yıl boyunca kalacak yer bulamadan çölde dolaşırlar, defalarca Musa’ya karşı isyan ederler, her seferinde Yahveh tarafından korkunç cezalara çaptırılırlar, sonunda bir toprak zapt ederler ve krallık kurarlar. Ama Yahveh onları yeniden cezalandırır, böylece bu krallık ikiye bölünür. Ama zaman içinde bu iki krallığın ikisi de defalarca paganizma döner ve döndükleri için Yahveh tarafından yine korkunç cezalara çarptırılırlar. Söz konusu olaylar Eski Ahit'in ana konusudur. Barışçılıkları ve yüksek uygarlık düzeyleri ile tarihe geçmiş olan anaerkil krallıklara savaş açarlar. Ancak asıl hedef -hepsi de mısır, tahıl, deniz vb. tanrı ve tanrıçası olan- pagan tanrılara tapımı yok etmek midir... yoksa toprak kazanmak mı? O bölgede, -yani Yahveh'in Yahudilere "vaat ettiği" topraklarda- hala kan döküldüğü fark edilirse rahatsız edici sonuçlara varılabilir mi?

Neyse... Konumuza dönelim. İşin ilginç yanı bu tanrı ve tanrıçaların hiçbir savaşçı (yani cezalandırıcı, acı verici) tarafı yoktur. Ceza ve acı, sürekli melekler (ki, bu melekler insanlarla güreşen, tekerlekli araçlar kullanan, yani bizim bildiğimiz meleklere benzemeyen farklı meleklerdir) ve Yahveh tarafından verilir. Aynı durum İncil, Vahiy bölümünde de görülür. İnsanlara -detayları gerçekten de okuru ürkütecek dehşette- cezaları verenler, yerden/sudan çıkan canavarlar, Lucifer, Babil fahişesi vb. değil, meleklerdir.

İncil’in kötü varlığı Babil Fahişesi, adı üzerinde, Babil’de tapılan aşk tanrıçası Aştoret’ten başkası değildir. Aştoret (ya da Astarte) ise Sümer'in (şirin aşk tanrıçası) İnanna'sıdır.

Korkunç Şeytan Lucifer, anaerkil dünyanın Venüs yıldızıdır. Ataerkil din adamları tarafından bir iblise dönüştürülür. (Lucifer’ın gerçek kimliği için 3. Lucifer/Şeytan... Yani Venüs! adlı yazımı okuyabilirsiniz.) Lucifer, seher yıldızının oğludur; seher yıldızı ise astrolojide ve okültizmin her dalında aşk, dostluk, uyum, güzellik sembolü Venüs gezegendir.

Tevrat - İşaya 14
12 Ey parlak yıldız, seherin oğlu, Göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, Nasıl da yere yıkıldın!
13 İçinden, “Göklere çıkacağım” dedin, “Tahtımı Tanrı'nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; İlahların toplandığı dağda, Safon'un doruğunda oturacağım.
14 Bulutların üstüne çıkacak, Kendimi Yüceler Yücesi'yle eşit kılacağım.”
15 Ancak ölüler diyarına, Ölüm çukurunun dibine İndirilmiş bulunuyorsun.

(Venüs gezegenini bir oğul yaratıp erkekleştirerek liderlik arayışındaki savaşçı bir tanrıya dönüştürmek ve ardından "gürül gürül" bir ataerkil jargon ile lanetlemek bence epey gülünçtür.)

Özetle, ortada aslında kötülük olarak adlandırılacak iki ayrı ekol vardır: Bir yanda Yahudilik ve Hıristiyanlığın şeytan dediği ama gerçekten nasıl bir kötülük yaptıkları belirsiz olan anaerkil düzen; diğer yanda insanlara acı çektiren olgular…

