YANIT
Vay! Benim en sevdiğim soruculardan biri (bana yolladığınınız parçaları aldığımda acayip güzel bir ortam olmuştu:) bana soru sormuş yine! Size yüreğin en derinlerinden bir SELAM!
Size duyduğum yakınlık (sempati) nedeni ile biraz ters konuşacağım.
[Benim pozitif olan yanım sadece sosyal maskemdir. (Bu bir aldatmaca olarak algılanmasın, mesafeli ilişkilerimin olduğum kişilere yürekten pozitif hislerle doluyum.) Ancak özel hayatına almak için seçtiğim ya da kendime yakın hissettiğim, fazla önemsediğim insanlardan sanırım biraz fazla beklentilerim ve önemli ölçüde sabırsızlığım var. Bu durumu en iyi şekilde bana en yakın olan öğrencilerim bilir.]
Ve sürtüşmeye başlayalım: “Üst” lafını duyunca biraz gerilenlerdeniz. Neyse, bu pek önemli değil; çünkü siz “üst” sözcüğü ile diğerlerine üstün gelmeyi hedeflemiyor olabilirsiniz. Ancak yine de sizin gibi neşe yaratıcı (parça yollama fikri süperdi) bir kişinin astral yolculuk, zamanda tatil, beyin EM alanları ile break dance benzeri konulara merak sarması hiç hoşuma gitmedi. Bu yüzden sözlerim de sizin hoşunuza gitmeyecek olabilir.
Duyu ötesi olarak adlandırılan neredeyse tüm algılar aslında DOĞAL insan yetenekleridir. Bunlar doğal oldukları için yetenek de sayılmazlar, sadece özelliktirler. Yani içgüdü ya da sezme denen hisler hepimizde embed olarak vardır.
Bu konudaki bilimsel kanıt Roger Nelson’ın “Küresel Bilinç” projesi ile kesin denebilecek şekilde ortaya çıkmıştır. Proje, Rastgele Sayı Üreticileri ile yapılır. Bu aletler, düşüncelerini kendilerine odaklayan sıradan insanların varlığı ile sapmaktadır. Sapma düzeyi dünya üzerinde gerçekleşen önemli olaylar ile artmaktadır. En önemli sapma 11 Eylül’de gerçekleşir. Asıl ilginç olan sapmanın uçakların çarpmasından ÖNCE başlamasıdır.
Neden bu yetenek bizlerce bariz şekilde yaşanamaz, fark edilemez?
Bu durumun nedeni beyin elektriğindeki NE dediğimiz frekansın varlığı ile bu kapasitenin gömülmesi, yani bölünmesi, bizden ayrılması, uzak tutulmasıdır.
Duyu ötesi algı olarak da isimlendirilebilecek bu yetenek nasıl geliştirilir?
PE miktarının artışına paralel olarak yetenek de gelişecektir.
Bu yüzden size sezginizi arttırmak ve artan sezginizle farklı diyarlara ilerlemek adına önerebileceğim şey beyin elektriğinizi pozitive etmenizdir.1
Beyin elektriğini pozitive etmenin metodu ise beyni astral seyahate çalıştırmak, ya da zorlu beyin egzersizleri yapmak değil; an bazında, şartlar ne olursa olsun, şen, havai, hafif, neşeli, pozitif, heyecanlı, keyifli ve rahat (evet, rahatlık anılan duygular sonucu daha kolay elde edilir) bir beyin süredurumunu yaratmayı öğrenmektir.
Bu durum çok güzel bir paralel evrene atlamaktan başka bir şey değildir. Atlanan paralel evrende ortam (eviniz, işiniz, eşiniz, aileniz, arkadaşlarınız vb.) aynıdır; ama sorunlar artık azalmakta, hatta kimi zaman sihirli bir değnek dokunmuş gibi çözülmektedir.
Dahası; beyninizde söz ettiğim yetenek var edildikçe -bir bonus olarak- giderek gerçekleri görmeye başladığınızı, yani eşyanın gerisindeki -ataerki tarafından saklanan- hakikati fark etmeye koyulduğunuzu şaşkınlık ve mutluluk içinde izleyeceksiniz. Demek ki, PE celbinden önce astral ya da zaman somununa yönelmek, tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkmakta olduğunuzu işaret ediyor olabilir.
Derinlere dalmayı hak etmek (ya da güvenle dalmak) için, önce basitte erk sahibi olmayı becermek şarttır.
Bu yüzden yaldızlı kaftanlara bürülü spiritüel guruların, okült liderlerin, idea/izm yaratıcılarının, saygın filozofların (hatta “pek üstün adam” olarak benimsenen nice şair, edebiyatçı, yazar, sanatçıların) yaşamlarından koca-koca sorunlar ve en önemlisi acılar eksik olmamaktadır.
Önce kendi yeraltınıza (derinlerinize) inerek gömülü hazineyi çıkarma yolculuğuna çıkın… yıldızlara seyahat daha sonra. : )
DİP NOTLAR
[1]
PE sahibi olmadığınızı değil, söz ettiğiniz yetenekleri realize etmeye yetecek oranda PE sahibi olmadığınızı vurgulamaktayım.