YANIT
Bu konuda herhangi bir araştırmamız yok. Fakat bildiğim şu ki, hiçbir şey PEyi ememez, etkileyemez, yok edemez. Ters huylu, geçimsiz, olaylara olumsuz açıdan bakan, kalp kıran kişilerin çevrelerine NE yaydıkları söylenir. Doğrudur… yayıyor olabilirler. Ama önemli olan bu yayılmacıların bir yere sızıp sızamayacağıdır. Onlar -doğanın hayalet parçacıkları olan nötrinolar gibi- içimizden geçip giderler. Beyinde benzer frekans (NE) yoksa, gelen radyasyon frekansının etkisi olmaz. Kimse, ya da hiçbir şey bize dokunamaz. Zaten şöyle düşünelim: Eğer aynalar enerji emiyorsa, sürekli aynaya (kendilerine) bakarak çalışan balerinlerin, dansçıların, aerobikçilerin vb. son derece bahtsız kişiler olmaları gerekirdi.
Sorunuzu yanıtsız bırakmamak adına aklımda olan bilgileri paylaşırsam belki size bir ilerlemek adına bir kerteriz noktası yaratabilirim.
1- İtiraf etmem gerekir ki aynaya bakmayı çok seven biriyim. Evimde, yatak odamda, birden fazla ayna var ve bunların hepsi eğlence ;-) amaçlı değil. Ancak Pozitif Enerji adlı eğitimimizi yaratan arkadaşımız -ki, bu hayatımda gördüğüm tek mükemmel (PE taşıyan) kişidir- bu huyuma kızardı. Oysa kolay kolay kızmayan biri idi. Kişilerin davranışlarını asla eleştirmez, akıl vermez (sorulsa bile zor görüş bildirir), benimle aynalar konusundaki sözlerinde kullandığı ses tonunu hiç kimseye kullanmazdı.
2- Halk arasında aynaya çok bakanın çabuk yaşlandığı mealinde bir inanç vardır.
3- Batı kültürü dahil birçok kültürde ayna kırılması uğursuzluk olarak yorumlanır. Uzun bir yolculuğa tam çıkarken bir ayna kırdığımı ve o yolculukta ciddi bir kaza geçirdiğimi; daha önemlisi, o zamanlar ayna kırılmasının uğursuzluk olduğuna inandığımı belirteyim. Artık böyle bir inancım yok ve aynalarla haşır-neşir olduğum için defalarca ayna kırdım ve hiç bir şey olmadı.
4- Kimi falcılar geleceği sadece black mirror ile görebilirler.
5- Okültizmde aynaların diğer aleme kapı olduğu hakkında bilgiler bulunur. Bülent Kısa’nın ünlü varlığı Saki -ki, Bülent bazı tebliğleri (yani seansta yaptıkları konuşmaları) bana dokuman olarak getirirdi- aynalardan geçilebileceğini sıklıkla söylemiş, ama bunu Bülent dahil pek çok kişinin yapamayacağını eklemiştir.
6- John Carpenter’ın yönetmenliğini üstlendiği 1987 yapımı Prince of Darkness filminde bu konu ana temadır. Şeytan, aynalardan geçilerek gidilen bir mekandadır (detay vermeyeyim).
Bu bilgileri sentezlediğinizde -eğer teoriler doğru ise- belki de siz aynaların ardındaki bir yeri görüyor, hissediyor, ya da seziyor olabilirsiniz. Duygularınız olumsuz olduğuna, oradaki yer/şey/alan vb. size göre olumlu olmayabilir.
Ben ise arkadaşımızın uyarılarına rağmen aynalardan vaz geçemdim ve bir rahatsızlık görmediğimi şöyleyebilirim. Bana göre son sözü söyleyen kişisel algı gücü (kabaca 6. his) ve bakarken beyinde var olan beyin elektriğinin yapısıdır.
Ben -her şeyimi yitirdikten sonra zorlukla öğrendiğim anaerkide- hayatı hafife almayı becerebilen kimselerden olduğum için aynaya bakmayı önermekteyim. Benim gibi görselliğe değer veren, görsel açıdan kendini geliştirmek isteyen, çevreyi bir anlamda süslemeyi, bakan gözlerde hoş duygular yaratmayı seven kişilerin vaz geçemeyeceği bir dosttur aynalar; çünkü kendimizi onlarsız görmemize olanak yoktur.
Hemen önemle altını çizeyim: Karizma, cinsel çekicilik, celp ve teshir gücünün kesinlikle dış görünüm ile ilgisiz yoktur; bunları beyin EM alanı var eder. Ama görsellikte elde edilen başarıları izlemek için aynaya gerek var… ve başarılar daima PE yarattıkları için karizmayı da arttırırlar.
Rahatsız oluyorsanız, bakmayın; benim gibi düşünüyorsanız, ayna-severseniz, sizi hiçbir şeyin canınızın istediğini yapmanızı engellemelerine izin vermeyin. Kapatın algıları, aynaya baktığınızda erkekseniz en iyi kravat seçimine, hanımsanız size en yakışan göğüs dekoltesine odaklanın. Beyin biraz zorlayarak “her yola gelir”. O daima sizin öğrettiklerinizi yapmaktadır.