[Müslümanlık ise bu ikileme hiç düşmez. Şeriat’ı (uygulamaları diyelim) bir kenara ayırırsak, Müslümanlıkta iyilik, kavramsal olarak, açık ve nettir. Ölüm sonrasında tatlı dağıtmaktan, fitre ve zekata, suyun kutsanmasından, efendiliğin ve güzel gönüllülüğün yüceltilmesine dek varan spektrumda iyilik, basbayağı bildiğimiz (hani annelerden, babalardan öğrenilen, çocukken yapılınca “aferin” alınan, büyükken yapılınca efendi/yardımsever vb. gibi niteliklerle onurlandıran kavramlar) iyiliktir. Hz. Muhammet’in hadislerinde yer alan sözlerin bir çoğu batıda Best Seller olmuş bir roman kahramanının sözleri olarak okunsa, o kahramana en çağdaşından, en dinsizine dek neredeyse herkesin bağlanmamasına, en azından sempati duymamasına, neredeyse imkan yoktur. Dahası; Yahudilik ve Hıristiyanlıkta günah olan tensel zevkler, Müslümanlıkta -belirli biçimler verildikten sonra- yüceltilir. Kutsallık ile yaşamdan imtina, hiçbir zaman bağdaştırılmaz, hedef olarak gösterilmez. Bunun için Müslüman din adamlarının bir ölçüde de olsa tensel zevklere ya da lüks yaşama olumlu yaklaşımları, birçok batı düşünceli (ki, batı düşüncesinin temelinde doğal olarak Yahudilik ve Hıristiyanlıktan esintiler boldur) aydın tarafından deşifre edilemez.]

Kabala ise tamı-tamına Tevrat’tan alınmış, yani Yahveh öğretisi üzerine kurulu (hükmetmeyi üstte olmayı yüce bir şey olarak gören, doğal olan her şeyi kısıtlayarak iyiye gidileceğini savunan) bir öğretidir. Çalışmada kullanılan meleklere bile icbar ederek, onları korkutarak iş yaptıran, sonra da onlardan korkup çemberlere giren, yani korku ve hükmetme temelli bir mantıkla doludur. Ataerkil kültür etkisindeki beyinler bunları -gün içinde benzer düsturlarla yaşadıkları için- fark etmeyebilirler. İşte, işin en kötü (beyne ve maji denilen doğallığa dayalı sisteme) zarar verici yanı da budur. Majinin lanetlenmesindeki en büyük neden, Kabala adlı sistem ile genelleştirilen ve maji sanılan acayip (ve ürkütücü) uygulamalardır. Musa öncesi Mısır ve Sümer'de maji bir tedavi yoludur. Tanrılar listesinde (Set dahil) lanetleyici bir güç yer almamıştır. Lanetleme adlı uygulamalar (insan acısı yaratmak adına tanrı kullanımı) Kabala ile ortaya çıkmıştır. (Oysa buna olanak yoktur. Konu ile ilgili bilgi almak için MAJİ (Büyü ve Büyücülük) Nedir? linkinin "4- BÜYÜ İLE GENELDE İNSANLARA KALICI VE ÖNEMLİ ZARARLAR VERİLEMEZ" adlı başlığını okuyabilirsiniz.)

Majide başarılı olmanın başlıca yolu pozitif enerjidir; çünkü negativite adlı frekans kişi neyi hedeflerse onu yok etmeyi, ona engel olmayı yaratacak yapıdadır. Pozitif enerji ise 3. kişilerin yaşamına müdahil olmayı değil uygulamak, akıllarından bile geçiren insanlarda bulunmaz. Majinin kuantum mekaniği öncesindeki devirlerde yasaklanması doğaldır; çünkü onun gerçek yapısını anlamak ve doğru kullanmak için kuantum fiziğini bilmek şarttır. Gelecekte majinin yeniden insan dostu kimliğine geri iade edileceğine gönülden inanmaktayım.

Son olarak: Maji yapmak isteyen kişilerin aslında bizim eğitime ve özellikle Kabala benzeri sistemlere de ihtiyacı yoktur. Temiz ve korkusuz bir beyin elektriği ile, alınacak sonuçlara dürüstlükle razı olan (imanlı kişilerin “en hayırlısı ne ise o olsun” yaklaşımında) bir bakış açısı içinde, -inanca göre- ister yaratıcıya, ister fizik bir yapıya, dileği deklare etmek, istekleri elde etmenin en kolay yoludur. Bu konudaki başarısızlığın nedeni, beyin elektriğinin pozitivite eksikliği ya da güçsüzlüğüdür. Olumsuz düşüncelerin, korkunun ya da kuşkunun kırıntısı varsa, başarı şansı da bu oranda yitirilir. Majikal pratikler, söz konusu beyinlerdeki eksikliği onartan aracılardır.

Gönlümü okşamak adına bana yolladığınız armağan sözcükler için gönlümden teşekkürler. Çok mutlu oldu... Aman fazla kaçırmayın onurlandırmayı, şımarabilir. :)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -